A Hemeneutic approach to James Joyce`s
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
108 Özet Bu çalışma üç ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde `yorumbilim`in doğuşu ve tarihsel gelişimi anlatılmaktadır. Yorumbilim ilk olarak eski Yunan döneminde ortaya çıkar. Yorumbilimin alam önceleri sadece Homeros'un eserleriyle sınırlanır ama Museviliğin ve Hıristiyanlığın ortaya çıkışıyla kutsal metinler de yorumbilimin çalışma alam içine girer. Yorumbilimsel yöntemler daha sonraları hukuk alanında da kullanılmaya başlanır. 19. yy.'a kadar bir kurallar topluluğu olarak devam eden yorumbilim, Schleirmacher'le birlikte kuramsal bir alt yapı kazanır. Yorumbilimin kuramsallaşmasına katkıda bulunan bir diğer isim Wilhelm Dilthey'dır. Schleirmacher ve Dilthey aynı zamanda filozof oldukları için, onlarla birlikte 19. yy.'da yorumbilim felsefi bir kimlik kazanmaya başlar. 20. yy.'ın ilk yansında da bu durum devam eder: Edmund Husserl ve Martin Heidegger gibi filozofların yönlendirmesiyle yorumbilim felsefeyle tamamen iç içe girer. Günümüzde ise, felsefi/yazınsal yorumbilimde temel olarak iki gruplaşmadan söz etmek mümkündür. Bu gruplardan biri metnin anlamı ile yazarın ne kastettiği arasında hiçbir ilişki olmadığım savunur. Hans-Georg Gadamer bu grubun en önemli isimlerinden biridir. Diğer grup ise metnin anlamının yazarın anlamıyla aynı olduğu görüşündedir. Bu görüşü savunan iki önemli kurama Emilio Betti ve Eric Donald Hirsch'tür. E. D. Hirsch'ün yorumbilim kuramı bu çalışmanın ikinci bölümünü oluşturmaktadır. Hirsch'ün tezi kısaca şöyle özetlenebilir Metni109 anlamlandırmada tek ölçütümüz yazarın anlamıdır; bu doğrultuda yorumcunun ama yazarın ne kastettiğim bulmaktır. Ancak, Hirsch yorumlamada `kesinlik` peşinde değildir çünkü yorumcu, yazarın tam olarak ne kastettiğini bulsa bile bundan emin olamayacaktır; Hirsch'e göre, yorumcunun ama, daha çok, yazarın anlamına mümkün olduğu kadar yaklaşmak olmalıdır, böylece yorumcu yazarın olası anlamına ulaşabilir. Bunu yapabilmek için, yorumcunun yazarın dünyasını iyi tanıması gerekir. Çünkü ancak bu yolla yazarın metinde ne tip bir anlam ortaya koyduğunu keşfedebilir. `Tip` kavramının Hirsch'ün kuramında önemli bir yeri vardır. Çünkü Hirsch yazarın anlamının sadece yazar tarafından anlaşılabilen bireysel bir anlam olmadığını, herkes tarafından paylaşılabilen bir `anlam tipi` olduğunu ileri sürer. Hirsch'ün görüşü tarihsel bir görüş olmakla birlikte geçmişle sınırlı değildir: Bir çok yazarın metinlerinde geleceğe dönük bir anlam ortaya koyduğu fikrinden yola çıkan Hirsch bu tip eserlerin çağdaş yorumunun mümkün olabileceğini savunmaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümü ise, birinci bölümde tarihsel bir çerçeveye oturtulan ve ikinci bölümde ayrıntılı olarak incelenen Hirsch'ün yorumbilim kuramında ele alman yorumlama ilkelerinin bir uygulamasından oluşmaktadır. Bu uygulama için seçilen metin 20. yy'ın en önemli yazarlarından James Joyce'un `Clay` adlı kısa öyküsüdür. `Clay`, yazarın Dubliners adlı derlemesindeki onbeş kısa öyküden biridir. 1914'te yayımlanan Dubliners, yazarın ilk önemli başarısıdır. Türünün en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilen Dııblin.ers' taki öykülerden her biri Dublin'den, Dublinlilerin yasanımdan bir kesit sunar.110 Dubliners sadece İrlandalıların ilgisini çeken yöresel boyutlu bir eser değildir, Joyce'un çizdiği `Dublinli resmi` aslında bütün insanlığın resmidir. Öykülerin bütün dünyada beğeniyle okunmasının sebebi de budur.
Collections