Türkiye`de çok partili hayata geçiş sürecinde (1945-1960) siyasi iktidar-basın ilişkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
423 TEZ ÖZETİ Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Anabilim Dalında, Prof. Dr. Mİhsan ÖZGEN'in Danışmanlığında hamladığım; ` Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde ( 1945- 1960) Siyasi İktidar- Basın İlişkileri` konulu doktora tezinde, Türkiye'nin demokrasiye geçiş sürecinde yaşadığı sorunlar ve güçlükler çerçevesinde Demokrat Parti İktidarı- Basın ilişkileri çeşitli açılardan incelenmiştir. Tez, giriş, gelişme, sonuç, ve eklerden oluşmuştur. Birinci Bölümde; basın özgürlüğü kavramı kuramsal çerçevede ele alınmıştır. Basın özgürlüğünün unsurları, felsefi dayanakları, çeşitli siyasal rejimlerde basının işlevleri ve değişen basın özgürlüğü anlayışları mcelenmiştir.Günümüzde basm özgürlüğünü mutlak ve tartışmasız kabul eden, devletin bu konuda aktif tutum içinde olmasını ileri süren görüşe karşılık, devletin iletişim sürecinde tarafsız kalması, ` düzenleyici` rol oynamasıyla gerçek anlamda haberleşme özgürlüğünün mümkün olabileceği savunulmuştur.Basm özgürlüğünün sınırsız ve mutlak bir hürriyet olmadığı, meslek ahlakı ve sorumluluğun bunun ayrılmaz bir parçası olduğu tezi işlenmiştir. İkinci bölümde; Osmanlı İmparatorluğunun fiilen sona ermesi ve Batı'lı anlamda modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti' nin kurulmasıyla Türk Toplumunun yaşadığı tarihi değişim, sosyal, siyasal ve ekonomik alanda yeniden yapılanma sürecinin neden olduğu bunalımlar araştınlmıştır.Dini esaslarda şekillenmiş, değişpime kapalı muhafazakar( gelenekçi) toplum yapısı ve sosyo- ekonomik yapının elverişsizliği, Türk toplumsal değişiminin temel güçlüklerini oluşturmuştur. Değişime ve yeniliğe yönelik muhalefet, inkılapların demokratik bir orta-mda gerçeMeştirilmesini olanaksız bir hale getirmesi nedeniyle Türkiye önce fiilen, 1930'dan sonra ise hulriki dayanaklarla 1946 yılma kadar sürecek Tek parti rejimine yönelmiştir. Tek- parti dönemi boyunca siyasal muhalefet yaşama ve geşilme olanağı bulamamış, başta basm özgürlüğü olmak üzere diğer tüm hürriyetler olabildiğinca kısıtlanmıştır.Basm rejimin sözcülüğünü yapan ` devlet basını` niteliğine sahip olmuştur.424 Türkiye'nin ikinci Dünya Savaşı sonrasında iç ve dıoş siyasi konjonktürünün etkisiyle çok partili demokratik rejime yönelmesi, üçüncü bölümde ele alınmıştır.Bu bölümde; 1946-1950 yılları arasındaki siyasi rejimi liberalleştirme çabaları ve aşamalano, yirmiüç yıllık otoriter tek parti yönetiminden demokrasiye geçişin neden olduğu sosyal ve siyasal gerginlikler mcelenmiştir.Bu kısa dönemin Türk siyasi ve demokrasi hayatında büyük öneme sahip olduğu ve belirleyici bir özellik taşıdığı görülmüştür. Bu dönemde, tek parti yönetimi fiilen mevcut olmasına rağmen demokratik sistemin temel unsuru olan siyasal partilerin kurulmasına izin verilmiştir.Tek parti döneminin anti demokratik basın rejimi yürürlükte olmasına rağmen basm fiili bir özgürlük ortamına kavuşmuş, demokrasinin en önemli savunucusu olmuştur.Tarihi süreç içinde genellikle bir üst yapı kurumu özelliğine sahip olan Türk basının bu dönemde gerçek işlevi olan kamuoyu sözcülüğüne yöneldiği görülmüştür. Dördüncü Bölümde; Türkiye'nin onyıllık DP İktidarı döneminde (1950-1960) gerçekleştirdiği Cumhuriyet döneminin en önemli sosyo-ekonomik ve siyasal değişimi ele alınmıştır. Yeterli demokraasi deneyimi ve kültürünün bulunmadığı bu dönemde, uzlaşmadan uzak sert ve kısır siyasi mücadeleler henüz kurulma aşamasındaki genç demokratik rejimin taşıyamayacağı boyutlara ulaşmıştır.Başta siyasal iktidar, muhalefet, basm olmak üzere demokratik kurum ve kuruluşların uzun yıllar süren tek parti rejiminden sonra çoğulcu demokrasiye uyum sağlamada önemli önemli zorluklarla karşılaştıkları görülmüştür. `Demokrasi ideali` ve `Milli iradenin üstünlüğü` ilkesine dayanan siyasi felsefesiyle iktidara gelen DP'nin özellikle 1950'li yıllarm ilk yarısında bu yönde önemli değişmeleri gerçekleştirdiği görülmüştür.Ancak siyasal muhalefet ile basmm DP iktidarının ilk yıllarında başlayan yıkıcı ve yıpratıcı eleştirileri, 1950'li yılların ikinci yarısından itibaren siyasi iktidarın otoriter niteliğe düşmesmdejhürriyetlerin kısıtlanmasında temel etken olmuştur.Ekonomik dengelerin giderek bozulmaya başlaması ve DP iktidarının siyasi uzlaşmaya pek sıcak olmayan yaklaşımı, 1960'lara gelindiğinde demokratik sistemin işleyişini güçleştiren faktörler olmuştur.42$ DP iktidarı, basın rejimini ileri demokratik ülkeler düzeyinde liberalleştirmiş, basın sınırsız ve sorumsuz bir hürriyet ortamına kavuşmuştur.Ancak basının siyasal iktidara olan ekonomik bağımlılığının sürmesi ve geniş basın özgürlüğünün kötüye kullanılması, DP-Basın ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur.Demokratik rejimin iki temel unsuru arasında çatışmaya dönüşen ilişkililer, 1950'lerin sonunda sistemin tıkanmasında etkili olmuştur. Beşinci ve son bölümde; onbeş yıllık Türk demokrasisini kesintiye uğratan 27 Mayıs Askeri Müdahalesi, nedenleri ve sonuçlarıyla incelenmiştir. DP'nin iktidara gelmesiyle devlet yönetimindeki geleneksel etkisi azalan sivil-askeri bürokrasinin, aydın sınıfının ve basının 27 Mayıs müdahalesinin hazırlanmasında doğrudan ve dolaylı etkilerinin bulunduğu görülmüştür. 27 Mayıs müdahalesinin sosyal, siyasal ve basına etkileri bu bölüm içinde kdelenmiştir. 27 Mayıs öncesinde ve sonrasında basının DP ve mensuplarına yönelik olumsuz yaymlarm vardığı aşama, Türk Basınında özdenetim ihtiyacı ve eksikliğini ortaya koymuştur. 27 Mayıs Müdahalesi, Türk siyasi hayatında ` Askeri Darbeler ` döneminin açılmasına neden olmuş, onu, 1962 ve 1963 darbe girişimleri ile 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül Askeri Müdahalesi izlemiştir. Askeri Müdahaleler siyasi hayatta istikrarsızlığa, zayıf ve çekingen yönetimlerin işbaşına gelmesine neden olmuş, bu ise özellikle 1960'h yılların ortalarından itibaren anarşi ve terör eylemleri için elverişli ortam oluşturmuştur. Demokratik süreci kesintiye uğratan askeri müdahalelerin uzun vadede daha girift sorunlara istemeyerek de olsa zemin hazırladığı ve dolayısıyla bunun gerçekçi bir çözüm yolu olmadığı görülmüştür. Tezde, demokratik sistemlerde sorunlara demokrasi kuralları içinde çözüm aranması, rejimin temel unsurlarından basma da bu konuda önemli görev ve sorumluluklar düştüğü sonucuna varılmıştır. Demokrasinin herşeyden önce bir eğitim ve kültür sorunu olduğu, bu nedenle eğitim sistemi içinde önemiyle orantılı bir konuma sahip olması gerektiği görüşü savunulmuştur.
Collections