Uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri ile Acıgöl havzasının sürdürülebilir kullanımı ve yönetimi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada, ülkemizin yarıkurak sahalarından ve önemli tuzlu sulak alanlarından biri olan Acıgöl Havzası'nın sürdürülebilir kullanımı ve yönetimi incelenmiştir. Acıgöl Havzası ülkemizin güneybatısında, Akdeniz ile Ege Coğrafi Bölgeleri arasında yer almaktadır. Havza ilk bakışta kurak, çorak verimsiz bir alan izlenimi verse de ülkemizde özellikle sodyum sülfat başta olmak üzere, tuz ve hayvancılık üretimi açısından son derece verimlidir. Havzanın öncelikli olarak bütün doğal ortam özellikleri incelenmiş ve konumsal sorgulamaları yapılmıştır. Çalışmada coğrafi bilgi sistemlerinden haritaların ve rakamsal sorgulamaların yapılmasında, uzaktan algılama ile Acıgöl Havzası'nın doğal ortam kullanım değişimlerinin belirlenmesinde ve istatistiksel yöntemlerden de havzadaki sayısal bulguların gelecek eğilimleri ve sorgulamaları gerçekleştirilmiştir. Acıgöl Havzası'nın oluşumunda tektonizma ve karstlaşma ana rolü oynamıştır. Jeomorfolojik şekillenmede tektonizma ve karstlaşma süreçleri ana etkiyi yapmış, flüviyal süreçler ayrıntıda önemli jeomorfolojik şekilleri oluşturmuştur. Kuraklığın şiddetli olmasına bağlı olarak havza, yakın dönemlere kadar yarıkurak iklim şartları altında şekillenmiş, son yıllarda artan kuraklığa bağlı olarak göl ve yakın çevresi çölleşmeye başlamıştır. Havza iklimi yarıkurak karakterde olup, bu durum su ihtiyacının artmasına ve aşırı kullanımına neden olmuş, başta göl olmak üzere, yeraltısuları, kaynaklar ve akarsular kuruma sürecine girmişlerdir. Bu süreç aynı zamanda havzanın hidrolojik dengesinin bozulmasına neden olmuştur. Havzadaki bitki örtüsü dağlık alanlarda orman ve çalılıklardan, taban arazilerde ise ot formasyonundan oluşmaktadır. Havza toprakları yarıkurak iklim şartları ile uyumlu olarak gelişim göstermiş, havza tabanındaki topraklarda çoraklaşma ve tuzluluk en önemli sorunları oluşturmuştur.Havzada nüfus hareketleri ve miktarı yıllara göre değişme göstermekle birlikte, 1990'dan sonra havza dışına olan göçler başlamış, dağlık alanlarındaki köylerde boşalmalar ortaya çıkmıştır. Yerleşmeler taban arazilerde ve etek kesimlerinde yoğunluk kazanmıştır. Ekonomik fonksiyonlar ise tuz üretimi, hayvancılık, atölye tipi sanayi ve tarıma dayanmaktadır. Havzadaki genel görünümün belirlenmesi ve arazi kullanım değişiminin izlenmesi sürdürülebilir kullanım ve yönetim için son derece önemlidir. Bu nedenle çalışmada havzadaki problemler ayrıntılı olarak belirlenmiş ve çözümüne yönelikplanlama önerileri getirilmiştir. Havzadaki problemlerin başında; depremsellik, kütle hareketleri, çoraklaşma, tuzluluk, rüzgâr erozyonu, kuraklık ve su yetersizliği gelmektedir. Havzadaki tüm unsurlar jeoloji, jeomorfoloji, iklim hidrografya, bitki örtüsü ve toprak özellikleri üst üste çakıştırma tekniği ile nüfus, yerleşme ve ekonomik fonksiyonlar birleştirilmiş on yıllık planlama haritaları ve akış şemalarıoluşturulmuştur. Havzadaki arazi kullanımı değişimi 1975'den 2005 yılına kadar uzaktan algılama ile belirlenmiş ve haritalanarak analiz edilmiştir. Havzada en büyük değişim mera, tarım ve orman arazilerinde olmuş, son dönemde tarım arazilerinde azalma, mera alanlarında ise genişleme olmuştur. Orman alanlarında yıllar arasında önemli değişimler olmakla birlikte, artış ve azalış şeklinde değişim eğilimigöstermiştir. Göl alanı ve yüzey sularındaki değişim yıllara göre önemli bir değişim göstermiş ve göl alanı 1975'den 2005 yılına kadar yaklaşık 2/3 oranında azalmıştır. Havzada sürdürülebilir kullanımın ve gelecekteki olası eğilimlerin belirlenmesine yönelik projeksiyonlar istatistiksel analizlere göre belirlenmeye çalışılmış ve bu doğrultuda planlama yaklaşımları geliştirilmiştir. Her bir mekânsal unsura ayrı ayrı istatistiksel eğilim analizleri uygulanmış ve 2020 yılındaki olası durum araştırılmıştır. Böylece her bir mekânsal unsurun gelecekteki varacağı nokta ve yapılması gerekenlerin neler olduğu, kullan-koru ve yönet dengesinde ele alınmıştır. Bütün bu çalışmalar ışığında Acıgöl Havzası'nın 2020 yılına kadar havza yönetim planı ortaya konulmaya çalışılmıştır. In this study the sustainable