Periodontal defektlerin tespitinde konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ile bitewing radyografilerin karşılaştırılması ve farklı voksel çözünürlüklerinin oluşturduğu etkinin değerlendirilmesi: İn vitro çalışma
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Diş hekimliği pratiğinde kullanılan iki boyutlu görüntüleme yöntemleri intraoral olarak gözlemlenemeyen kök uzunluğu, kron-kök oranı, periodontal ligament aralığındaki genişleme, periapikal defektler, alveoler kemik yüksekliği ve periodontal hastalığa neden olabilecek risk faktörlerini ortaya koyması açısından değerli bilgiler sunar (White ve Pharoah 2014). Ancak bu radyografi teknikleri magnifikasyon, distorsiyon ve süperpozisyon gibi dezavantajlar nedeniyle bölge anatomisi ve oluşabilecek patolojilerin belirlenmesinde yetersiz kalabilmektedir. Periodontal hastalıkların teşhis, tedavi planlaması ve prognozunda var olan kemiğin doğru bir şekilde değerlendirilmesi, yapılacak tedaviyi direkt etkileyeceğinden tedavi planının temelini oluşturmaktadır. Bir üst diagnostik yöntem olan konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) sayesinde bölge anatomisi üç boyutlu olarak resmedilebilir. Yapılan çalışmalar KIBT'nin periodontal defektlerin varlığını hassas bir şekilde tespit ettiğini ve periodontal defekt varlığının tespitinde konvansiyonel radyografiler ve KIBT arasında anlamlı farklılık olduğunu ortaya koymuştur. Yine KIBT görüntülemenin özellikle tünel, dehisens ve fenestrasyon tipi defekt varlığının saptanmasında da yüksek duyarlılığa sahip olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Çalışmamızda periodontal defektlerin saptanmasında KIBT ünitesinin tanısal doğruluğunun dijital bitewing radyografi tekniği ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca iki farklı voksel çözünürlüğünün in vitro periodontal defektlerin saptanmasına etkisi değerlendirilmiştir. Bu amaçla Necmettin Erbakan Üniversitesi Anatomi Ana Bilim Dalı bünyesinde yer alan 10 adet kuru kafadaki 60 adet posterior dişin bukkal, lingual, mesial ve distal yüzeylerinde yer alan toplam 240 adet bölgede periodontal kemik kaybı ölçülmüştür. Ayrıca kuru kafaların alveolar kemik bölgelerinde yer alan fenestrasyon tipi defekt varlığı incelenmiştir. Daha sonra kuru kafalardan bitewing radyografi ve 0.160 mm³ ile 0.250 mm³ çözünürlükte iki farklı tomografi görüntüleri elde edilmiştir. Kuru kafalar üzerinde yapılan direkt ölçümlerle bitewing radyografiler üzerinde yapılan ölçümler ve iki farklı voksel çözünürlüğünde elde edilen KIBT görüntülerinde yapılan ölçümler istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır. Elde edilen verilere göre mesial ve distal bölgelerdeki defekt ölçümlerinde bitewing radyografiler ve KIBT görüntüleri istatistiksel olarak karşılaştırılmış ve aralarında anlamlı fark tespit edilmemiştir. Yine bukkal ve lingual yüzeylerde yapılan ölçümlerle de iki farklı voksel çözünürlüğünde elde edilen görüntüler üzerinde yapılan ölçümler karşılaştırılmış ve aralarında istatistiksel olarak fark tespit edilmemiştir. Bununla birlikte fenestrasyon tipi defektlerin tespitinde KIBT'nin her iki voksel çözünürlüğünde de %100'e yakın duyarlılığa sahip olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda kuru kafalarda ölçüm yapacağımız bölgelere gutta perka parçaları yapıştırılarak tekrarlayan ölçümlerde standardizasyon sağlanması amaçlanmıştır. Çalışmamızın in vitro olması avantajını kullanarak elde ettiğimiz bu standardizasyonun klinik uygulamalara adaptasyonunda zorluklarla karşılaşılabilir. Bununla birlikte yaptığımız ölçümlerde defekler boyuttan bağımsız olarak incelenmiştir. Defektin boyutunun diagnoza etkisini araştıran çalışmalar mevcuttur. Bu kapsamda `eşik sınır` olarak kabul edilebilecek bir defekt limiti belirlemememiz de çalışmamızın limitasyonlarındandır.Bulgularımız, intraoral radyografilerin interproksimal kemik defektlerinin saptanmasında KIBT'ler kadar doğru görüntüler sağlayabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla, interproksimal kusurların değerlendirilmesi açısından KIBT'nin rutin kullanımını destekleyecek bir kanıt bulunmamaktadır. KIBT intraoral radyografiler ile gözden kaçabilecek bukkal ve lingual kemik defekti hakkında değerli bilgiler sağlarken her iki yöntem de interproksimal alanlar açısından eşit derecede doğru görünmektedir. Uygulanan tekniğin doğru sonuç vermesinin yanısıra kullanılan tekniğin hasta açısından oluşturduğu kar-zarar dengesi dikkate