J. Rawls`ın iktisadi adalet teorisi ve Türkiye ekonomisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada adaletin iktisadi boyutu ele alınmaktadır. Adalet Aristo'dan beri 'değerlerin değeri' olarak kabul edilmiştir. Bu konuda hem Tevrat'ta ve Kur'an'da hem de Doğulu ve Batılı düşünürlerin eserlerinde adaletin içeriği hakkında görüşler sunulmuştur. Yirminci yüzyılda adalet konusunda en kapsamlı çalışmayı J. Rawls yapmıştır. O da adaleti Aristo gibi diğer değerlere öncelemiş, her şeyin faydacılık uğruna feda edildiği bir ortamda adaleti vurgulayıp faydacılığa karşı çıkmıştır. Rawls, Kantçı geleneğe tabi olarak insanın başkalarının çıkarı için araçsallaştırılamayacağını, amaç olarak görülmesi gerektiğini vurgulamıştır.Rawls, yaşadığı çağdaki aşırı pozitivizmin baskısı altında adaleti temellendirirken Kant'tan farklı bir yöntem seçmiştir. Kant'ın numenal-aşkın-metafizik boyutlu yöntemi yerine Rawls, ampirik 'fıtrat durumu' (orginal pozition) analojisinden hareket etmiştir. Sandel'in ifadesiyle 'metafiziksiz bir liberalizm' kurmaya çalışmıştır. Rawls insan beni ile niteliklerini birbirinden ayırarak değişmelerden etkilenmeyen bir ben'i savunmuştur. Bu yaklaşım iktisadi adalet açısından kişinin niteliklerinin ortak sosyal bir değer olduğu, kişiyi ödüllendirme ya da cezalandırma aracı olarak görülmemesi sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla gelir ve servet, toplumdaki en dezavantajlı durumda olanların en avantajlı çıkacağı şekilde dağıtılmalıdır. Ona göre liberal özgürlükçülerin ve meritokratik fırsat eşitlikçilerinin önerdiği sosyal politikalar yeterli değildir. Eşitsizlikleri ortadan kaldırmadan salt fırsat eşitliğinin sağlanması sonucu düzeltmeyecektir.Çalışmanın ilk bölümünde adaletin ve iktisadi adaletin tanımları verilecektir. İkinci bölümde modern öncesi, üçüncü bölümde İslam'da, dördüncü bölümde Batı'da iktisadi adalet ele alınacaktır. Beşinci bölümde çalışmanın ana hattını oluşturan J. Rawls'ın iktisadi adalet açıklamaları analiz edilecektir. Nozick, Sandel ve MacIntyre'ın eleştirileri verilecektir. Altıncı bölümde ise Türkiye Ekonomisi çeşitli veriler ve endekslerle ekonomik adalete uygunluğu bakımından irdelenecektir. This study deals with the economic dimension of justice. Justice has been accepted as the 'value of values' since Aristotle. In this regard, opinions were presented about the content of justice both in the Torah and the Qur'an, and in the works of Eastern and Western thinkers. J. Rawls did the most comprehensive work on justice in the 20th century. He also advocated justice like Aristotle and opposed utilitarianism by emphasizing justice in an environment where everything was sacrificed for the sake of utilitarianism. Rawls emphasized that, subject to the Kantian tradition, one should not be instrumentalized for the sake of others, but should be seen as a goal. Rawls chose a different method from Kant when he was grounded justice under the pressures of extreme positivism in the time he lived. Instead of Kant's numenal-transcendental-metaphysical dimension, Rawls moved from the empirical 'original position' analogy. He tried to establish 'liberalism without metaphysics' by Sandel's statement. Rawls has defended a self that is not affected by changes by separating qualities from self. This approach results in the fact that in terms of economic justice the qualities of a person are a common social value and are not seen as a means of rewarding or punishing a person. Therefore, income and wealth should be distributed in such a way that the in those most disadvantaged situation in society will be most advantageous. For him, the social policies proposed by liberal libertarians and meritocratic opportunists are not enough. Achieving equal opportunity without removing absolute inequalities will not fix the end result.In the first part of the work, definitions of justice and economic justice will be given. Economic justice will be dealt with in the second part in the pre-modern period, in the third section in Islam and in the fourth section in the West. In the fifth chapter, J. Rawls' economic justice statements, which constitute the main line of work, will be analyzed. Nozick, Sandel and MacIntyre will be criticized. In the sixth chapter, Turkish Economy will be examined in terms of compliance with various data and indexes of economic justice.
Collections