Depresif bozukluk alt tiplerinde serum leptin düzeyi ve antidepresan tedaviyle ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
I. ÖZET Giriş: Depresyon, kilo kaybının en sık nedenlerinden biri olduğu gibi, depresyon ve kilo kaybı fonksiyonel yetersizliğin önemli öncülerindendir. Yağ dokusu ve santral sinir sistemi arasındaki sinyalizasyonu sağlayan ve gıda alımı ve enerji tüketiminde önemli rol oynayan leptinin duygudurumun düzenlenmesinde de etkili olduğu öne sürülmüştür. Leptinin duygudurumun düzenlenmesinde etkisi olduğuna dair iki görüş söz konusudur. İlki; anksiyolitik aktivitesi olan nöropeptid Y (NPY)'nin bazı aktivitelerinin leptin tarafından antagonize edilmesidir. Bu, leptinin olası anksiyojenik etkisini yansıtmaktadır. İkincisi ise leptinin etkili olduğu ileri sürülen iştah kaybı ve kilo kaybının, depresyonun önemli belirtilerinden olmasıdır. Bunun yanında santral sinir sisteminde (SSS) leptinerjik ve serotonerjik sistemler arasında bir etkileşim gösterilmiştir. Bu çalışmada, depresif bozukluklarda DSM-III-R tam ölçütlerindeki alt tiplerine ve seçici serotonin geri-alım inhibitörleri (S SRİ) kullanımına göre serum leptin düzeyi ve leptinin depresif bozukluklar üzerine olası etkilerinin araştırılması amaçladı. Metod: Çalışmaya 101 depresif bozukluklu hasta ve 35 sağlıklı kontrol alındı. Hastalar; major depresif epizod (MDE), distimik bozukluk, başka türlü adlandırılamayan (BTA) depresif bozukluklu gruplar şeklinde ve aynı zamanda S SRİ kullanan, ilaç kullanmayan gruplar olarak iki farklı kategoride gruplandırıldı. Hastalara DSM-III-R için yapılandırılmış klinik görüşme formu (SCID-I) uygulanarak DSM-III-R' e göre tanı konulduktan sonra depresyonun şiddeti Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ) ile değerlendirildi. Hasta ve kontrollerde vücut kitle indeksi (BMI) ölçümüyle beraber 12 saatlik açlık sonrası sabah 08.00- 09.00 saatlerinde serum leptin, kortizol, GH, insülin ve lipid profiline bakıldı. Sonuç: MDE, distimik bozukluk, BTA depresif bozukluk hasta grupları ve kontrol grubu arasında karşılaştırmalarda, serum leptin seviyesi yönünden istatistiksel farklılık bulunmadı. Ancak serum leptin düzeyi S SRİ kullanan hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yükseklik gösterirken (PO.05), ilaçsız hasta grubuyla bir fark oluşturmadı. Hasta gruplarının birbirleriyle ve kontrol grubuyla karşılaştırılmaları sonrasında; serum kortizol, GH, insülin, lipid profil düzeyleri yönünden istatistiksel bir fark bulunmadı. Hasta gruplarında ve kontrol grubunda, serum leptin düzeyi ve BMI arasında güçlü bir pozitif korelasyon bulundu.Serum kortizol ve LDL düzeyleri bakımından, ilaç kullanmayan hasta grubuyla kontrol grubu arasında anlamlı istatistiksel farklar mevcuttu (her ikisi için P<0.05). Tartışma: Çalışmamızda BMI eşleştirmelerine rağmen SSRI kullanan hasta grubunda serum leptin düzeyi anlamlı yükseklik göstermiş ancak ilaç kullanmayan grupta ve diğer depresyon gruplarında aynı yükseklik bulunmamıştır. Bu verilerle SSRI kullanımının BMI' den ve depresif bozukluk alt tiplerinden bağımsız olarak serum leptin düzeyini etkileyebileceği hipotezi öne sürülebilir. Anahtar kelimeler: Depresyon, leptin, SSRI II. ABSTRACT Objective: Depression is one of the most prevalent reasons of weight loss. In addition, depression and weight loss are important pioneers of functional insufficiency. Leptin has been taken careful because of its role on food intake and energy consumption, and providing signalling between adipose tissue and central nervous system. Two opinions were mentioned its effect on mood stabilizing. Firstly, some of the activities of neuropeptid Y (NPY) having anxiolytic feature could be antagonized by leptin. This reflects probable anxiogenic effect of leptin. Secondly, losses of appetite and weight in which leptin may be play an important role are important symptoms of depression. It was shown to be an interaction between leptinergic and serotonergic systems in central nervous system. For these reasons, we planned to evaluate the association between serum leptin and depression (according to DSM-III-R subtypes and using or not an SSRI). Method: The study was consisted of 101 depressive patients and 35 healthy controls. The patients were assigned to subgroups as major depressive episode (MDE), dysthymic disorder, not other specified (NOS) depressive disorder. Additionally the patients were divided into two categorical groups, using SSRI and not using any drug. The patients were assessed by structured clinical interview for DSM-III-R and then, Hamilton Depression Rating Scale (HDRS) was administered to all patients. Body mass index (BMI) was calculated for all subjects. Fasting serum leptin, Cortisol, GH, insulin and lipid levels were measured at 08.00-09.00. Result: With respect to serum leptin levels, there were no statistical differences among the patients with MDE, dystymic disorder, depressive disorder NOS and controls. However, while the leptin level was significantly higher in the patients using a SSRI but not in the patients not using any drug than that of controls. With respect to serum Cortisol, GH, insulin, lipid profile, there were no statistical differences among the patient groups and between the patients and controls. In all patient groups and controls, there was strongly positive correlation between serum leptin levels and BMI. With respect to serum Cortisol and LDL levels, there was statistically significant difference between the patients not using any drug and controls (for both groups i><0.05).
Collections