Democratic control of the military in the post-cold war era: EU policy-Turkish response
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET: Bu çalışma, AB'nin, özellikle soğuk savaş sonrasında `silahlı kuvvetlerin sivil ve demokratik denetlenmesi` kavramı hakkındaki yorumu ile Türkiye'de sivil-asker ilişkileri alanında uyumsuzlukları ortaya çıkartmayı amaçlamaktadır. Esasen, Türkiye'nin AB üyeliği, AB'nin tüm aday ülkelerden üye olmadan önce gerçekleştirmelerini beklediği `katılım` ya da '`Kopenhag` kriterlerini Türkiye'nin nasıl karşılayacağı konusunu gündeme getirmiştir. Bu kriterler, aralarında demokrasiyi garanti altına alan kurumların istikran, hukukun üstünlüğü, insan haklan ve ulusal azınlıkların korunmasına saygı olmak üzere pek çok ekonomik ve siyasi koşul öngörmektedir. 2000 yılının başından itibaren, bu kriterlerin siyasi veçhesinin yerine getirilmesi Türk siyaseti için önemli bir mesele haline gelmiştir. 2003 yılı itibarıyla, Hükümet, siyasi otoriteyi etkilemek amacıyla askerler tarafından kullanılan bir araç olarak görülen Milli Güvenlik Kurulu' nun demokratikleştirilmesi dahil, pek çok yasal ve siyasi reformu gerçekleştirmiştir. 2004 yılında AB'nin Türkiye ile üyelik müzakerelerinin açılmasına karar verip vermeyeceği belirsizliğini korumaktadır. Herhalukarda, AB, sivil-asker ilişkileri dahil, ülkenin daha fazla demokratikleşmesi için değerli bir itici güç olarak hatırlanacaktır. Bu çalışma, AB'nin doğrudan veya dolaylı olarak sivil-asker ilişkilerine müdahale ettiği diğer ülkelerin durumlarına da bakmaktadır. Aynca, çalışmada, AB'nin bu ilişkilerin yönetimi için belirli bir siyaset geliştirip geliştirmediği de irdelenmektedir. Buna cevap vermek kolay değildir, zira bu alanda AB'den ziyade AGİT ve NATO daha etkin durumdadır. Herhalukarda, Türkiye'nin durumu özellik arz etmektedir. Türkiye'de ne sivil yöneticiler, ne mde askerler, bu konuda AB ile ilişkilerindeki hissettikleri baskıyı, halihazırda üye oldukları AGİT ve NATO 'da hissetmemişlerdir. Çalışmanın sonucu şu şekilde özetlenebilir: AB'nin açıkça olmasa da zımnen benimsediği bir sivil-asker ilişkileri siyaseti vardır. Topluluğun dış politikasında, diğer aday ülkelere oranla askerin özel statüsü nedeniyle Türkiye farklı bir örnek teşkil etmektedir. Ancak tam üyelik sürecinin beraberinde getirdiği koşulların, Türkiye'de Kopenhag siyasi kriterlerine uyulması ve bu bağlamda sivil asker ilişkilerinin yeniden yapılandırılması amacıyla yürütülen reformların önemli bir itici gücünü oluşturduğu görülmektedir. iv ABSTRACT: This study idenifies the incompatibilities between the civil-military relationship in Turkey and the concept of `civil and democratic control of the armed forces` as interpreted by the European Union, particularly after the end of the Cold- War. Indeed, the Turkish candidacy to the EU brought to the forefront the question of how Turkey will succeed in fulfilling the `accession` or the `Copenhagen` criteria that the EU asks for all candidates to be realized before becoming a member. These criteria set up a number of economic and political conditions, among which are the stability of institutions guaranteeing democracy, the rule of law, human rights and respect for and protection of national minorities. The fulfillment of the political aspects has been a major issue for the Turkish body politic since the beginning of 2000. By 2003, the Government in Turkey, succeeded in accomplishing many legal and political reforms, including the reform and democratisation of the National Security Council which was perceived as an instrument used by the military to influence political authority. It remains uncertain whether the EU will launch the accession talks with Turkey as of December 2004. But either way, the EU `stick` will be remembered as a valuable instrument that has played its role in the further democratisation of the country including the civil- military sphere.The study, examines other cases where the EU, directly or indirectly intervened in the civil- militiary relationship framework of other states. It also focuses on whether the EU has actually developed a specific policy for the management of these relations. The answer is indeed difficult. Because, more than the EU, the OSCE and NATO were active in the field. However the case of Turkey has been quite unique. Due to the country's membership to NATO and OSCE, neither the political nor the military authorities in Turkey felt the pressure for reform, as much as they did it in their relationship with the EU. The result of the study can be summarized as follows: the EU can be said to have an implicit policy if not an explicit one on civil-military relations. In terms of external policy, the Turkish case has been a particular one given the special status of the military in Turkey as opposed to other candidate countries. The EU `conditionality` was an instrumental factor in the reform process undertaken in Turkey with a view to fulfill the Copenhaguen political criteria and the ensuing re-structuring of the civil military relationship. u
Collections