Koroner arter anjiyoplastisi sonrasında QT ve QT (c) dispersiyonlarındaki değişiklikler ve önemi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
VII- ÖZET KAH günümüzde ölüm nedenleri arasında ilk sırayı almaktadır. KAH'na bağlı olarak oluşan mortalitenin bir kısmı ilerleyen sol ventrikül fonksiyon bozukluğuna bağlı olarak oluşurken bir kısmı da malign ventriküier aritmiler sonucu oluşmaktadır. Oluşan ventriküler aritmilerin belirlenmesinde çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bunlar arasında Holter uygulaması, sinyal ortalamalı EKG, kalp hızı değişkenliği ve tek derivasyonda QT mesafesinin ölçülmesi sayılabilir. Bunların spesifite ve sensitiviteleri düşük olup tek derivasyonda QT mesafesinin ölçülmesi dışındakiler zaman alıcıdır. Son zamanlarda QTD'unun ölçülmesinin bu sorunları çözümlemede yardımcı olabileceği bildirilmektedir. PTCA sonrası restenoz gelişmesi önemli bir sorundur. PTCA sonrası gelişen restenozun tespit edilmesinde efor testi sırasında meydana gelen ST segment depresyonu yetersiz kalmakta ve restenoz olmayan hastalarda da efor testi pozitif olabilmektedir. Treadmill efor testi sırasında gelişen ST segment depresyonuna ek olarak QTD süresinin kullanılmasının PTCA sonrası restenozun belirlenmesinde kullanılabilecek noninvaziv bir yöntem olabileceği düşünülmektedir. Kalp hastalığı olmayan bir grup vaka ile AMİ geçiren bir grubun 12 derivasyonlu yüzeysel EKG'da ölçülen QTD'ları karşılaştırıldığında farklılık bulunduğu bildirilmektedir. AMİ geçiren grupta ölçülen QTD'ları kalp hastalığı olmayan grupta ölçüien QTD'undan uzun bulunmuştur. PTCA uygulanan vakaların 12 derivasyonlu yüzeysel EKG'da ölçülen QTD'larında PTCA öncesi ve sonrasında farklılık mevcut olup PTCA sonrası ölçülen QTD'u PTCA öncesine göre kısa bulunmuştur. QTD'u 12 derivasyonlu yüzeysel EKG'daki en uzun QT mesafesi ile en kısa QT mesafesi arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır ve ventrikül toparlanmasının (ventriküler recovery) bölgesel değişkenliğini yansıttığı kabul edilmektedir. Bu yöntem düzeltilmiş (corekted) QT dispersiyonu (QTcD) olarak da uygulanmaktadır. Bir çok çalışmada QTD'u olarak hesaplanırken bazı çalışmalarda ise QTcD'u olarak hesaplanmaktadır. Bazı çalışmalarda ise her iki metod ta kullanılarak QTD ve QTcD hesaplaması yapılmış ve yöntemler arasında değerlilik yönünden anlamlı fark bulunmamıştır. 50Çalışmamıza fizik muayene bulguları, EKG, EKO ve koroner anjiyografileri normal olan 24' kadın 16'sı erkek 40 vaka ile Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi konseyince endikasyon konup PTCA uygulanan 7'si kadın 23' ü erkek 30 vaka alındı. Hesaplanan QTD ve QTcD değerleri karşılaştırıldığında normal vakalarla PTCA uygulanan vakaların bazal değerleri arasında, PTCA uygulanan vakaların PTCA öncesi ve sonrasındaki değerler arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklar bulundu. Normal vakalarla PTCA uygulanan vakaların bazal QTD ve QTcD'leri arasındaki farkın P değeri = 0.000 T değeri > 2 bulunurken, PTCA öncesi ve sonrasında ise QTD'lan arasındaki P değeri < 0.008, QTcD'leri arasındaki P değeri < 0.001, her ikisinin de T değerleri arasındaki fark ise > 2 bulundu. Elde ettiğimiz bulgulara göre koroner arterler de meydana gelen lezyonlar (%70 ve üzeri) QTD ve QTcD'unda normal vakalara göre artmaya neden oluyor. Yine elde ettiğimiz sonuçlara göre başarıyla uygulanan PTCA QTD ve QTcD'unda işlem öncesine göre azalmaya neden oluyor. Bulduğumuz bu sonuçlar literatür bilgisiyle uyumluluk gösteriyor. Bu bilgilerin ışığı altında PTCA uygulanan vakalarda PTCA'dan 24 sonra ölçülen QTD ve QTcD değerlerinde PTCA öncesi ölçülen değerlerine göre görülen değişikliklerin uygulanan PTCA'nın başarılı olup olmadığı hakkında kullanılabilecek bir parametre olabileceği kanısına vardık. 51
Collections