Adenomatöz ve serrated kolon adenomlarının histopatolojik ve moleküler özellikleri, birbirleri ile benzeyen ve örtüşen yönleri, isimlendirme zorlukları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş: Çalışmamızda kolon ve rektum yerleşimli konvansiyonel (tubuler ve tubulovillöz) adenomlar ile SSA/P ve TSA'lara ait tanıda yardımcı olabilecek klinik, histomorfolojik ve moleküler özellikleri inceleyerek, hangilerinin lezyona spesifik, hangilerinin lezyonlar için ortak özellik olduğunu saptamayı amaçladık. Materyal ve Metod: Kliniğimizde 2011-2017 yılları arasında raporlanmış 71 adet konvansiyonel adenom (35 adet TA, 36 adet TVA), 35 adet SSA/P ve 35 adet TSA tanılı vaka olmak üzere toplam 141 olguya ait H&E boyalı prepratlar retrospektif olarak değerlendirildi. Arşivde blok ve lamı bulunamayan ve moleküler çalışma için yeterli dokusu bulunmayan vakalar çalışma dışı bırakıldı. Olgulara ait yaş, cinsiyet, lokalizasyon, saplı ya da sesil olma durumu yanısıra lezyonda bulunan tubuler yapı, filiform yapı, villöz yapı, serrasyon, ektopik kript, eozinofilik sitoplazma, selender nüve, kript tabanlarında genişleme, tabanda ve yüzeyde müsinöz hipersekresyon varlığı, adenomatöz displazi, serrated displazi ve displazi derecesini hem mevcut kriterin herbir lezyon için olup olmadığını, var/yok şeklinde, ikili sistemde hem de lezyonun toplam alanına oranlayarak( 0: <% 10, 1: %10-25, 2: %25-75 arası, 3: %75 ve üzeri) dörtlü sistemde incelendi. Histopatolojik bulguları net bir tanı vermemize yeterli olmayan, her lezyona ait birden çok parametre içeren 13 olgu hibrid olarak isimlendirildi. Hibrid grup, TA, TVA, SSA/P ve TSA tanısı olan ve molelüler analiz için gerekli normal dokusu da bulunan 10'ar adet olguda KRAS, NRAS, BRAF mutasyonu ve MSI analizi bakıldı.Bulgular: SSA'larda lezyon çapı daha küçük saptandı. Makroskopik olarak sesil olma durumu SSA'larda ve hibrid grupta, tubuler yapı ve tabanda müsinöz hipersekresyon varlığı konvansiyonel adenomlarda, serrasyon varlığı, TSA ve SSA'larda anlamlı olarak yüksek saptandı. Ektopik kript, eozinofilik sitoplazma, selender nüve ve filiform yapı varlığı TSA'larda, kript tabanında genişleme, SSA'larda anlamlı olarak yüksek saptandı. Adenomatöz displazi, konvansiyonel adenomlarda, serrated displazi ise SSA/P'lerde anlamlı olarak yüksek saptandı. Dörtlü sistemde yaptığımız iststistiksel analizde ise tüm parametreler istatistiksel olarak anlamlı çıkmakla birlikte, yüzdelik dilimlere bakıldığında bazı parametrelerin bazı lezyonlarda %25 ve %10 eşiğinin altında ya da üstünde yoğunlaştığı izlendi.Yapılan moleküler çalışmada da BRAF mutasyonu SSA/P'lerin 6'sında, TSA'ların 4'ünde, hibrid grubun 1'inde, KRAS mutasyonu ise konvansiyonel adenomlardan 11 tanesinde, SSA/P'lerden 2 tanesinde, TSA'lardan 6 tanesinde, hibrid gruptan da 8 tanesinde saptandı. NRAS mutasyonu ve MSI hiçbir olguda saptanmadı. Sonuç: İncelenen histopatolojik prametrelerin her biri tüm adenom tiplerinde izlendi ancak bulunma yüzdesi farklı idi. Bu durum herhangi bir parametrenin bir lezyona spesifik olmadığını göstermektedir. Ayrıca tanı vermekte zorlandığımız hibrid grupta moleküler olarak konvansiyonel adenom ve TSA benzeri KRAS ve BRAF mutasyonu saptanması, literetürdeki bilgiler de göz önünde bulundurulduğunda patologlar arası en çok kafa karıştıran lezyonların bu iki grup arasında olduğunu düşündürtmektedir. Daha geniş serilerle ve bizim yaptığımız gibi herbir parametre mevcudiyetine belli oranlar verilerek bakıldığında, herbir lezyonun hangi oranda bir parametreye sahip olabileceği saptanabilir. Bu oranların belirlenmesi mevcut sistemde arada kalınan tanıların çözülmesi açısından yardımcı olabilir. Introduction: In our study, we aimed to investigate the clinical, histomorphological and molecular properties of conventional adenomas (tubal and tubulovillous adenomas) andSSA/P and TSAs located in the colon and rectum, and which were helpful in the diagnosis.Materials and Methods: Total of 141 patients (71 conventional adenomas, 35 SSA/P and 35 TSA) with H&E stained preprats were examined retrospectively which were reported in our clinic in 2011-2017. Cases with no block and slide were found in the archive and there was not enough tissue for the molecular study were excluded from the study. Age, sex, localization, status of sessil or not andtubular, filliform and villous structure of the lesion, serration, ectopic crypt, eosinophilic cytoplasm, selender nucleous, dilatation of crypt base, presence of mucinous hypersecretion on the base and surface, adenomatous dysplasia, serrated dysplasia and the degree of dysplasia of the lesion were examined. The current criterions are for each lesion were examined first in the binary system (available / unavailable) and were examined in quartet system (0: <% 10, 1: %10-25, 2: %25-75, 3: %75 and above). Thirteen cases with multiple parameters belonging to each lesion were named as hybrids.KRAS, NRAS, BRAF mutation and MSI analysis were performed in 10 cases which have normal tissue that were reported as TA, TVA, SSA / P, TSA and hybrid.Results: The lesion diameter was found to be smaller in SSAs.Macroscopically state of sessile in SSAs and hybrid group, tubular structure and presence of mucinous hypersecretion in the base in conventional adenomas and the presence of serration was significantly higher in TSA and SSAs Adenomatous dysplasia was found to be high in conventional adenomas and serrated dysplasia was significantly higher in SSA / P.In the statistical analysis of the quadruple system, all parameters are statistically significant but when we look at the percentages, it was observed that some parameters were concentrated on or below the threshold of 25% and 10% in some lesions.In the molecular study, BRAF mutation was found in 6 of SSA / P, in 4 of TSAs, in 1 of hybrid group. The KRAS mutation was detected in 11 of the conventional adenomas, 2 of the SSA / P, 6 of the TSAs, 8 of the hybrid groups.NRAS mutation and MSI were not detected in any cases. Conclusions: In conclusion, all histopathological findings were present in all types of adenomas, but the percentage was different. This showed that any parameters were not specific to a lesion.In addition, in the hybrid group where we have difficulty in making a diagnosis,conventional adenoma and TSA-like KRAS and BRAF mutation were detected in molecular study.But if examined with a wider series and given the specific proportions to each parameter, as we have done.it can be determined that the rate of parameter which each lesion can have.Determining these ratios can help in making diagnosis of complex cases in the current system.
Collections