Changing stories: Realism and postmodernizm in Doris Lessing`s novels
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Özet Değişen ÖyküIer:Doris Lessing'in Romanlarında Gerçekçilik ve Postmodernizm Yirminci yüzyıl İngiliz Edebiyatına damgasını vurmuş kadın yazarlardan birisi olan Doris Lessing'in romanlarında yaşama ve sanata bakış açısıyla doğru orantılı olarak sürekli değişiklik gösteren gerçeklik anlayışının ele alındığı ve içeriğe bağlı olarak şekillenen roman anlatım ve biçim özelliklerinin tartışıldığı bu doktora tez çalışmamızda öncelikle Doris Lessing'in roman sanatının oluşmasında belirleyici olan gerçekçi gelenekten postmoderne doğru İngiliz Romanının yirminci yüzyıldaki gelişim çizgisi izlenmiş, daha sonra da, dönemin bu değişen roman anlayışının yansımaları Doris Lessing'in The Grass is Singing, Martha Quest, The Golden Notebook, The Four Gated City, Shikasta ve The Diaries of Jane Somers gibi başlıca romanlarında incelenmiştir. 1919 yılında İran'da doğan Doris Lessing çocukluk ve gençlik yıllarını Güney Rodezya'da geçirmiş, 1949 yılında ise İngiltere'ye yerleşmiştir. Yazma denemelerine ondört yaşında başlayan Doris Lessing ilk romanı olan The Grass is Singing'i 1950 yılında yayınlamıştır. Roman türünün yanısıra öykü, oyun, şiir ve deneme gibi türlerde de ürün vermiş olan Doris Lessing halen Londra'da yaşamaktadır. Doris Lessing'in romanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde yazarın The Grass is Singing gibi erken dönem romanlarında toplumsal gerçekçilik kaygısının ön plana çıktığı, ancak Children of Violence serisi ile birlikte yazarın romanlarında otobiyografik bir yaklaşımla kişisel deneyimlerine ağırlık verdiği ve bu eğilimlerin 1962'de yayınlanan The Golden Notebook adlı romanında 352tarihsel bir varlık olarak Doris Lessing'in kimliğinin araştırılmasından ziyade yazarın sanatçı kimliğinin sorgulandığı görülmektedir. Doğrusal bir gelişim çizgisi izleyen 19.yüzyıl Gerçekçi romanının aksine nesnel olmayan bir gerçekliği yansıtan, fantastik öğelerle süslü postmodern anlayışın ürünü meta-kurgu türüne örnek olabilecek The Golden Notebook adlı bu romanda Doris Lessing karşımıza biçimsel arayış içerisine girmiş bir yazar kimliği ile çıkmaktadır. RetColonised Planet 5, Shikasta (1979), The Marriages Between Zones Three, Four, and Five (1980), The Sirian Experiments (1981), The Making of the Representative for Planet 8 (1982) ye The Sentimental Agents (1983) adlı romanlardan oluşan Canopus in Argos: Archives dizisiyle bilim kurgu türünde de roman sanatındaki denemelerini sürdüren Doris Lessing, biçimin içeriğin gereksinimlerine yanıt vermek amacıyla kendiliğinden şekillendiğini söyleyerek Henry James'in Roman Sanatı adlı denemesinde ileri sürdüğü biçimle içeriğin ayrılmaz beraberliği ilkesiyle açıklanabilecek bir sanat anlayışı doğrultusunda gelecekçi bir yaklaşımla evrenseli aradığı bu ütopik romanlar dizisinde modern toplumun baskıcı ve yozlaşmış düzensizliğine eleştirel bir açıdan yaklaşmaktadır. Bu doktora tez çalışmasının birinci bölümünde Doris Lessing'in yaşamı ve yazar kimliği ile birlikte romanları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise öncelikle ürün verdiği 1950'den günümüze kadar süren çizgide sanatçının ilk romanlarına temel oluşturan 19. yüzyıl gerçekçi roman anlayışıyla, daha sonraki dönem romanlarının çerçevesini şekillendiren Postmodern akımın kısa bir tarihçesi verilmiştir. Düzen ve nesnellik gibi kavramların yerini karmaşa ve öznelliğe bıraktığı günümüz postmodern