Çocuk suprakondiler humerus kırıklarında lateral ve medial girişimin karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
SSK Göztepe Eğitim Hastanesi I.ve II.Ortopedi ve Travmatoloji Kliniklerinde Ocak 1995-Temmuz 1999 tarihleri arasında toplam 170 çocuk suprakondiler humerus kırığı olguları cerrahi olarak tedavi edildi. Kontrollere çağrılan 20 medial ve 20 lateral girişim olguları ile iki grup oluşturarak sonuçları karşılaştırdık. Hastaların 26'sı erkek, 14'ü kız çocuk idi. Takip süresi medial grupta ortalama 27 ay; lateral grupta ise 23 olarak saptandı. Medial çalışma grubunun 16'sı (%80) ve lateral grubun 12 olgusu (%60) sol taraf kırığı ile acil servisimize başvurdu.Olgular en az3, en fazla 12 olmak üzere ortalama 7.4 yaşında idi. Hastaların pik yaptığı yaş 7, en fazla görüldüğü mevsim ise yazdı. Olguların 39'u (%97.5) ekstansiyon tipi, 1 'i (%2.5) ise fleksiyon tipi kırık idi. Tüm olguların sadece 1 tanesinde açık kırık saptandıç Gustillo tipII açık kırık olan bu hasta lateral çalışma grubunda yer almaktaydı. Tedavi sonunda hiçbir hastada vasküler bir komplikasyon gelişmedi. Tüm hastaların içerisinde sadece medial grubun hastalarının 1'inde (%2.5) radial nabız alınamama mevcut idi. Açık redüksiyon ve internal fiksasyon sonrası nabızın ve dolaşınım düzeldiği görülmüştür. Tedavi öncesinde tüm olguların %10'unda nörolojk hasar görüldü. Hastaların 1'inde (%2.5) ulnar sinir;1'inde /%2.5 median sinir, 2'sinde ise radial sinire ait lezyon mevcuttu. 12 aylık takipler sonrasında nörolojşk hasara ait bulgu kalmadı. Olguları, taşıma açısındaki değişiklikler ve dirsek hareketlerinde kısıtlılık derecelerine göre Flynn sistem ile değerlendirildi. Lateral grupta 18 hastada (%90) medial grupta ise 19 hasta (%95) fonksiyonel açıdan mükemmel bulunurken, medial grupt %5 oranında iyi sonuç (n=1) lateral grupta ise %5 (n=1) oranında orta sonuç alındı. Kozmetik açıdan medial girişim uygulanan hastaların%100!ünde mükemmel sonuç alınırken, lateral grupta 1 hastada (%5) cubitus varus deformitesi saptanarak sonuç prta olarak değerlendirildi. Bu sonuçlar arasında istatiksel olarak anlanmlı bir fark gözlenmedi. Klinik taşıma açısı, Baumann açısı ve humeroulnar açı arasında anlamlı bir korelasyon saptandı. Olguların takipleri sırasında dirsek hareketlerinde progresif bir düzelme gözlemledik. Hiçbir olguda fonksiyonel kayıp oluşturacak kadar fazla hareket kısıtlılığı görülmedi. Lateral çalışma grubunda ortalama olarak 2.5 °hareket kısıtlılığı saptanırken medial grupta 2 ° kısıtlılık saptandı. Hastalara ortalama 23.5 gün ekstremitenin posterioundan alçı atel uygulanmış; ortalama 30.3 gündeise Kirschner telleri çıkarılmıştır. Taşıma açısının nihai durumunun büyük ölçüde ilk redüksiyon ile belirlendiğini ve zaman içerisinde fazla değişmediğini saptadık. Hiçbir olguda myositis ossifikans görülmemiştir. SSK Göztepe Eğitim Hastanesi I. ve II.Ortopedi ve Travmatoloji Kliniklerinde Ocak 1995-Temmuz 1999 yılları arasında toplam 170 çocuk suprakondiler humerus kırığı olgusu cerrahi olarak tedavi edildi. Kontrollere çağrılan 20 medial 20 lateraş girişim olguları ile iki grup oluşturularak sonuçlar karşılaştırıldı. Hastaların 26'sı erkek 14'ü kız çocuk idi. Takip süresi medial grupta ortalama 27 ay; lalteral grupta ise 23 ay oalrak saptandı. Medial çalışma grubunun 16'sı (%89= ve lateral grubun 12 olgusu (%60) sol taraf kırığı ile acil servisimize başvurdu. One hundred and seventy patients with suprascondylar humerus fracture were treated surgically at I.and II. Orthopedecis and Traumatology Department. We compared the results of lateral and medial approaches in the surgical treatment of type III supracondylar humeral fractures in children in two groups of patients each with 20 cases in each group.The study included two groups in which type III supracondylar humeral fractures were treated using either lateral (12 boys, 8 girls; mean age 7.2 years; range 4 to 12 years) or medial (16 boys, 4 girls; mean age 7.4 years; range 3 to 11 years) approaches and internal fixation. Functional and cosmetic results were assessed according to the criteria proposed by Flynn et al. The mean follow-up periods were 19.8 months (range 8 to 30 months) and 19.5 months (range 12 to 27 months) in the lateral and medial approach groups, respectively. Patient satisfaction was also inquired regarding the site of the incision scar. In the lateral approach group, functional results were excellent in 18 patients (90%), good in one patient (5%), and fair in one patient, while cosmetic results were excellent in 19 patients (95%) and good in one patient. In the medial approach group, 19 patients (95%) had excellent and one patient (5%) had good functional results, while all the patients had an excellent cosmetic result . Complications were seen only in the lateral approach group, including transient ulnar nerve palsy in one patient, and cubitus varus deformity due to limited range of motion in another. The satisfaction rates concerning the site of the incision scar were 25% and 70% in the lateral and medial approach groups, respectively. Although no significant differences were found between the lateral and medial approaches in terms of functional and cosmetic results, the medial approach may be more convenient due to a lower risk for ulnar nerve injury and to a greater acceptability of the medial incision scar on the part of the patients.
Collections