Adenotonsiller hipertrofinin kardiovasküler sisteme etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Adenoid ve tonsil operasyonları farklı endikasyonları olan operasyonlardır. Üst solunum yolu obstrüksiyonları genellikle adenoid dokusunun hipertrofisi nedeniyle gelişir. Bu obstrüksiyon bazı hastalarda daha ileri düzeydedir ve obstrûksiyon nedeni ile olan hipoksi sonucu akciğerlerde küçük pulmoner arterlerin media tabakası hipertrofi olarak pulmoner direnç artmakta ve obstrüksiyon giderilmezse direnç nedeni ile pulmoner hipertansiyon ve kor pulmonale gelişmektedir. Ayrıca bu olgularda obstruktif uyku apneleri gözlenmektedir. Kor pulmonale gelişmiş ve adenoidektomi ve / veya tonsillektomi ile havayolu rahatlatıldıktan sonra bulguları düzelmiş olan olgu serileri daha önceki yıllarda bildirilmiştir (1, 7, 8, 9, 10, 12. 30, 32, 45). Adenoid hipertrofisinin obstrüksiyon yapacak ve kardiak zorlanma nedeni olacak kadar büyük olması adenoidektomi endikasyonlarındandır. Operasyon kararı verebilmek için obstrüksiyonun kalp üzerindeki derecesinin hangi yöntemle ölçüleceği net olarak henüz ortaya konulmamıştır. Elektrokardiyografi ve telekardiyografide patolojik bulguları olan hastalar ileri düzeyde klinik etkilenmesi olan hastalardır. Erken dönemde pulmoner hipertansiyonu en hassas olarak gösterebilecek yöntem anjiografi olmakla birlikte bu çocuklara bu tanı yönteminin uygulanması invaziv bir işlem olması nedeni ile gereksizdir. Radyonüklid ölçümlerin anjiografik ölçümlerle uygunluk gösterdiği bildirilmiştir. Obstruktif akciğer hastalıkların gidişini izlemekte kullanılabileceği düşünülen sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu üst solunum yolu obstrüksiyonlannın kardiak sisteme etkisini izlemekte de kullanılabilir. Yapılan çalışmada sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu üst solunum yolu obstrüksiyonu olan hastalarda daha düşük bulunmuştur ve Paired T test kullanılarak ameliyat öncesi ve 3 ay sonrası yapılan çalışmalarda postoperatuar değerlerin preoperatuar değerlere göre anlamlı derecede yükseldiği görülmüştür. Hata payı azaltılmak için anemik hastalara demir preparatlan verilerek hemoglobin düzeyleri normale geldikten sonra ve enfeksiyonları olan hastaların enfeksiyonları sağaltıldıktan sonra sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyon ölçümü yapılmıştır. Hastaların preoperatif dönemde kaydedilen elektrokardiyografilerinde bulunan nonspesifik T değişiklikleri, unipolar ve bipolar ekstremite derivasyonlannda QRS voltaj azalması gibi bulguların postoperalif elektrokardiyografilerde kaybolması bu bulguların bir miktar kardiak etkilenmeyi gösterdiği konusunda şüphe uyandırmıştır. Fakat bu bulgular nonspesifik olduğundan hekimin dikkatini çekmemektedir. Çalışmamızda sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu değerlerinin üst solunum yolu obstrüksiyonu operasyonla giderildiğinde anlamlı şekilde yükseldiği ve obstrüksiyon şiddeti ile paralellik gösterdiği tesbit edilmiştir. Sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun elektrokardiyografi eşliğinde üst solunum yolu obstrüksiyonlarından adenotonsiller hipetrofinin kalp üzerindeki etkisinin izlenmesinde kullanılabileceği kanısındayız.
Collections