Türk romanında duygular (1872-1901)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Roman türünde verilen ilk eserlerle birlikte Türk edebiyatı bazı temsillerden ve sınırlardan sıyrılıp sosyo-kültürel bir boyut kazanmış ve böylece duyguların kurgusal boyutta deneyimlenmeleri yeni bir düzlemde gerçekleşmeye başlamıştır. Başka bir ifadeyle, kurgu karakterler verili rollerden sıyrılıp toplumsal yönleri de olan duyguların taşıyıcı bireyleri olarak var olmuşlardır. Bu çalışma, Türk romanının ilk örneklerini, sosyo-kültürel ve politik bir boyut kazanan bu duyguların perspektifinden inceleme amacı taşımaktadır. Bu incelemeyi mümkün kılan kuram ise, duyguların sadece içsel değil aynı zamanda toplumsal bir fenomen olduğunu savunan sosyal inşacılık (social constructivism) kuramıdır. Bu kuram, bazı duyguları daha öncelikli gören biyolojik tabanlı yaklaşımların aksine, genelgeçer bir `temel duygular` kavramını reddetmektedir. Bu bağlamda aşk, umut, kıskançlık ve acıma duygularının Tanzimat ve Servet-i Fünûn olarak adlandırılan dönemlerdeki Türk romanının temel meseleleriyle örtüştüğü belirlenmiş ve sözü edilen bu duygular `temel` olarak kabul edilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde `duygu`nun bilimsel bir kavram haline dönüşmesinin kısa tarihi aktarılmış ve roman türünde duygu üzerine yapılacak bir çalışmanın karşılaşacağı sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. İkinci bölüm; sırasıyla aşk, umut, kıskançlık ve acıma bölümlerinden oluşmaktadır. 1872-1901 yılları arasında yayımlanan romanların incelenmesi sonucu söz konusu duyguların, Türk romanının sorunsalları için oldukça yararlı perspektifler sundukları ve bir `medeniyet krizi` yaşayan Osmanlı düşüncesinin yaşadığı duygusal travmayı somutlaştırdığı görülmüştür. Her ne kadar roman ve duygular ekseninde yapılsa da, sosyo-kültürel amacı gereği, bu çalışma; iktisat, tarih, sosyoloji, psikoloji gibi disiplinlerden de önemli ölçüde yararlanmıştır. Ayrıca, duyguların, Osmanlı düşüncesindeki sekülerliğin duygusal kökenleri gibi konulara odaklanan önemli sorular ürettiği tespit edilmiş ve tez çalışmasında bu sorular cevaplandırılmaya çalışılmıştır. The emergence of Turkish novel had brought its novelties as well: Turkish literature, having disposed of its stereotypes and boundaries, gained a socio-cultural depth, therefore emotions have begun to be experienced in a different fictional dimension. In other words, fictional characters started to break free from their ascribed roles and became individuals who feel and embody emotions which have social aspects. This research aims to study 19th century Turkish novel by using these emotions as a new perspective, and this study is made possible thanks to the theory of social constructivism which suggests that emotions are not only a personal and inner phenomenon but also social constructions; thus it rejects basic or primary emotions concepts contrary to biologically based emotion theories. In this regard, this study introduces the history of `emotion`, separates similar or intertangled emotion concepts from each other, and explains social constructivism theory in the first part. The second part of this work consists of chapters dealing with hope, romantic love, jealousy, and pity. These four emotions which match with the Turkish novel most, are examined in Turkish novels written in Tanzimat ve Servet-i Fünun periods. This study aims to make emotional trauma of Ottoman thought that experienced a civilization crises more visible. Though center of this thesis are novels and emotions, due to its socio-cultural purposes, this research extends to different disciplines such as economics, history, sociology, or psychology. Besides, emotions have also brought about important questions on emotional origins of secularism in Ottoman thought and herein they are also tried to be answered.
Collections