Socio-political conditions of desire`s freedom in Spinoza and Hegel
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Spinoza ve Hegel'de arzu, her şeyin özü olarak tanımlanır ve geliştirdiklerifelsefeler, düşüncelerimizin ve bedenlerimizin hareketlerini arzunun hareketleriolarak okumamızı sağlayan bir perspektif sunar. Bununla beraber, her iki felsefeciiçin de arzunun özgürlüğü ancak ve ancak uygun bir toplumsal ve siyasi birbağlamda sağlanabilecek bir şeydir. Bu noktada Spinoza ve Hegel arzunun birtoplum ve bir siyasi yapı içerisinde nasıl özgürleştiğine yönelik iki farklı görüş önesürerler. Hegel'de özgürlük, kendi çıkarını gözeten bireylerin onaylanma mücadelesiile başlayan ve toplumsal düzlemde birbirinden farklı öznel iradelerin, ihtiyaçların veyeteneklerin birbirleriyle entegre olduğu bir süreç sonucunda bireylerin artıkevrensel iradeye göre bildiği, istediği ve eylediği bir etik hayat olarak karşımızaçıkarken; Spinoza özgürlüğü, kendi kendinin nedeni haline gelen bireylerin ortakvarlıklarda buluşarak neşelerini beraberce arttırmaları olarak tanımlar. Bu anlamdaSpinoza için politik strateji insanlar arasında çelişkiler yaratan eşitsiz koşullarınortadan kaldırılması ve devamlı surette ortak noktalara odaklanılmasıylaulaşabileceğimiz bir durum olarak tasarlanır. Oysa Hegel'de farklılıklar esastır veözgürlük, bu farklılıklar sonucunda doğal olarak oluşan sosyal sınıflarınentegrasyonunun sonucu gerçekleşebilecek bir şeydir. Diğer bir deyişle, bireylerinhalihazırdaki kimliklerini verili olarak kabul eden Hegelci onaylama modelindenfarklı olarak, Spinozacı onaylama daha çok birinin kim olabileceğine odaklanır. Bu,bize Spinozacı onaylama modelinin kurucu bir politika açısından daha fazla işeyarayabileceğini gösterebilir, zira Spinoza'da arzunun sosyo-politik ontolojisi bizeaslında kendini özgürleştirici bir şekilde yeniden inşa etme potansiyeli olan yapılarolduğumuzu devamlı olarak hatırlatarak eşitsiz koşulların yarattığı öznelikleriözgürlük zannetmemizi engeller. In Spinoza and Hegel desire is defined as the very essence of everything and theirphilosophies provide us a perspective through which we can understand that themovements of our thoughts and bodies are taken actually movements of our desire.Besides, for both philosophers, freedom of desire can only be attained in anempowering social and political context. At this point, Spinoza and Hegel providetwo different accounts of how desire becomes free in a socio-political structure. InHegel, liberation is a process that starts with self-interested people's struggle forrecognition and reaches its climax in a society where different subjective wills, needsand abilities of people are integrated with each other through time and finallyconstitute a socially stratified Ethical Life in which every individual knows, willsand acts accordingly to the universal will. When it comes to Spinoza, we see thatdesire can become freer insofar autonomous individuals increase their joy byfocusing on the commons. In this manner, Spinoza's system suggests a politicalstrategy, which eliminates unequal social conditions that make people torn by affectswhile Hegel takes differences as the basis and thus, freedom requires the integrationof social classes that emerge from natural differences among people. Hence, it can besaid that unlike Hegel's recognition model that takes actual identity of individuals asgiven, Spinozian recognition focuses rather on what one can become. This suggeststhat Spinozian recognition model serves better for constitutive politics in practicebecause its socio-political ontology of desire always reminds us our being structureswith a capacity to rebuild ourselves in a more liberatory way and avoid the risk ofassuming asymmetrical subjection as freedom.
Collections