Webern, Boulez ve Stockhausen`ın yapıtlarında puantilist yaklaşımlar
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
20. yüzyıl müziğindeki en önemli gelişmelerden biri puantilist dokunun kapsamlı kullanımı olmuştur. 19. yüzyıl sonlarında yeni-izlenimcilik akımının bir parçası olarak resimde kullanılan puantilizm (noktacılık) tekniği, Anton Webern'in 12-ton tekniğiyle yazdığı eserlerinde ilk kez müzikal bir boyut kazanmıştır. İzole ve birbirinden bağımsız seslerin bir araya gelerek yapısal bir bütün oluşturma fikri, seslerin tınısal özelliklerine yapılan vurgunun bir sonucudur.Webern'in birçok eserinde yer verdiği bu doku, başta Boulez ve Stockhausen olmak üzere, 1950'lerde geçmişle bağlarını tamamen koparmak isteyen genç-Avrupalı bestecilerce model olarak alınmıştır. Messiaen'ın 1949 tarihli Mode de valeurs et d'intensités adlı çalışmasından edindikleri ilham ile Webern'in puantilist doku anlayışını birleştiren genç besteciler, integral-serializm akımının doğuşuna öncülük etmişler ve bu teknik doğrultusunda müziğin tüm parametrelerinin dizisel bir anlayışla sıkı kontrol altına alındığı eserler yazmışlardır.Boulez ve Stockhausen, bir süre sonra puantilist dokuyu terk ederek, tek başına yapısal bir anlam ifade etmeyen fakat bir araya getirildiklerinde anlam kazanarak bütünün amacına hizmet eden birimlerden (nota grupları) oluşan `grup kompozisyonu' anlayışına yönelmişlerdir. Bu durum, bestecilerin, bir eserde kullanacakları ses materyalini ve eserin yapısal bütünlüğünü özgürce belirlemesine olanak tanımış, besteleme sürecinin daha esnek bir hale gelmesini sağlamıştır. Hem puantilist doku, hem de onun uzantısı olan grupsal doku, 20. yüzyılın ikinci yarısında yeni-müzik ile birebir özdeşleşmiş, birçok besteci tarafından tüm olanaklarıyla kullanılmıştır. One of the most central events in the 20th-Century music was the extensive use of pointillistic texture. Pointillism, as a part of neo-impressionist painting, acquired a musical dimension, for the first time, in 12-note Works of Anton Webern. The idea of generating a structural whole through isolated and independent notes was the result of the emphasis on the sonic features of sounds.The pointillistic texture, used by Webern in many works, adapted by young European composers, mainly Boulez and Stockhausen, in 1950?s who attempted to break the bonds with the musical past. Young European composers combined the inspiration of Messiaen?s Mode de valeurs et d'intensités of 1949 with Webern?s pointillistic textural approach, pioneering integral-serialism and, hence, writing works where all musical parameters were under strict control through serial methods.Boulez and Stockhausen eventually abandoned the pointillistic texture and favored `group composition? in which the groups of notes do not bear any significance by themselves but acquire structural value when brought together to serve the whole organization. This kind of approach enabled composers to freely determine the sound material and the constructional character of their works, thus, allowing compositional process to be more flexible. Pointillistic texture and its extension group-texture were both associated directly with `new-music? and utilized by many composers in the second half of the 20th-Century.
Collections