The Changing world order and the persian gulf war: Saddam Hussein as a regional actor

Abstract

-iv- ÖZET Bu çalışmanın amacı, dünya düzeni bir geçiş dönem indeyken, Körfez Savaşının ortaya çıktığını göstermektedir. Irak Devlet Başkanı Saddam dünya politikasının değişiminin çok hızlı gerçekleşmesinden etkilenmiştir. Körfez Savaşı'mn soğuk savaş sonrası çıkan ilk savaş olmasının nedeni yeni dünya düzeninin çerçevesi henüz açıkça belirlenmemiş olduğundan Saddam'm bu belirsizliğin avantajlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemesidir. Saddam, değişen dünya düzeninin isteklerini gerçekleştirmek için ona bu fırsatı yarattığını düşünmüştür. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki uluslararası sistem, iki karşıt merkezde kutuplaşmış güçlerin dengelediği bir güç sistemiydi. Amerika ve Sovyetler Birliği dünyadaki dengenin esas ağırlığını oluşturmaktaydı. Gorbaçov'un Sovyetler Birliği'nin yeniden yapılandırmasıyla global sistem Amerikan ve Sovyetler Birliği arasındaki anlaşmazlığın egemen olduğu iki kutuplu sistemden hızla uzaklaşmaya başladı. Süper güçlerden birini göreceli düşüşü ve iki kutpululğun kaybolması Saddam'a kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için güç kullanmaya yönelik bir özgürlük sağladı. İki kutuplu Amerikan ve Sovyet hegomonyasının ardından Saddam büyük bir Arap gücü olarak ortaya çıkmak istiyordu. Kendisini yeni Orta Doğu düzeninin mimarı olarak görüyordu. Saddam'm mücadelesine karşı tepkiler Kuveyt için değil varolan güçlerin özellikle de yeni dünya düzenindeki Amerikan'nın statüsü hakkındaydı. Körfez Krizi yeni dünya düzeni için bir denemeydi.

-Ill- ABSTRACT The aim of this thesis study is to show the Gulf War occured when the world order was in a transition period. Saddam, the President of Iraq has been effected by the dizzying transformation of world politics. The Gulf war was the first post-Cold War because the framework of the new world order is not yet clearly defined and Saddam wanted to use the advantages of the uncertainly in order to pursue his own interest. He saw the changing world order would allow him to do what he wanted. The international system of post- World War II was a balance of power system in which power is polarized in two rival power centers. The United States and the Soviet Union became the main weights of the world-wide balance. Indeed, in many ways, the bipolar Cold War provided stability in the world order. With Gorbachev's opening and restructuring of the Soviet Union, the global system is moving rapidly away from a bipolar system dominated by the conflict between the United States and the Soviet Union. The relative decline of one of the superpowers and the loosening of blpolarity gave Saddam considerable freedom to pursue his own interests by means which included the use of force. Saddam wanted to be an Arab great power emerging from the desire of Soviet and American bipolar hegemony. He projected himself as the architect of a new Middle Eastern order. The strength of the response to Saddam's challenge was not about Kuwait it was about the status of existing powers - particularly of the United States in the new world order. The Gulf crisis was a test case for a new world order.