The opium problem in Turkey, 1930-1945
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada, erken Cumhuriyet döneminde Türkiye'de yaşanan afyon meselesi politik, ekonomik ve sosyal yönleri ile incelenmektedir. Afyon, zirai bir meta olarak yirminci yüzyılın başlangıcı itibariyle modern?bilimsel tıp söyleminin tahakkümü altında kavramsal bir dönüşüm yaşamış ve hem uluslararası hem de ulusal düzeyde ekonomik, politik ve yasal olarak kontrol edilmesi gereken bir hale gelmiştir. Türkiye, daha çok 1930'lardan itibaren bu küresel dönüşüme dahil olmuştur. Afyon, uluslararası sözleşmelere katılmak için 1933'te çıkarılan yeni yasalar ve bunların uygulanmasıyla devlet tekeline alınmış, üretimi kısıtlanmış, ihracat ve ithalatı düzenlenerek sınırlandırılmıştır. Ancak bu süreç Türkiye gibi dünyanın en önemli kaliteli afyon üreticilerinden olan bir ülke için fazlasıyla sancılı olmuş ve II. Dünya Savaşı yıllarına kadar konunun bütün taraflarını kapsayan bir ?afyon meselesi? yaratmıştır. Savaş koşulları hem afyon trafiğininin uluslararası kontrolünü zayıflatmış hem de afyona duyulan talebi arttırmıştır. Bu ikili etki, Türkiye politik eliti tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Yaklaşık on yıl boyunca ekonomik ve politik pek çok gerilim yaratarak süregiden ?afyon meselesi?nin çözümü, kontrolcü yaklaşımların egemenliğinin zayıflamasında ve kısıtlamaların büyük ölçüde terk edilmesinde bulunmuştur.Tezde, belirtilen dönemdeki afyon meselesi hem erken Cumhuriyet eliti hem de afyon köylülüğü açısından ele alınmıştır. Afyon konusuna yaklaşım, Cumhuriyet yönetici elitinin kendi içinde gerilimler ve görüş ayrılıkları yaratmıştır. Ayrışma temelde, afyondan genç Cumhuriyetin ciddi biçimde gereksindiği ekonomik kazancın sağlamasını isteyenlerle afyonun dünya geneli söylemin bir uzantısı olarak tıbbın kesin belirleyiciliğinin kontrolünde olmasını tercih edenler arasında yaşanmıştır. Özellikle yasaların uygulanma döneminde ikinci tercihin temsilcilerinin belirleyici olduğu, savaş yıllarının başlangıcı ile ise birinci istemlerin geçerlilik kazandığı görülmektedir. Afyon köylülüğü açısından ise, yasalarla getirilen yeni sistem çok çeşitli sıkıntılar yaratmış ve köylülüğün ekonomik ve sosyal durumunun kötüleşmesine neden olmuştur. Bu olumsuz tablonun pek çok yönü, köylülerin politik tepkilerinin, direnişlerinin ve taleplerinin konusu olmuştur. Bu tepkiler, yönetici elit tarafından da dikkate alınmış ve iktidar pratiklerinin gidişatını etkilemiştir. This thesis focuses on the workfare programs which came onto the agenda of Turkeyafter 1999 Marmara earthquake and 2001 economic crisis as one of the strategies tostruggle against poverty in parallel to the approaches of international organizationssuch as the World Bank. Workfare programs, by improving the employability of thepoor and facilitating their access to the credit mechanisms, make the poor actors inmarket. In this way, market is presented as if it is an effective mechanism for povertyalleviation programs, and this causes market conditions creating poverty to remainunquestioned. Attempts to integrate the poor into the market also redefines socialpolicy via poverty alleviation programs in a way in which social policy puts marketat the center of the lives of the poor in a manner which reinforces the neo-liberalhegemony.In the thesis, workfare programs in Turkey are discussed over the three interrelatedbasic points, by taking into consideration the international neo-liberal social policyenvironment. First while examining workfare programs; the reflection on Turkey ofthe transition from welfare to workfare state is taken into account. Secondly thenature of the cooperation between social policy actors in conducting workfareprograms is examined. Within the context of international neo-liberal governancesystem, international organizations, state and voluntary organizations come togetheron the basis of cooperation; but this sort of cooperation, taking the social policy areaout of the politics, causes the issue to be dealt with in a technical way like justcarrying out the programs. Finally it is examined to what kind of labor marketsemployability training courses and self-employment programs, among workfareprograms, strive to integrate the poor. The basic starting point here is to challenge theignorance of `working poor? category through which poverty and unemployment aretaken as the same. Consequently workfare programs function to reinforce thehegemony of market in social policy area rather than becoming an effective way forpoverty alleviation by ignoring the labor market conditions.
Collections