Tekilliğin gözü: Halid Ziya`nın Kırık Hayatlar romanında karşılaşmanın etiğine doğru
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu tez çalışması, Halid Ziya'nın 1901 yılında Servet-i Fünun gazetesinde tefrika etmeye başladığı Kırık Hayatlar romanında bakışın anlatımının, romanın etik pozisyonundaki belirleyiciliğine odaklanmaktadır. Konusu itibariyle merkezine aldığı ve altını oyduğu on dokuzuncu yüzyıl tababet söylemi üzerinden hakikatin bilinebilirliğini sorunsallaştıran roman, karakterlerin ötekilerle karşılaşma anlarında öne çıkardığı görme biçimleri üzerinden de başkasını bilebilmenin imkanını irdelemektedir. Anlatıdaki ana karakterler olan Ömer Behiç ile Vedide'nin etraflarını biliş ve değerlendirişlerini gösteren bakış, öznelliğiyle karakterlerin ötekileri hakkındaki bilgilerinin sınırlılığını açık eder. Öznel bir deneyim olarak kurulan Ömer Behiç ile Vedide'nin bakışları, bu özelliğiyle anlatıdaki bilme yöntemlerini de kişiye özgü kılar. Böylece karakterlerin tekil bakışlarının anlatımı, onların diğer karakterlere yönelik yargılarını geçersizleştirir. Başkasını anlamanın, bakışın romandaki dilsel ve anlatısal kurulumu üzerinden imkansızlaştırılması, romanda inanılabilecek mutlak bir hakikatin ve insan-odaklı bir ahlakın yokluğunu imlemektedir. Anlatıda bilme arzusu ve bilememe halinin kurduğu bu sürekli açmaz ile bunun sonucunda karşılaşılan hakikat/ahlak yokluğu, romanın trajik bir roman olarak okunmasını da mümkün kılmaktadır. This study is centered upon Halid Ziya's Kırık Hayatlar, serialized in 1901 in the newspaper Servet-i Fünun; more specifically; it explores how its narration of gaze determines/shapes the ethical stance of the novel. In line with the themes that dominate the nineteenth-century medical discourse, it calls into question the very existence of truth, and examines the possibility of `knowing the other` through an appraisal of the glances the characters cast at one another upon their encounters. The gaze of the protagonists, namely Ömer Behiç and Vedide, not only reveals how to get to know and evaluate their surroundings, but also exposes the limited nature of their knowledge. The inability to know about the demeanors and experiences of other characters makes the episteme posited in Ömer Behiç's and Vedide's perspective limited and personal as well, for their gaze becomes constituted as a subjective experience. The narrator's depiction of the singular gazes of the characters; therefore, invalidates their judgments towards one another. Through a linguistic and narrative construction of gaze, the novel conveys the impossibility of understanding the other; in turn, this overrules the idea of an absolute truth and a humanist morale in the novel. Consequently, the constant urge and inability to know along with encountering the absence of truth designate the tragic mode of the narrative.
Collections