Fraunliteratur vor und nach beging der zweiten frauenbewegung, die be deutung des körpers bei Unica Zürn und Anne Duden anhand ausgewahtter prasatexte
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
TÜRKÇE ÖZET Almanya'da 19 68` de başlayan kadın hareketi Alman kadın edebiyatı açısından bir dönüm noktası oluşturmuştur, çünkü kadın hareketi ile birlikte kadınların yazdığı eserlere karşı büyük bir ilgi doğmuştur. Bu ilgi çerçevesinde de 70' li yılların ortasında kadın edebiyatı üzerine tartışmalar başlamış ve bunlar özellikle `Kadın Edebiyatı` kavramının tanımı üzerine yoğunlaşmıştır. Yapılan tanımlar kadın hareketinin amaçları doğrultusunda özellikle `eşitlik` ve `özgürleşme` kavramları ile sınırlandırılmıştır. Ancak böylesi dar kapsamlı bir tanım nedeniyle kadın hareketinden önoe, 50' li ve 60 ' lı yıllarda yazmış olan yazarlar dışlanmıştır. Bunun nedeni eserlerinde kadının toplumsal konumunun, ezikliğiğnin, eleştirel bir dille ifade edilmemiş ve bir kadın kahramanın, özgürleşme ve bilinçlenme mücadelesinin anlatılmamış olmasıdır. Tam tersine bu eserler kadının patriarkal toplum düzeni içindeki ezikliğini içsel olarak nasıl yaşadığını, bunu nasıl algıladığını ve bunların düşsel izdüşümlerini konu etmektedir. Ancak 70' li yılların ikinci yarısında kadın hareketinin başlangıçtaki `eşitlik` ve `özgürleşme` kavramlarının sorgulanması başlamış ve bu defa tartışmalar kadın ile erkek arasındaki farklılığın üzerinde odaklanmıştır. Kadının toplumsal konumundan ziyade batı kültürü ve tarihindeki yeri tartışılmış ve bu bağlamda batı kültürü ve tarihi ile bir hesaplaşma dönemi başlamıştır. Bu tartışmalarda patriarkal sistemin kadını dışladığı ve tam da bu dışlamanın bu sistemin kendisini meşrulaştırmasındaki işlevselliği ön plana çıkmıştır.Kadın harereketindeki bu değişim 80 ' li yıllarda yazan genç kadın yazarların eserlerinde `özgürleşme` ve `bilinçlenme` söyleminin geriye çekilmesi ve özellikle kadının sözü edilen dışlanmışlığını konu etmesi biçiminde ortaya çıkmıştır. Yine 80' li yıllarda kadın hareketinden önce yazan ve bu hareketin dışladığı kadın yazarlar yeniden gündeme gelmiştir. Genç kadın yazarların eserlerinin oluşumu ile 50 'li ve 60' lı yıllarda yazan yazarların keşfinin gösterdiği zamansal parallelik, kadın hareketinden önce ve sonra diye adlandırılan kadın edebiyatı arasında konu ve yazım biçimi açısından benzerlikler olup olmadığı sorusunun çıkış noktasıdır. Bu soru doğrultusunda kadın hareketinden önce yazmış olan Unica Zürn ile 80' li yıllarda yazmış olan Anne Düden isimli yazarların eserleri araştırılmıştır. İki yazarın eserleri arasındaki benzerliğin kadın bedeninin gerek konu gerek yazım biçimi alanında ortaya çıkan değişik anlamlarında olduğu gözlenmiştir. Aynı zamanda kadın bodoni kadın yazım biçimi ile ilgili teorilerde de en önemli kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle Unica Zürn ve Anne Düden' in eserlerinde bedenin anlamları incelenmiş ve sözü edilen teoriler çerçevesinde ele alınmıştır. Tezin kuramsal bölümünde önce 20.yy.'m başındaki birinci ile 1968` de başlayan ikinci Alman kadın hareketinin tarihi anlatılmıştır. Daha sonra `Kadın Edebiyatı` kavramı, bu kavramın doğmasını gerekli kılan tarihsel önkoşullar doğrultusunda derinlemesine