Nefrotik sendromlu hastalarda hemostaz değişiklikleri ve tromboemboli sıklığı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
8.0ZET Nefrotik sendrom ağır proteinüri, hipoalbümitıemi, hiperlipidemi ve yaygın ödem ile karakterize klinik bir tablodur. Edinsel ve konjenital nedenlere bağlı olarak karşımıza çıkan ve vasküler yapı içinde kan pıhtısı oluşumu şeklinde tanımlanan tromboz, NS'un en ciddi komplikasyonudur. Bu çalışmada tamamı Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelerek Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji bölümünde yatırılarak nefrotik sendrom tanısı almış hastalarda pıhtılaşma sistemi ile ilgili hematolojik parametrelerde meydana gelen değişiklikler ve hastanede yattıkları süre boyunca klinik olarak saptanabilen tromboembolik komplikasyonlann sıklığı incelendi. Yaşlan 16 - 52 yıl arasında değişen 15'i erkek 17' si kadın 32 nefrotik sendromlu hasta çalışmaya dahil edildi (ort: 23.96+7.51 yıl). Yaşları 15 - 57 yıl arasında değişen 14'u erkek, 17'si kadın sağlıklı 31 kişi kontrol grubunu oluşturdu (ort:27.09+9.14 yıl). Hastalardan bazal serum albumin, kolesterol ve trigliserid, trombosit, KZ, PTZ, plazma AT HI, protein C, protein S, D-Dimer ve fibrinojen düzeyleri için kan örneği alındı. Klinik tromboemboli komplikasyonu saptanan olgular ayrıntılı bir şekilde incelendi. Çalışma prospektif vaka-kontrol düzeninde gerçekleştirildi. Değişkenlerin ortalamaları için student's t testi, çapraz tablolarda değişkenler arası ilişki ise Khi-kare ile analiz edildi. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Tüm hastalarda tedavi öncesi serum albumin düzeyi düşük (ortalama 1.23 g/dl), serum kolesterol ve trigliserid düzeyleri yüksekti (ortalama 375.5 mg/dl-336.1 mg/dl). Tüm hasta grubunda tedavi öncesi plazma AT III düzeyi kontrol grubu AT III düzeyinden düşüktü (ortalama % 63.4Ü8.3). Plazma protein S düzeyi tedavi öncesi kontrol grubu düzeyi ile karşılaştırıldığında fark anlamlıydı (ortalama % 70.2±16.3). Tüm hasta grubunda tedavi öncesi plazma protein C düzeyi normal sınırlardaydı. Nefrotik sendromlu hastalarda tedavi öncesi plazma fibrinojen düzeyi yüksek bulundu (ortalama 552.1±12.3). Fibrinolitik faktörlerden D-Dimer değeri, akut dönemde artmış olarak bulundu (ortalama 426.2±179.4). Bu durum, fibrinolitik sistemi aktive eden trombotik olayların varlığım vurgulamaktadır. Tüm hasta grubunda tedavi öncesi trombosit sayısı, kanama zamanı ve parsiyel tromboplastin zamanı normal sınırlarda saptandı. Çalışmamızda NS'lu 32 hastanın kısa dönem takiplerinde (4-16 hafta ortalama;12 hafta) 3 hastada (% 9.37) bacak derin ven trombozu saptandı. Sonuç olarak nefrotik sendromlu hastalarda tromboemboliye neden olabilecek hematolojik faktörlerden bir 64kısmında azalma, bir kısmında artış saptandı. Ancak klinik olarak hastalarımızın kısa dönem takiplerinde sadece 3 'ünde (% 9.37) derin ven trombozu bulunması NS'lu hastalarda tromboemboli gelişiminde başka faktörlerin de rolü olabileceği, plazma AT III düşüklüğü, plazma protein S düzeyi düşüklüğü, hiperlipidemi, hiperfibrinojenemi vs. gibi değişikliklerin tromboemboli gelişiminin kesin belirleyicileri olamayacağı kanısına varıldı. 65 9.SUMMARY Nephrotic syndrome is a clinical disorder characterized by proteinuri, hypodbuminemia, hyperlipidemia and widespread edema. Thrombosis is the most serious complication of NS which is defined as blood clot in the vessel and caused by acquried and congenital causes. İn this study variations in coagulation system and frequncy of thromboembolic events in the period of hospitalization of nephrotic syndrome patients from South Eastern Region that evere followed in Nephrology Department of Dicle University Medical Faculty were examined. 15 male and 17 femele, totaly 32 nephrotic syndrome patients were included to the study. Age of them were 16 and 52 years (mean age 23.96+7.51 years). Age of 31 control group was 31 healty individual (14 male, 17 female) were between 15 and 57 years (mean age 27.09+9.14 years). Blood was collected to study basal levels of serum albumin, cholesterol, trygliseride, platelets, bleeding time, PTZ, plasma AT III, plasma protein C, plasma protein S, D-Dimer and fibrinogen. Patients with a thromboembolic event was examined more detalied. Study was constituted by event-control system. Student-t test was used for means of variables and Chi-square test was used for relattionship between variables in cross- tables. The value p<0.05 was accepted to be statistically significant. Before the treatment serum albumin levels of all patients were low(average 1.23 mg/dl). Serum cholesterol and triygliseride levels were high(average 375.5 - 336.1 mg/dl). Before the treatment AT III levels of all patients were lower than control group (average % 63.4± 18.3). There was a significant difference between plasma protein S levels of patients and control group before treatment (average % 70.2± 16.3). Before the treatment plasma protein C levels of patients were in normal range. Plasma fibrinogen levels of nephrotic syndrome patients were high before the treatment (average 552.1 ±12.3). D-Dimer, which is a fibrinolytic factor, was statistically high in acute period (average 426.2 ±179.4). This event indicates the presence of thrombotic events that activates the fibrinolytic system. Platelet count, bleeding time and partial thromboplastin time of all patients were in noraml range before the treatment. In our study deep vein thrombosis was estabiblished in 3 patients (%9.37) in the short term follow up (4-16 weeks, avarage 12 weeks) of 32 patients. As result some factors that can facilitate thromboembolia were increased and some of them were 66decreased in NS patients. But in the short term period follow up of our patients only 3 patients (%9.37) had a deep vein thrombosis and this indicates that some other factors play a role in the development of thromboembolia. Low levels plasma AT HI and protein S levels, hyperlipidemia and hyperfibrinogenemia are not the certain determinant of thromboembolia. 67
Collections