Kelâmın tümel bir disiplin olarak inşâsı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tezimizde I. (VII.) yüzyılın son çeyreğinde tek tek teolojik problemlere ilişkin bir çözüm bulma arayışı neticesinde ortaya çıkan kelâmî düşüncenin, II. (VIII.) yüzyılın ikinci yarısından itibaren Basra Mu'tezilesi kelâmcıları elinde varlıkların bütününe ilişkin bir araştırmaya doğru evrilerek tümel bir disiplin olarak inşâ edildiğini ortaya koymaya çalıştık. Tezimiz beş bölümden oluşmaktadır. Tezimizin birinci bölümünde, başlangıç dönemi kelâmının içerik ve formu ele alınmıştır. Başlangıç döneminde kelâmî önermelerin içerik ve doğruluğu büyük ölçüde naslardan hareketle belirleniyordu; ancak Basra Mu'tezilesi mütekellimûnu kelâmî önermelerin naslardan ziyâde aklın belirlediği gerçeklik düzlemiyle doğrulanması gerektiğini düşünerek erken dönem kelâmî düşüncenin bilgi ve istidlâl teorisinde bir dönüşüm gerçekleştirdiler. Öte yandan başlangıç döneminde kelâmın varlık düşüncesi de Tanrı'nın her şeyin yaratıcısı olduğu fikri üzerinden yaratan olarak Tanrı, yaratılan olarak âlem şeklinde en genel formlarıyla belirlenmişti. Basra Mu'tezilesi kelâmcıları dinî düşünceye dayalı olan yaratma (halk) kavramını; aklî düşüncenin hudûs kavramına dönüştürerek erken dönem kelâmının varlık görüşünde de bir dönüşüm gerçekleştirdiler. Böylece kelâmın tümel bir disiplin olarak kuruluş süreci başlamış oldu. Tezimizin ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerinde kelamın tümel bir disiplin olarak kuruluşunun gereklerini nasıl yerine getirdiğini soruşturduk. Böylece mütekellimûnun sırasıyla epistemoloji, ontoloji ve teoloji alanlarına ilişkin düşünceyi nasıl inşâ ettiklerini tespit etmeye çalıştık. Tümelleşme döneminde kelâmcılar, `şeylerin en geneli` olan `mevcûd` kavramından hareket etmek sûretiyle, tümdengelimsel bir şekilde, mevcûd olan ne varsa onu kelâmın araştırma konusu haline getirerek kelâmın ontolojisini oluşturmuşlardır. Kuşkusuz varlık araştırmasını yürütmek, insanın varlık araştırmasına yönelik imkân ve sınırlarını tartışmadan gerçekleştirilemezdi. Bu nedenle kelâmcılar, `gerçekliğin ne olduğu` sorusuyla doğru orantılı bir şekilde `gerçekliğe ilişkin bilginin nasıl elde edileceği`ni de soruşturdular; bunun sonucunda ise ontolojileriyle tamamen uyumlu bir şekilde epistemolojilerini oluşturdular. Basra Mu'tezilesi kelâmcıları, kelâmı tümel bir disiplin olarak tasarlamalarının doğal bir sonucu olarak Tanrı'nın varlığı ve sıfatlarına ilişkin bilgiyi tümdengelimsel bir şekilde, yani bilinenden daha az bilinene doğru bir çıkarım yöntemiyle tesis etmişler; bunun sonucunda da teolojilerini inşâ etmişlerdir. Böylece kelâm, Basra Mu'tezilesi mütekellimûnu tarafından II. (VII.) yüzyılın ikinci yarısı ile III. (IX.) yüzyılın ikinci yarısına kadar geçen sürede tümel bir disiplin olarak kuruluşunu tamamlamıştır. Tezimizin beşinci bölümünde, kelâmın tümel bir disiplin olarak inşasının söz konusu epistemolojik, ontolojik ve teolojik gerekleri, kelam ilminin mâhiyeti sorunu bağlamında değerlendirilmiş; kelâm ve mütekellim terimleri üzerinden Basra Mu'tezilesi kelâmcılarının zihninde kelâm ilminin mâhiyeti sorunu ele alınmıştır. In this dissertation I argue that even though Kalām emerged as a result of efforts to find a solution to some theological problems in the last quarter of the I. (VII.) century; it transformed into a discipline examining all existents and was constructed into a universal (kullī) discipline by Basran Mu'tazilites from the second half of the II. (VIII.) century. The present study is composed of five chapters. The first chapter deals with the content and form of Kalām in the early period. I argue that in the beginning of Kalām the content and truth of the Kalām propositions had largely been determined by revelation (Qur'an) itself. Basran Mu'tazilites, however, by suggesting verification of propositions of the Kalām by levels of reality depended on sound reason rather than on revelation, made a transition in early Kalām's theory of knowledge. Moreover depending on the distinction between God as the creator of all things and the World as created by God, which is also a Qur'anic principle, Kalām's idea of being had already been determined. Mutakallimūn transformed the concept of creation (halq) which is totally derived from religion itself, to the concept of `coming to be` (hudûs) which is based on sound reason. Hence a transformation occurred in Kalām's idea of being as well. Consequently, the construction of the Kalām as a universal discipline started. In the second, third and fourth chapters I examine how mutakallimūn constructed Kalām's epistemology, ontology and theology respectively. Starting from the most universal concept of things, mawjud, they scrutinized deductively all existence and formed the ontology of Kalām. Without a doubt, an examination of existence required discussing the problem of human possibility and limits of knowledge in the investigation of being. Therefore mutakallimūn examined the questions `what reality is` and `how do we acquire knowledge of reality`; and they developed an epistemology compatible with their ontology. Designing Kalām as a universal discipline, Basran Mu'tazilites established the knowledge of God and His attributes deductively, that is to say, proceeding from less-known to much-known by inference rules. Thus, by the second half of the II. (VII.) century Kalām completed its foundation as a universal discipline. In the fifth and last chapter I deal with the aforementioned epistemological, ontological and theological needs of formation of Kalām as a universal discipline; and through the concepts of kalām and mutakallim, the evaluation of the nature of the science of Kalām in Basra Mu'tazilites' minds.
Collections