Primer vezikoüreteral reflüde renal skar ve osteopontin gen C/T polimorfizmi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
vm- ÖZET Bu çalışmada; VUR'lu olgularda OPN C/T gen polimorfizminin VUR gelişimi, VUR'un derecesi, renal skar gelişimi ve renal skar şiddeti üzerine etkisi yanında VUR'lu olgularda yaş, cins, reflünün bilateral olması, geçirilen ÎYE sayısı ve VUR'nün derecesi gibi bilinen risk faktörlerinin renal skar gelişimi ve renal skar şiddeti üzerine olan etldlerinin araştırılması planlanmıştır. Çalışmaya, Ege Üniversitesi Pediatrik Nefroloji bilim dalında Ocak 2000-Ocak 2003 tarihleri arasında izlenen MSUG ile VUR tanısı konulan 78 hasta alındı. Nörojenik mesane, alt üriner sistem obstrüksiyonu, çift toplayıcı sistem ve ektopik böbrek gibi sekonder reflülü hastalar ve ek üriner malformasyonlar çalışmadan çıkarıldı. Hastaların ailelerinde reflü öyküsü, izlem süresince geçirdikleri enfeksiyon sayılan demografik bilgileri ile birlikte kaydedildi. Herhangi bir renal, ürolojik problemi olmayan, ailesinde VUR öyküsü tanımlanmayan, aynı etnik kökenli 61 sağlıklı erişkin toplum içerisinde OPN gen C/T polimorfizrninin dağılımım belirlemek üzere kontrol grubu olarak alındı. Olgularda VUR tanısı MSUG ile konuldu. Renal skar ve skar şiddetinin belirlenmesinde ise yöntemi kullanıldı. VUR tanısı sonrası 4-6 ay içerisinde 99mTc-DMSA sintigrafi çekildi. Patolojik bulgu içeren 99mTc-DMSA sintigrafileri ikinci bir 6 ay süre sonrasında tekrarlandı ve önceki bulguları ile karşılaştırıldı. Hasta ve kontrol grubunda OPN gen C/T Polimorfîzmi PCR yöntemiyle çalışıldı. OPN geni 9250. pozisyondaki Sitozin (C) aminoasidi yerine Timin (T) girmesi esasına dayanan sessiz mutasyon araştırıldı. İstatistiksel değerlendirmelerde; Kolmogorov-Smirnov testi, Mann- Whitney U testi, chi-square, Fischer's exact testi ve multipl lojistik regresyon analizi kullanıldı. Çalışmaya alman VUR'lu olgularda skar oram % 48,7 olarak bulundu. Bu oranın düşük evre VUR'lu olgularda % 36,8, ileri evre VUR'lu olgularda % 80,9 olduğu görüldü. Olgular skar şiddetlerine göre değerlendirildiğinde Grade I VUR'lu olguların hiçbirinde renal skar görülmezken, grade V VUR' da tüm olgularda değişik tiplerde renal skar saptandı. Çalışmaya alman olgular ve kontrol grubu OPN gen C/T polimorfîzmi yönünden değerlendirildiğinde T allel sıklığının hasta grubunda daha düşük olduğu görüldü. Buna göre T allel sıklığının olgularda VUR gelişimine etkisi olmadığı düşünüldü. T allel sıklığının ileri evre VUR'lu olgularda daha yüksek olduğu görüldü, ancak istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. Yani T allel sıklığının reflünün şiddeti üzerine de etkisi olmadığı düşünüldü. Skar (+) grup ile skar (-) grup OPN gen C/T polimorfîzmi ve T allel sıklığı açısından karşılaştırıldığında, T allel sıklığı skar (+) grupta 0,34, skar (-) grupta ise 0,23 olarak bulundu, ancak her iki grup arasındaki fark istatistiksel anlamlı bulunmadı. Bu sonuç, T allel sıklığının 56skar gelişmesinde etkili olmadığı şeklinde yorumlandı. Skar gelişmesi üzerine etkili faktörler tek yönlü ve çok yönlü analizlerle değerlendirildiğinde tek anlamlı risk faktörünün reflünün derecesi olduğu görüldü. T allel sıklığı ve yaş, cins, reflünün bilateral olması, geçirilen İYE sayısı gibi faktörlerin skar oluşumunda etkili olmadığı saptandı. Skar tiplerine göre OPN gen C/T polimorfizmi ve T allel sıklıkları değerlendirildiğinde ise skar (-) grupta T allel sıklığı 0,23 bulunmuşken, tipi skarda 0,20, tip 2 skarda 0,25, tip 3 skarda 0,50 ve tip 4 skarda 0,67 olduğu görüldü. İstatistiksel anlamlılığı güçlendirmek amacıyla skarlı olgular kendi içlerinde tip 1-2 skar ve tip 3-4 skar olarak gruplandınldığmda, skar tip 1-2 grubunda T allel sıklığı 0,22 iken, skar tip 3-4 grubunda 0,58 olarak saptandı. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı idi. Yani T allel sıklığının artması ile skar şiddetinin arttığı görüldü. Skar şidddeti üzerine etkili olduğu düşünülen tüm faktörler birlikte tek yönlü değerlendirildiğinde T allel sıklığının skar şiddetini 4 kat ve reflünün derecesinin ise 8,5 kat arttırdığı görüldü. İstatistiksel olarak daha anlamlı olduğu bilinen çok yönlü analizlerde ise skar şiddeti üzerine tek anlamlı risk faktörünün T allel sıklığı olduğu görüldü. T allel sıklığının skar şiddetini 26,4 kat arttırdığı saptandı. Çalışmamızda diğer risk faktörlerinin skar şiddeti üzerine etkili olmadığı görüldü. Sonuç olarak, T aile sıklığının reflü gelişmesine ve derecesine etkisi bulunmazken, skar şiddetinin artmasına etkili bir faktör olduğu saptanmıştır. 57
Collections