incelenmiştir. Ayrıca yapılan tanımlar ve tanımlama biçimi sorgulanmıştır.Kuramsal bölümde son olarak Fransız teorisyen Helene Cixous ' nun kadın yazım biçimi ile ilgili düşüncelerinin ele alınması yer almıştır. Cixous ' ya göre kadınların erkeklere göre farklı yazmasının nedeni kadının batı kültüründen dışlanmış olması ile ilgilidir. Bunun dışında kadının yine batı kültüründe bedeni ile tanımlanmış olması sebebiyle, kadın yazım biçiminde beden kavramı ortaya çıkar. Tezin ikinci ve üçüncü bölümünde sırasıyla Unica Zürn ve Anne Dudun' in eserleri analiz edilmiştir. Unica Zürn' de bedenin, özellikle rasyonel olarak açıklanamayan duygusal ve düşsel algıların ifade edilmesinde rol oynadığı görülmüştür, örneğin `Das Haus der Krankheiten` (Hastalıklar evi) adlı öyküsünde, odaları bedenin değişik organlarından oluşan bir hastanede bulunan bir kadının düşsel bir göz hastalığı ve buna ilişkin duyguları anlatılır. Anne Düden' de ise beden bellek ve algı organı olarak anlamlandırılır. Sürekli geçmişini, kendini ve dış dünyayı algılama durumunda olan bir kadın öykülerin kahramanıdır. Tüm geçmişin ve tarihin izlerini bedeninde taşıyan bu kadın hiç unutamamaktadır ve her an hatırlama durumundadır. îki yazarın eserlerindeki benzerlik ise kavramsallaştırılamayan duyu ve algıların sözcüklerle anlatılması sürecinde bedenin ortaya çıkmasıdır. Ayrıca parçalanmış bedenin konu edinilmesi ve bununla bedeniruüaüiünse İliğinin yıkılması iki yazarda bir diğer ortak noktayı oluşturur. Parçalanmış beden ile öznenin bütünlüğünün ve sınırlarının ortadan kaldırıldığı Jacques Laoan'ın `Ben` olgusunun oluşumu ile ilgili teorisi çerçevesinde ele alınmıştır. Buna göre özne kavramının bütünselliğiKadın harereketindeki bu değişim 80 ' li yıllarda yazan genç kadın yazarların eserlerinde `özgürleşme` ve `bilinçlenme` söyleminin geriye çekilmesi ve özellikle kadının sözü edilen dışlanmışlığını konu etmesi biçiminde ortaya çıkmıştır. Yine 80' li yıllarda kadın hareketinden önce yazan ve bu hareketin dışladığı kadın yazarlar yeniden gündeme gelmiştir. Genç kadın yazarların eserlerinin oluşumu ile 50 'li ve 60' lı yıllarda yazan yazarların keşfinin gösterdiği zamansal parallelik, kadın hareketinden önce ve sonra diye adlandırılan kadın edebiyatı arasında konu ve yazım biçimi açısından benzerlikler olup olmadığı sorusunun çıkış noktasıdır. Bu soru doğrultusunda kadın hareketinden önce yazmış olan Unica Zürn ile 80' li yıllarda yazmış olan Anne Düden isimli yazarların eserleri araştırılmıştır. İki yazarın eserleri arasındaki benzerliğin kadın bedeninin gerek konu gerek yazım biçimi alanında ortaya çıkan değişik anlamlarında olduğu gözlenmiştir. Aynı zamanda kadın bodoni kadın yazım biçimi ile ilgili teorilerde de en önemli kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle Unica Zürn ve Anne Düden' in eserlerinde bedenin anlamları incelenmiş ve sözü edilen teoriler çerçevesinde ele alınmıştır. Tezin kuramsal bölümünde önce 20.yy.'m başındaki birinci ile 1968` de başlayan ikinci Alman kadın hareketinin tarihi anlatılmıştır. Daha sonra `Kadın Edebiyatı` kavramı, bu kavramın doğmasını gerekli kılan tarihsel önkoşullar doğrultusunda derinlemesine incelenmiştir. Ayrıca yapılan tanımlar ve tanımlama biçimi sorgulanmıştır.
Collections