Türk Cami musikisi ile mukayeseli olarak İstanbul Gayr-ı Müslimlerinde mabed musikisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Coğrafi konumu nedeniyle İstanbul'da tarihin her safhasında etraflı bir kültürel karışım yaşanmıştır. Bu nedenle bir çok medeniyet için başkent olan İstanbul, Avrupa ve Asya arasında, her zaman bir köprü vazifesi üstlenmiştir. Süryânîlerin isim ve ırk olarak kökenleri konusunda birçok görüş mevcuttur. Eski dönemlerde kırsal kesimde yaşayan Süryâniler, zamanla şehir hayatına uyum sağlamak zorunda kalmışlardır. Osmanlı Devletinin son döneminde ise dünyanın pek çok bölgesine göç etmek durumunda kalmışlardır. Bugün Türkiye'de muhtelif bölgelerde resmi kaynaklara göre 50000 civarı Süryâni yaşamaktadır. Süryâniler daha ziyade İstanbul'un Tarlabaşı semtinde yaşamaktadırlar. Süryâni Ortodoks kilisesi ibadetinde, mûsikî unsuru çok önemlidir. İnsan vokalinin ön planda olduğu bu mûsikîde çalgı desteği de zaman zaman görülür. Sekiz ana makam üzerine kurulu olan Süryâni dînî müziğinde diğer dinlerde de olduğu gibi eserler kulaktan kulağa aktarıla gelmiştir. Mevcut mûsikî uygulamalarında birçok benzerlik dikkati çekmektedir. Böylece orijinal sayılabilecek üsluplar ve uygulamalar tarihte kaybolmuştur. Rumlar ise İstanbul'un fethinden önce de uzun yıllar bu şehrin yerlisi olarak tarihte yer almışlardır. Rumlar, önceleri Batı'da Katolik Hıristiyan dünyası ve Doğu'da İslâm dünyasıyla, sonra da Selçuklu Devleti zamanından İstanbul'un fethine kadarki sürede Müslüman Türkler'le mücadele etmişlerdir. İstanbul'un fethiyle (1453) tamamen azınlık durumuna düşmüşler, yine de dînî vecîbelerini yerine getirebilmeleri için uygun ortamı bulabilmişlerdir. Rum cemaatlerinde, Osmanlı Devletinin özellikle son zamanlarına ciddi boyutlarda Türk aleyhtarı görüşler ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra bu cemaatlerin bir kısmı Yunanistan'a göçmüş, bir kısmı da İstanbul'da kalmıştır. Türkiye'de yaşayan Rum Ortodoks cemaati Fener'de bulunan `Fener Rum Patrikhanesi` tarafından yönetilmektedir. Günümüzde İstanbul'da 3000 civarı Rum yaşadığı bilinmektedir. Bizans mûsikîsi teorisyenleri uzun yıllar boyunca notasyon sıkıntısı içinde bocalamıştır. XlX.yuzyilda Hrisantos reformu ile Bizans mûsikîsi notasyonu daha anlaşılır hale gelmiştir. Bizans notasyonundaki bu aşamalar (neumatik yazı dönemi) diğer azınlık cemaatlerin çoğu için de geçerlidir. Rum Ortodoks Kilisesi 336ibadetinde de Türk mûsikîsi ile benzer olan makamsal bir yapı dikkat çekmektedir. Ancak repertuarın büyük kısmı halen kilise görevlilerinin kontrolünde kulaktan kulağa aktarılmaktadır. Ermeniler, Hıristiyanlık'la ilk olarak M.S. I. yüzyılda tanışmıştır. Fetihten önce de bir grup Ermeni'nin İstanbulda yaşadığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde de Ermeniler, Rum cemaatlerine karşı adeta bir dengeleyici unsur olarak kullanılmıştır. Bugün Türkiye'de 70 bini aşkın Ermeni yaşamaktadır. Ermeni Ortodoks kilisesinde ibadet, XX.yüzyılın başına kadar tek sesli ve makamsal mûsikî kullanılarak desteklenmiştir. Ancak 1910'lu yıllardan itibaren ayinler, üç sesli hale gelmiş ve batı mûsikîsinin diğer enstrümanları ile desteklenmiştir. Buna rağmen çok sesli eserlerin ana ezgilerinde değişiklik söz konusu değildir. Ermeni Ortodoks ayinlerinde kullanılan müzik formlarında, makamlarında ve usullerinde, Türk cami mûsikîsinde kullanılanlarla gerek işlev gerekse teknik açıdan pek çok benzerlik vardır. Presbiteryen cemaatinin tarihi ise XVI.yuzyil Avrupa'sına kadar uzanmaktadır. Papalık sistemini kabul etmeyen İskoçya'lı Protestanlar, Presbiteryen sistemi oluşturmuşlardır. Türkiye'de ise Presbiteryen kiliseleri 1993 yılında `Türk Dünyası Presbiteryen Kiliseleri` adı altında kurulmuşlardır. Presbiteryen Kilisesi; Anadolu Ortodoks kiliseleri