Leibniz metafiziğinde tözün mahiyeti: Birliğin çokluktaki ifadesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışma, 17. yüzyılın rasyonel düşünürlerinden Leibniz'in ikilikleri eritmeye odaklı düşüncesinin ürünü olan töz metafiziğine eğilerek, Leibniz'in tözünün mahiyetini araştırmış, monadın çoklukta birliğin ifadesi olduğunu söylerken ne kastettiğini aktarmaya çalışmıştır. Hakikatin çeşitli bakış açıları tarafından farklı veçhelerinin sunulmasıyla bitimsiz bir şekilde ortaya konduğunun idrakiyle, phlisophia perennis anlayışını benimseyen Leibniz, kendinden önceki düşünürlerin görüşlerine hiçbir zaman sırtını dönmemiş, monadlarıyla, Aristoteles'in tözünü mantık çerçevesinde ortaya koyuğu haliyle kabul ederken, onun temel ontolojk madde-form ayırımını aşarak, Skolastiklerin tözsel formlara atfettiği bireyleştirici ilkeyi, bireyselliğin oluşumunda içsel kuvvetin rolünü devreye sokmak suretiyle türü oluşturan ortak öz tanımının yetersizliğinden kurtarmıştır. Bu kuvvet mefhumuyla, Descartes'ın ikili töz metafiziğine de karşı duran Leibniz, onun şeyleri figür ve harekete indirgeyen extentio-cogitatio ayırımına itiraz ederek, duyulurun sonsuzca bölünebirliği yüzünden şeyleri oluşturan yapı taşını, algı ve iştihaya sahip metafizik noktalar olarak kabul etmiş, sonsuz sayıdaki, bölünmez, parçasız, yaratılamaz ve yok edilemez olan yalın tözler olan bu metafizik noktaların, Tanrı'nın mümkün dünyaların en iyisini oluşturmak üzere yaptığı seçim sonucu önceden tesis ettiği harmoni sayesinde bireyin eksiksiz mefhumuna sahip olduğunu iddia etmiştir. Bu eksiksiz mefhum, monadların algı ve iştihalarının oluşturduğu bakış açıları gereği örtük olarak tüm evreni fakat daha az örtük ya da seçik olarak kendi dünyasını ifade etmek suretiyle bireyselliğin açılıp serilmesidir. Böylece, ancak birlik mefhumuyla düşünülebilen bu eksiksiz mefhuma sahip parçasız yani yalın töz, içinden geçen çoklukların bireysellik bağlamında ifadesi olmaktadır. This study focuses on the substance metaphysics of Leibniz, who is one of the rational thinkers of the 17th century. Leibniz's substance metaphysics, called by his successors as monadology, can be seen as the product of his intention of blending the dualities. The philosopher, since he had always believed in philosophia perennis, thought that the truth is put forward in different ways, by different perspectives in its different aspects; that's why he never turned his back on the views of his predecessors. While accepting the substance of Aristotle as manifested in its logic, he surpassed the fundamental ontological substance-form distinction of him and restored the individualizing principle -attributed to the substantive forms by the Scholastics- from the inadequacy of the definition as common essence of the genre, by introducing the notion of internal force in the formation of individuality. With this notion of force, also against the dual substance metaphysics of Descartes, Leibniz objected to the cartesian distinction of extentio-cogitatio which reduces things to figures and movements and because of the infinite divisibility of the sensible, he argued that things are individualized by the metaphysical points, monads, equipped with perception and appetite. He claims that these infinite metaphysical points, in other words, these indivisible, non-fragmentary, indestructible simple substances constitute the complete notion of individual, thanks to pre-established harmony which is the result of God's choice to create the best of compossible worlds. The complete notion of each monad is corresponding to the expression of the whole universe but confusely and in different points of view according to the monad's perception degree. Thus, due to its complete notion -which can only be considered with the notion of unity- the unfragmented, or simple substance becomes the expression of multiplicities passing through it, in another saying, the expression of its individuality.
Collections