Die Menschenliebe im dichtwerk Gertrud von le Fort`s noch ihrer umwondlung
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
TÜRKÇE ÖZET Araştırmalarımızın seyri `Gertrud von le Fort' un` 2 0. yy. Alman Edebiyatında pek fazla yer almadığını göstermiştir. Ancak bu yazarı daha yakından tanıdığımızda, Gertrud von le Fort ' un hıristiyan dininin motiflerini içeren edebi eserlerinin bu bağlamda oldukça sık incelendiği tespit edilmiştir. Gertrud von le Fort 1876 yılında Minden'de dünyaya geldi ve 1971 yılında Oberstdorf ' da öldü. Uzun süren yaşamı boyunca edebiyat ile erken yaşta tanışıp birçok eser verdi. Protestan bir aileden gelmiş olmasına rağmen, kendi iç dünyasını sorgulayıp daha değişik bir dünya görüşünü benimseyerek, 1926 yılında katolik mezhebini seçmiştir. Daha sonra yazdığı eserleri bu yönde şekillendirmiştir. Eserleri büyük yankılar uyandırmış ve birçoğu değişik dillere çevrilmiştir (İspanyolca, Japonca, Korece vb.). Eserleri incelendiğinde göze ilk çarpan şey katolik mezhebinin katı tutuculuğuna rağmen, diğer dinlere ve mensuplarına karşı beslediği hoşgörü ve sevgidir. İncelenen yedi eserinde bu açıkça görülmektedir. Bu yedi eser insan sevgisi açısından ele alınıp birisi anne sevgisi, diğeri ise karşı cinse duyulan sevgi olmak üzere iki kateroriye ayırılıp incelenmiştir. Le Fort ' un `Das Gericht des Meeres ` adlı öykü sündes inde genç bir kızın, kendi yaşamını feda ederek düşmanının çocuğunun yaşamını kurtarması işlenmiştir. `DieVerfemte` isimli öyküsünde ise, ülkenin işgali sırasında düşman askerini kurtaran hamile bir kadının yaşamı incelenmiştir. Bu öyküde askerin kadına `anne` diye hitap etmesi, kadının onu ölüme terk etmeyip yaşamını kurtarmasını sağlamıştır. Bu öyküdeki hamile kadın, annelik duygusunun verdiği insan sevgisiyle düşmanını faile affetmeyi başarabilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşamını kaybeden çocuklara ithaf en yazılan ve küçük bir erkek çocuğun gözüyle insanların acımasızlığı anlatılmakta olan `Die Unschuldigen` adlı öyküde ise tüm acı çeken annelerin sevgilerinin birleşterici bir unsur olduğu sonucuna varılmıştır. Yazarın ölümünden önce yayımladığı son öyküsü `Der Dom` kendisinin mezhepler arası ayrımların olmaması arzusunu yansıtmaktadır. Karşı cince duyulan sevgi açısından sınıflandırdığımız eserlerin incelenmesi şu şekilde özetlenmiştir: Hz. İsa' nın yaşadığı dönemi yansıtan `Die Frau des Pilatus` adlı öyküde olaylar, Hz. İsa' nm ölüm emrini veren Pontius Pilatus 'un karısının gözüyle anlatılmaktadır. Claudia Pilatus eşine duyduğu sevgiden dolayı onun suçunu duygusal açıdan üstlenip diğer hıristiyanlarla birlikte ölmeyi kabullenmiştir. `Plus ultra` adlı öyküde olaylar bir manastırda geçmekte ve genç bir kızın krala duyduğu karşılıksız sevgi sonucu manastıra kapanıp sevgisine dualarında karşılık bularak huzura kavuşması anlatılmaktadır, incelememizsonucunda bu sevginin sadece krala değil tüm insanlığa yönelik olduğu tespit edilmiştir. Son olarak ele aldığımız `Die Tochter Jephthas` adlı efsanede ise, farklı dinlerden olan birbirini seven iki gencin yaşamlarını yitirmeleriyle iki fanatik din adamına, sevginin hiçbir sınır tanımadığı gösterilmiştir. Bu büyük sevginin iki fanatik din adamının görüşlerinin değişmesine neden olduğu saptanmıştır. incelediğimiz bu yedi öyküden çıkardığımız sonuca göre: Gertrud von le Fort 'un eserlerinde tüm insanları, din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin saran bir insan sevgisi var olduğu göze çarpmaktadır.
Collections