formunda ve Türk geleneklerine yatkın bir kilisedir. Ayinlerinde ise tamamen klasik Türk mûsikîsi formları, usulleri ve makamları kullanılmaktadır. Yahudi cemaatleri ortaçağ Avrupa' sındaki katı yaklaşımlardan nasibini alarak büyük bir göçe zorlanmış ve kitleler halinde yaşadıkları Avrupa topraklarını terk etmişlerdir. Sultan II. Bayezid döneminde Osmanlı topraklarına kabul edilmişlerdir. Göç eden Yahudi cemaatleri İstanbul, İzmir, Selanik gibi kentlere yerleştirilmiştir. Hasköy, Balat, Ortaköy, Galata gibi semtlerde yaşamaktadırlar. Günümüzde İstanbul'da 40.000 civarında Yahudi yaşadığı tahmin edilmektedir. Yüzyıllar boyu iç içe yaşamış olmanın etkisi ile Yahudi ayinlerinde de klasik Türk mûsikîsinde kullanılan makam, usul ve formlara rastlamak mümkündür. Yahudi cemaatlerinden özellikle Sefarad' ların ayinlerinde kullanılan müzikler, Türk cami müziği ile pek çok benzer yönlere sahiptir. 337Mûsikî repertuarı ise diğer cemaatlerde olduğu gibi büyük ölçüde kulaktan kulağa aktarda gelmiştir. Türk-İslam kültüründe de camiler incelendiğinde; Kur'an-ı Kerim kıraati ile başlayan, ezanlara, teşbihlere ve dualara kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde, zamanla hemen hemen ibadetin her noktasında derinleşen bir unsur olarak mûsikîyi görmek mümkündür. Bunun yanı sıra Türk cami mûsikîsinde, ne İslam dünyasının başka bir bölgesinde ne de İstanbul'da yaşayan diğer dînî cemaatlerde görülmeyen bir zenginlik göze çarpmaktadır. Bu yüzdendir ki bahsi geçen gayr-ı müslim cemaatlerin çoğu Türk mûsikîsinin temellerini benimsemiş ve ibadet formlarında bunlardan yararlanmıştır. Osmanlı Devletinin özellikle son dönemlerinde zirveye ulaşan dînî mûsikî birikimi, günümüzde ne yazık ki büyük ölçüde unutulmuştur. Bu alanda zamanımıza ulaşan yazılı kaynakların çoğu Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılan derleme çalışmalarından ibarettir. Bu sebeple yöresel üsluplara ve icralardan kaynaklanabilecek değişik yorumlara ulaşma imkanı ne yazık ki mümkün değildir. Bu araştırmada, elde edilen veriler ışığında; Türk cami mûsikîsi ve İstanbul'da yaşayan Süryânî Ortodoks, Rum Ortodoks, Ermeni Ortodoks, Presbiteryen ve Yahudi- Sefarad cemaatlerinin mabed mûsikîsi eserlerindeki makamlar, usuller, çalgılama şekilleri, icra şekilleri, güftelerin kökeni ve notasyon şekilleri mukayese edilmiş ve pek çok ortak yönlerin olduğu ortaya çıkmıştır. 338 SUMMARY Throughout history, a cultural mixture have been existed in Istanbul because of its geographical location. Istanbul, which was capital of many civilizations, has been charged as a bridge between Europe and Asia. There are many vision about the name and race origin of Syrians. They, havingsettled in country side, in ancient times have been faced to fit to city life and to migrate to different parts of the world in the last times of Ottoman State. There are about 50.000 Syrians in different regions of Turkey according to official sources. Syrians are living in Tarlabaşı in Istanbul. In the worship of Syrian Orthodox Church music is very important. Although human vioce is more important, instrumental support is seen frequently, too. In Syrian religious music, based on eight mode, works have been transferring by the way of grapevine like in other religious music samples. Many similarities are seen in these patterns, so, some original styles and patterns might have been lost in history. Likewise, Greeks have been introduced as habitants before and after the conquest of Istanbul. Greeks struggled, first, in the west with catholic christian people, in the east with muslims and then from the time of Seljuk State to the time of Istanbul's conquest with muslim Turks. Although they had been minority after the conquest of Istanbul (1453), always found appropriate conditions for