utilization and management of Acıgöl Watershed which is a semi-arid and significant saline marsh area in our country. Acıgöl Watershed is located in the southwest part of our country between the Mediterranean and the Aegean Geographical Regions. Although at first glance the watershed gives the impression of an arid, barren, unproductive area it is actually highly efficient for mainly sodium sulfate, salt and livestock production. All the characteristics of the natural environment of the watershed were analyzed as ariority and spatial queries were carried out. In the study, geographical information systems were used to prepare maps and carry out numerical queries, remote sensing was used to determine the changes in the use of the natural habitat of Acıgöl Watershed while statistical methods were used to determine the future trends and queries of the quantitative findings in the watershed. Tectonics and karstification have had a major role in the formation of Acıgöl Watershed. The geomorphology has been influenced mainly by tectonics and karstification processes, fluvial processes have shaped significant geomorphologic shapes in detail. As a result of severe drought, the watershed area has been taking shape under semi-arid climate conditions until recently, during the past years desertification has started in the lake and itsclose vicinity because of increasing drought. The watershed climate is semi-arid in character; this situation has increased water demand and caused extreme usage causing the lake, underground waters, springs and running waters to go into a drying process. This process has also disrupted the hydrological balance of the watershed. The flora of the watershed consists of forests and brush in mountain areas and grass formations in the lowlands. The watershed terrain has developed in harmony with the semi-arid climate conditions, the main problem in the lowlands of the watershed is desertification and salinity. Although population movements and numbers in the watershed area have differed during the years, after 1990 migration outside the watershed area started andthe mountain villages started to become vacated. Settlements have intensified in the lowlands and mountain foot area. The economic functions are based on salt production, animal husbandry, cottage industries and agriculture. It is very important for sustainable usage and management to identify the general outlook of the watershed and monitor changes in land use. This is why theproblems in the watershed have been identified in detail and planning proposals towards their resolution have been made. The leading problems in the watershed area are seismicity, landslides, desertification, salinity, wind erosion, drought and water shortage. All the elements in the watershed have been integrated to form combined population, settlement and economic function maps and flow charts by applying the overlay technique to integrate geology, geomorphology, climate, hydrographic, vegetation and soil property functions with population, settlement and economicfunctions. The changes in land use were determined by remote sensing from 1975 to 2005, mapped and analyzed. The most significant changes in the watershed area had been with pastureland, agricultural and forest lands; during the recent past agricultural land has decreased while the grazing land has increased. Although major changes have occurred during the years in forest areas, an increase and decrease trend is evident. Significant changes have occurred in the lake area and surface waters according to the years and the lake area has decreased 2/3 in size from 1975to 2005. Statistical analyses have been applied for the determination of sustainable watershed usage and projection of future trends; relevant approaches in this direction have been developed as well. Trend analyses were carried out separately for each spatial element and the possible situation for 2020 was investigated. Thus the situation of each spatial element in the future and what needed to be done was assessed within a balance of use-protect and manage. A watershed management plan until 2020 has been put forward by taking all these studies into consideration.
Collections