Rousseau`nun yurttaşlık teorisi ve modernitenin politikayı düşünme tarzına katkısı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu çalışma Rousseau' nun yurttaşlık teorisinin merkezinde yer alan bir soruna ışık tutmayı ve söz konusu soruna belli bir çözüm önermeyi amaçlamaktadır. Rousseau'nun tarif ettiği yurttaş, bir yönüyle, sitedeki yurttaşın karakteristiklerim taşır: O, kamunun bakışları altında yaşayan, yapıp etmelerim ortak iyi uyarınca gerçekleştiren ve politik yaşama etkin katılım gerektiren moral bir bağ ile diğer yurttaşlara kenetlenmiş olan bir ortak eylem öznesidir. Dolayısıyla, site filozofları için olduğu gibi, Rousseau için de yurttaşlık yalnızca bir statü değil, fakat aynı zamanda bir etkinliktir. Diğer yandan, Rousseau kendi yurttaşlık teorisini sözleşmeci bir çerçevede, yani bütünüyle modern bir bağlamda takdim eder. Klasik politika öğretisinden farklı olarak, Rousseau'ya göre insan bir zöon politikon, yani kendi doğasını ancak yurttaş olmak sıfatıyla gerçekleştirebilecek bir varlık değildir. Rousseau'nun düşüncesinde yurttaşlık, insan doğasından değil, fakat uzlaşmadan kaynaklanan yapma bir kategoridir. Bu bağlamda, tarihsel olarak birbirinden ayrı iki fikrin, Rousseau'nun politik öğretisinde bira raya geldiği söylenebilin Etkin yurttaşlık ve sözleşme. Üstelik, söz konusu iki fikir birbirine bütünüyle zıt politika kavrayışlarına dayanmaktadır. Etkin yurttaşlık fikri, politik olanın üstünlüğünü, yani politikanın kendi amacını kendisinde taşıdığını ima eder. Buna karşılık sözleşme fikri araçsal bir politika kavrayışına atıfta bulunmaktadır; politik yapı, politika öncesi amaçlar -Hobbes'un deyişiyle `varlığını muhafaza etme`, Locke'un deyişiyle `yaşamların, özgürlüklerin ve mülkiyetin korunması`- uğruna kurulmuş olan yapma bir şeydir. Ne var ki, Rousseau'nun öğretisinde bu iki fikrin içice geçtiğini ve etkin bir yurttaşlık anlayışının sözleşmeci bir zeminde savunulduğunu görmekteyiz. Bize göre bu durum, bir çelişkinin değil, fakat bir telifin dışavurumudur. Rousseau, politikanın üstünlüğü yönündeki klasik tezi, politik olanın yapaylığı yönündeki modern tezle telif etmiş ve böylece modernitenin politikayı düşünme tarzında kalıcı bir dönüşüm meydana getirmiştir. Çalışmamız, bu dönüşümün kavramsal temellerim, politik olan ile sosyal olan arasındaki ilişkinin izini sürerek ortaya koymayı amaçlamaktadır. ABSTRACT This study intends to offer a solution to a specific problem which stands at the centre of Rousseau's theory- of citizenship. On the one hand, Rousseau's citizen resembles the classical citizen in several respects: he lives under the gaze of public, acts for the sake of common good and is bound to his fellow citizens by a moral tie which demands active participation in political life. For Rousseau, as well as for the philosophers of city, citizenship is not only a status, but also a practice. On the other hand, Rousseau presents his theory of citizenship on a contractualist ground, namely in an exclusively modern context. In his thought, as opposed to classical doctrine of politics, man is not a zoon politikon and does not have a specific function which he is only able to fulfil as a citizen. In this regard, citizenship is not an actualization of human nature, but depends on convention. It is an artificial category constituted by the social contract Hence, one can observe that Rousseau's political doctrine involves two historically distinct ideas at the same time: the idea of active citizenship and the idea of contract. Furthermore, these ideas refer to opposite conceptions concerning the political. Active citizenship makes sense if the political is supream, that is if politics has an end in itself as the philosophers of city put it. In contrast, the idea of contract implies an instrumental conception of politics. Political body is an artifact produced for the sake of pre-political aims, of `self-preservation` or of `the preservation of lives, liberties and estates` as expressed by Hobbes and Locke respectively. However, in Rousseau's doctrine we see these two ideas melt into each other and a theory of active citizenship is promoted on a contractualist ground. In our opinion this is not a contradiction, but a reconciliation. Rousseau reconciles the classical argument of the supremacy of politics with the modern argument of the artificiality of politics and thus creates a turning point in modern political thought The thesis aims to give an account of this reconciliation by following the relationship between the political and the social in the history of political philosophy.
Collections