their worships. Especially in the last times of Otoman State, many opponent opinions to Turks were existed in Grek congregations. At the same time, some congregations migrated to Greece and some of them remained in Istanbul. Nowadays, Greek Orthodox congregation, living in Istanbul, are managed by Fener Greek Orthodox Patriarchy in Fener. In addition, we know that about 3000 (Greek) citizen are living in Istanbul, now. During many years, bizantion music theorists faltered because of notation. In XIX. century, bizantion music notation became more understable due to Hrisantos reform. Phases in bizantion music notation (neumatic write duration) are valid for most of other minority congregations. There are many similarities in mode between Turkish music and Greek Orthodox Church worship. 339But, an important part of repertoire is transferred by the way of grapevine, under control of church musicians. Armenians recognized with Christianism in first century. We know that a group of Armenian people lived in Istanbul before the conquest. They were become balance for Greek congregations in Otoman State. Now, there are about 70.000 armenian people living in Turkey. Armenian Orthodox Church worship was supported with modal music and monophone music until XX. century. But since 1910, rituels have been supported by the instruments of western music and become poliphonic structure, though, there is no difference on main melodies of poliphonic pieces. According to technical and functional properties, there are many similarities of music forms, modes, and compasses between Turkish mosque music and Armenian Orthodox rituels. History of Presbiterian congregation has been coming from Europe in XVI. Century. Scottish protestans who didn't admit the rules of Papa have established Presbiterian congregation. Presbiterian churchs have been established in 1993 as `Türk Dünyası Presbiteryen Kiliseleri` in Turkey. Presbiterian church is inclined to Anatolian orthodox church's and Turkish traditions. Classical Turkish music's scales, compasses and forms are completely used in rituels. Jewish congregations, influencing rigid decisions of Inqusition, have been forced to migrate and leave the European lands where they lived as communities. They have been accepted to Otoman State's lands in the period II. Bayezid. Jewish congregations who migrated from the Europe, have been placed to cities like Istanbul, Izmir, Selanik. Nowadays there are 40.000 Jewish in Istanbul who are living in Hasköy, Balat, Ortaköy and galata. It is possible that we see influences of Turkish music's forms, modes and compasses in Jewish rituels especially in Sefarad's. Musical repertoire is transferred by the way of grapevine like the other congregations. According to Turkish-Islamic culture, it is possible that we see the music beginning with reading Quran and continuing with ezans, tesbihs and duâs, as an important theme in worship. Turkish mosque music has significant variousness, neither 340at another congregations of Islamic realm nor at Istanbul's would we see it. Because of that the basics of classical Turkish music are assimilated by non-muslim congregations and used their rituels. This various religious music inheritance is unfortunately forgotten. Main written sources are consist of collected works made at the beginning of Turkish Republic. It is impossible that we reach local styles, performances and different interpretations. Finally, in this research we fixed that there are many similarities about modes, compasses, instrumentation, performance forms, origins of lyrics and notation between Turkish musque music and Syrian Orthodox, Armenian Orthodox, Greek Orthodox, Presbiteran, Jewish-Sefarad congregations, living in Istanbul, temple music. 341
Collections