`Vatan`ın son parçası: 1950 öncesi Hatay`daki millileştirme politikaları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Fransızlar tarafından işgal edilen yerlerden biri olan Antakya-İskenderun yöresi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla belirlenen 'ulusal' sınırlar dışında kaldı. Eylül 1936'da Fransa ile Suriye arasında imzalanan antlaşmanın ardından Türkiye, Sancak konusunda aktif politikalar izlemeye başladı. İkinci Dünya Savaşı öncesi uluslararası ortamın da yardımıyla Türkiye, Sancak konusunda Fransa'nın desteğini almayı başardı.Siyasal alandaki gelişmelere paralel olarak, İskenderun Sancağı'nda ulusçuluk konusunda önemli gelişmeler yaşandı. 1936 yılına kadar bölgeye dair aktif politikalar izlemeyen Türkiye, bu süreçte Sancak ile kültürel ve sosyal bağlarını devam ettirdi, bölgede Türk varlığının devam etmesi yönünde çaba harcadı. Eylül 1936'dan itibaren Sancak konusunda bir yandan Milletler Cemiyeti ve Fransa nezdinde girişimlere başlayan Türkiye, bir yandan da hem kendi sınırları içerisinde hem de Sancak'ta örgütlenme faaliyetlerini hızlandırdı. Örgütlenme faaliyetleriyle birlikte Sancak'ta Türkiye taraftarlarının oranını arttırmak için 'Eti Türkü' tezinden faydalanılmaya çalışıldı, bu konuda yoğun propaganda faaliyetleri gerçekleştirildi. Sancak'ta kutuplaşmanın arttığı, Türk ve Arap ulusçulukları mücadelesinin yaşandığı dönem sonunda kurulan Hatay Devleti, bölgenin Türkiye'ye entegrasyonunun sağlanması açısından ara bir dönem oldu. En sonunda 1939'da Hatay'ın bir vilayet olarak Türkiye'ye katılmasıyla birlikte, daha önceki dönemlerde bölgede başlayan uluslaştırma politikaları çok daha yoğun biçimde uygulanmaya başlandı. Bu süreçte, bölge nüfusunun önemli kısmı başka ülkelere göç ettiyse de Türk olmayan grupların çoğu göç etmeyip Hatay'da yaşamaya devam etti. Bu durum, Hatay'da etnik, dinsel ve mezhepsel çeşitliliğin önemli ölçüde devam etmesini sağladı. 1939 sonrasında bir yandan coğrafya uluslaştırılırken, bir yandan da bölgede yaşayan insanların Türkleştirilmesi yönünde politikalar izlendi. At the end of the World War I, Antioch-Alexandretta region was one the places occupied by France, and the region left out of the 'national' boundaries when the Turkish Republic was founded. Following the French-Syrian treaty in September 1936, Turkey started to follow active policies about the Sanjak. Due to international circumstances prior to the World War II, Turkey was able to obtain France's support on the Sanjak issue. In parallel to changes in political arena, important developments in nationalism were experienced in the Sanjak of Alexandretta. Until 1936, Turkey did not follow active policies toward the region, but sustained its cultural and social ties with the Sanjak and spent effort to keep existence of Turks in the region. After September 1936, Turkey on the one hand started initiatives with the League of Nations and France, on the other hand accelerated organizational activities both in Turkey and the Sanjak. In addition to organizational activities, in order to increase number of Turkey's supporters in the Sanjak, 'Hittite Turkish' thesis was utilized, intense propaganda activities were carried out for this purpose. At the end of the era when polarization increased, struggle of Turkish and Arab nationalisms was experienced in the Sanjak, State of Hatay was founded and this era became interregnum period for integration with Turkey. Finally, with integration of Hatay to Turkey in 1939, nationalization policies which were started to be implemented earlier in the region, became much more intense. Although important part of the region's inhabitants migrated to other countries, most of the non-Turkish citizens continued to live in Hatay. Hence, to a large extent, ethnic, religious and sectarian diversity remained in place. After 1939, while geography was nationalized, at the same time Turkification policies were adopted for people living in the region.
Collections