yazınında, yazarın oluşturduğu kurgusal dünya da ideal ve mutlak anlam kaygılarından sıyrılmış, farklı kontekslerde farklı anlam 353yüklerini okuyucuya çağrıştıran birer kodlar sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünü toplumsal gerçeklik olgusunun şekillendirdiği The Grass is Singing ile psikolojik gerçeklik olgusu etrafında odaklanan Martha Quest adlı erken dönem romanları oluşturmaktadır. Sözkonusu ilk romanda yazar Afrika'daki sömürgeci ingiliz emperyalist tutumunu eleştirmekte, Rodezya'daki beyaz toplumun siyah toplum üzerindeki ırkçı şiddet uygulamalarını ele almaktadır. Bildungsroman (Gelişim Romanı) türüne örnek olarak gösterilen Martha Quest ise aynı adlı kadın kahramanın yaşadığı kimlik sorunlarını gerçekçi bir yaklaşımla irdelemektedir. Dördüncü bölümde ise savaş sonrası dönemin içinde bulunduğu çıkmazların bireyler üzerindeki olumsuz etkilerinin tartışıldığı ve yapıtın son bölümünde Lessing'in bilim-kurgu romanlarına bir hazırlık yapıldığı The Four-Gated City romanıyla, Anna Wulf adlı karakterin yazarlık deneyiminin ve kişisel ilişkilerinin aşk, evlilik, delilik ve özgürlük gibi temalar çerçevesinde farklı güncelerde ele alındığı, ve tüm bu parçaların Free Women adlı gelenekçi roman anlayışına uygun bir çerçevede anlam kazandığı The Golden Notebook adlı roman Lessing'in deneysel özellikler taşıyan postmodern türdeki yapıtlarının en çarpıcı örneği olarak ele alınmaktadır. Bu bağlamda deneysel özellikleriyle The Golden Notebook romanı meta-kurgu türüne iyi bir örnek oluşturmaktadır. Yüzeysel anlamda kadın erkek arasındaki ilişkiyi ele alan ve modern toplumun siyasi karmaşa, bireyler arası ilişkiler, ve birey toplum çatışması gibi açmazlarını yansıtan bu yapıt, aslında kabaca okuyucunun ilgisinin romanın içeriğinden ziyade oluşma sürecine çekilerek, gelenekçi temelde anlam ve sonuçlandırma (closure) beklentilerinin karşılanmadığı, gerçek ve fantazi arasındaki belirsiz çizginin sürekli aşılarak, her iki kavramın da sorgulandığı bir yaklaşım 354olarak tanımlanabilecek meta-kurgu türü bir romanın başlıca özelliklerini sergilemektedir. Çalışmanın beşinci bölümünde ise yazarın son dönem romanlarında denediği, diğer yapıtlarıyla karşılaştırıldığında `ucuz roman` (pulp fiction) olarak nitelendirilen, bilim-kurgu türüne örnek olan Canopus in Argos: Archives serisinin ilk romanı olması nedeniyle serinin diğer romanlarına bir temel oluşturan Shikasta adlı roman irdelenmekte, ve aslında Lessing'in ilk yapıtlarında yeralan eleştirel bakış açısının bu kez ütopik ve gelecekçi bir kimliğe büründüğü gözlenmektedir. Altıncı ve son bölümde ise yazarın farklı biçimsel denemelerinden sonra tekrar başladığı yere yani 19.yüzyıl gerçekçiliğinin insani değerleri ön plana çıkaran türdeki bir gerçekçiliğe dönüşünün en güzel örneklerinden birisi olan The Diaries of Jane Somers romanı ele alınmaktadır. Görüldüğü gibi aslında yazarlık yaşamına gelenekçi tarzda Gerçekçilik akımının bir izleyicisi olarak başlayan Doris Lessing, tüm sanat yaşamı boyunca yeniliği hedeflemiş, il kel eştirdiği evrensel insani değerleri ortaya koymada sürekli Gerçekçilik ile Postmodernizm arasında salınan farklı biçimsel yaklaşımlar arayışı içersine girmiştir. İşte bu doktora tez çalışmamızda, dönemin değişen gerçeklik anlayışına uygun olarak şekillenen farklı öykülerde Doris Lessing'in sürekli devinim içersinde olan roman sanatıyla ilgili ilke ve görüşleri, gerek gerçekçi gerekse postmodern anlayışı yansıtan romanlarında incelenmeye çalışılmıştır. 355
Collections