alınmalı ve tüm radyasyondan koruma ilkelerine uyulmalıdır (ALARA). KIBT'nin potansiyel yeni endikasyonlarını araştırmaya yönelik ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Buna ek olarak bu tür teknolojilerin üreticiler tarafından geliştirilmesi tekniğin kullanılabilirliği açısından oldukça önemlidir. Two-dimensional imaging methods used in dentistry practice provide valuable information in terms of non-intraoral observation of root length, chrono-root ratio, enlargement of periodontal ligament, periapical defects, alveolar bone height and periodontal disease risk factors (White and Pharoah 2014). However, due to disadvantages such as magnification, distortion and superposition, these radiographic techniques are insufficient to determine the region anatomy and pathologies that may occur. Proper evaluation of the existing bone in diagnosis, treatment planning and prognosis of periodontal diseases forms the basis of the treatment plan because it directly affects the treatment to be performed. Conical beam computerized tomography (CBCT), an upper diagnostic method, can be used to depict the region anatomy in three dimensions. Studies have shown that CBCT precisely detects the presence of periodontal defects and that there is a significant difference between conventional radiographs and CBCT in detecting the presence of periodontal defects. Again, it has been shown that CBCT imaging has high sensitivity especially in the detection of tunnel, dehisense and fenestration type defects.In our study, it was aimed to compare the diagnostic accuracy of the CBCT unit with digital intraoral radiography technique in the detection of periodontal defects. In addition, the effect of two different voxel resolutions on the detection of periodontal defects in vitro was evaluated. For this purpose, periodontal bone loss was measured in a total of 240 areas of buccal, lingual, mesial and distal surfaces of 60 posterior teeth of 10 dry skulls within the Anatomy Department of Necmettin Erbakan University. In addition, the presence of fenestration type defect located in the posterior regions of dry heads has been examined. Then, two different tomography images at resolution of 0.160 mm³ and 0.250 mm³ were obtained from the dry skulls with bitewing radiography. Direct measurements on dry skulls and measurements made on bitewing radiographs and measurements made on CBCT images obtained at two different voxel resolutions were compared statistically. According to the obtained data, the bitewing radiographs and CBCT images were statistically compared in the measurements of the mesial and distal defects and no significant difference was detected between them. Also measurements made on buccal and lingual surfaces were compared with those obtained on images obtained with two different voxel resolutions and no statistical difference was detected between them. However, in detecting fenestration type defects, it was determined that CBCT has sensitivity close to 100% in both voxel resolutions.In our study, we will measure in the dry skulls and attach gutta perchca parts to the regions and aim at standardization in repetitive measurements. This standardization, which we have achieved using the advantage of in vitro study, can present difficulties in adaptation to clinical practice. With these measurements, the defects were examined independently of the size. There are studies investigating the diagnostic effect of the size of the defect. In this context, we can not define a defect limit which can be considered as `threshold limit` but it is also the limitations of our work.Our findings suggest that intraoral radiographs may provide as accurate images as CBCT for the detection of interproximal bone defects. Therefore, there is no evidence to support the routine use of CBCT for the assessment of interproximal defects. While CBCT provides valuable information about buccal and lingual bone defects that can be missed by intraoral radiographs, both methods seem to be equally correct in terms of interproximal areas.In addition to providing the correct result, the patient should pay attention to the profit-loss balance of the patient's technique and observe all radiation protection guidelines (ALARA). Further research is needed to explore potential new indications for CBCT. In addition, the development of such technologies by manufacturers is very important in terms of availability of the technique.
Collections