Türk ve Alman gelir vergisinde ödeme gücünü gerçekleştirmede kullanılan araçlar
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET 1929 Büyük Buhrandan sonra, kamu harcamaları önem kazandı ve kamu maliyesininen geniş bir alanım teşkil etti. Yirminci Yüzyılın başlangıcından günümüze kadar, kamu harcamaları ekonomik analizlerin yapılmasında kamu maliyesi literatürü içerisinde metodolojik bir yaklaşım elde etti. Hükümetler; Sosyal hizmetlerin teminini, dış düşmanlara karşı savunmayı, düzenin ve hukukun korunmasını sağlamak için yeni vergiler koyarak kamu gelirlerini artırmaya çalışmakladırlar. Bütün bu sebeplerden dolayı, hükümetler yeni vergiler koymuşlar ve kamu gelirlerini artırmışlardır. Tüm bunlar vergi adaleti ve vergi yükünün önemeni gündeme getirmişlerdir. Vergide adalet teorileri üzerine iki önemli yaklaşım vardır. Bu yaklaşımlardan biri ödeme gücü ilkesi yaklaşımı diğeri ise fayda ilkesi yaklaşımıdır. Bugün ödeme gücü ilkesi vergide adalet açısından daha yaygın kabul görmüş bir ilkedir. Bu ilkeye göre daha fazla vergi verme gücüne sahip olandan daha fazla vergi alınması amaçlanmaktadır. Ödeme gücü ilkesi bir çok ülke tarafından kabul edilmiş ve bu ülkeler bu İlkeyi anayasalarına koymuşlardır. Söz konusu durum Türkiye içinde de geçerlidir. Ödeme gücü ilkesi 1961 ve 1982 anayasalarında açıkça yer almıştır. Bu akademik çalışmada, ödeme gücü ilkesinin Türk ve Alman gelir vergisi sisteminde nasıl gerçekleştirildiği incelenmiştir. İlk olarak Türk gelir vergisi sistemine ödeme gücü ilkesinin uygun olup olmadığı incelendikten sonra, Alman Gelir Vergisi sisteminin ödeme gücü ilkesi açısından incelenmesi yapılmıştır. Bugün, Türk Gelir Vergisi sistemi birçok problemle karşı karşıyadır. En önemli problem ise yeterince gelir elde edilememesidir. Bunun için bir çok düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak bu düzenlemeler ödeme gücü ilkesi ile çelişmektedir. Yapılması gereken en önemli şey ise Türk Gelir Vergisi Sisteminin ödeme gücü ilkesine uygun hale getirilmesidir. ABSTRACT After the great depression of 1929, public expenditures have gained very great importance and become the largest issue of public finance. From the beginning of the 20 th century, to arrange economic analysis, public expenditure has also became a common metedological approach to the goverment spending in public finance literature. Government impose taxes to raise revenue to cover the cost of administration, the maintenance of law and order, defence against external enemies and for some social services. Because of these reasons, new taxes are imposed by governments and public revenues are increased. All these realities raised the importence of tax equity and tax burden. There are two important traditional approaches in the theory of tax equity. One is the ability to pay and the other is the benefit principle. Today ability to pay principle is more wide spread approach in tax equity. According to the ability to pay principle those who are most able to pay taxes should pay highest taxes. Ability to pay principle are accepted by many countries and they set this principle in their constitutions. This is prevalent for Turkey. Ability to pay principle as an important principle represented eguity at tax law in both 1961 and 1982 constitutions. This academic study investigated how ability to pay principle is set in Turkish and German income tax system. Firstly, after the investigation whether Turkish Income tax system is suitable to ability to pay principle, ability to pay principles of German income tax system is studied. Today, Turkish income tax system face a lot of problems. The most important problem is not to gain enough revenue. Though there have been some regulations to increace tax revenue, these regulations brought some opposition to ability to pay principle. The most reguired thing that to be done is. That Turkish income tax system must be regulated in accordance with ability to pay principle.
Collections