Baptizing territory: Reconstituting Rumeli after 1878
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
1878'de Büyük Güçler ile Osmanlı devleti arasında imzalanan Berlin Anlaşması, Balkanlarda Romanya, Bulgaristan ve Sırbistan devletlerinin bağımsız birer uluslararası aktör olarak doğmalarını sağlamanın yanı sıra, Osmanlı yönetimini yine Büyük Güçlerin onay yetkisi altında yapılması öngörülen bir dizi reformu uygulamak zorunda bırakıyordu. 1880'de hazırlanan ve Avrupa Komisyonu'nun onayından geçen Rumeli Vilayetleri Kanunu, Osmanlı merkezi devletini Rumeli'de bir sömürge imparatorluğuna dönüştürüyordu. Osmanlı yönetimi bu tasarıyı bizzat kendisi hazırlamış olsa da, asla uygulamadı. Bölgede iç karışıklıkların, ayaklanmaların çıkması Osmanlı hükümetinin bu yasayla öngörülen reformları uygulamadığı için eleştirilmesine neden oldu. Büyük Güçlerin bölgedeki istikrarsızlığı önlemek için buldukları yöntem doğrudan müdahale idi. 1903'te Mürzsteg, 1908 'de de Reval tasarıları gündeme geldi. Avrupa devletlerinin temsilcileri de bizzat reformların uygulamalarında görev alacaklardı. Reformlar, 1908 Jön Türk devrimiyle tamamıyla ortadan kalktı. 1912'deki Osmanlı kabinesi, Balkanlarda savaş ittifakı kurulurken yaklaşan savaşı önleyebilmek için 1880 tarihinde yapılan kanunu bir kez daha gündeme getirdi. Ne var ki İstanbul kamuoyu yasanın tartışılmasına bile karşıydı. Kaldı ki Balkan devletlerinin de savaştan vazgeçmek gibi bir eğilimleri yoktu. Balkan Savaşları'nın ardından Ege Makedonya'sı Yunanistan sınırlan içinde kaldı. Bölge bu defa da Yunan modern merkezi ulus devletinin çizdiği bir merkezileşme süreci içerisine girdi. Yunanistan önce mübadele ve zorunlu göç ya da göçe zorlama yöntemiyle bölgedeki Yunan olmayan unsurları sürgün ederek, buradaki demografiyi değiştirdi. Bölgedeki yerleşim yerlerinin isimlendirilmesi politikası, bu toprakların bundan böyle Yunan merkezi devleti tarafından Yunan ulusu adına yönetileceğinin göstergesi idi. Tezin ilk iki bölümünde Rumeli vilayetlerinin Avrupalı Büyük Güçlerle Osmanlı İmparatorluğu arasında nasıl bir mücadele alanı oluşturduğunu ve Osmanlı yönetiminin Büyük Güçlerin müdahalelerine direnme biçimleri yer almaktadır. Bu iki bölümün amacı ise Osmanlı yönetiminin merkezileşme çabalan ile, Avrupa müdahalesinin bölgeyi merkezsizleştirici etkisinin ortaya çıkardığı gerilimi ifade edebilmektir. Tezin üçüncü bölümünde ise Yunan ulus devletinin Ege Makedonyası'nın hangi politik araçlarla merkezi yönetimin bir nesnesi haline getirdiği açıklanmaya çalışılmıştır. Bu bölümün amacı ise, özellikle isimlendirme ve kimlik politikalarının yalnızca söylemsel politikalar olmadıkları, aksine ulusal kimliğin aslında uluslararası alanda inşa edilmesi nedeniyle yasal ve ekonomik pratikler temelinde şekillendiklerini ortaya koymaktır. IV The Berlin Treaty of 1878, which was signed between the Great Powers and the Ottoman Empire, not only created new nation states in the Balkans, such as Romania, Bulgaria and Serbia, but also ordered the Ottoman administration to implement reforms under the supervision of the European Commission. The Law of Rumeli Provinces of 1880 was prepared to implement the Berlin Treaty's provisions on reforms. Since the Ottoman administration never applied these reforms, it was criticized for causing the instable environment in the Balkans. The resolution of the Great Powers was direct intervention to the Ottoman affairs in Rumeli. According to the Mürzsteg reforms of 1903 and the Reval reforms of 1908, the European diplomats would directly involve in the implementation of the reforms. All these reforms were dismissed with the Young Turk revolution of 1908. The program of the Young Turks was based on the centralization of administration without any concession. The Ottoman government of 1912 took the Law of 1 880 one more time in order to prevent the possible war in the Balkans. However, the public opinion in Istanbul was against even the discussion of the law. On the other hand, the Balkan states would not withdraw from war. The Aegean Macedonia passed under the Greek rule after the Balkan Wars. The region was centralized by the Modern Greek nation state. The Greek administration changed the ethnic composition of its territory by means of policies of forced migration and population exchanges. The policy of renaming inhabited places was one of the most significant identity politics of the Greek nation state. It was the sign that the Greek nation state would rule over this territory on behalf of the Greek nation. First two chapters of this study focus on the tension between the Great Powers and Ottoman administration, because of the intervention policies of Great Powers and the resistance of the Ottoman administration. The centralization of the Aegean Macedonia by the Greek central state is mentioned in the third chapter of this study. The main goal of this chapter is to show that the policies of renaming and identity are not only discursive policies; on the contrary, since national identity is a product of the balance of power in international relations, the identity policies are formed on the basis of legal and economic practices.
Collections