Türk basınında Türk-İngiliz ilişkileri (1939-1944)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Türk-İngiliz ilişkilerine tarihsel süreç içinde bakıldığında ilişkilerin bir doğrusal çizgi üzerinde değil de inişler ve çıkışlar çizen bir hatta devam ettiği görülür. İngiltere ile aramızdaki bu inişli-çıkışlı ilişkiye nazaran diğer Avrupalı devletler ile olan ilişkilerimiz bu durumun tam tersi şekilde olmuştur. İngiltere ile aramızdaki bu inişli-çıkışlı ilişkinin en güzel örneği Osmanlı devleti döneminde 1801 yılında Fransa ile aramızdaki savaş sırasında İngiliz Donamasının Çanakkale Boğazından geçerek Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya ya karşı anlaşmaya zorlaması örnek gösterilebilir. Tarihsel süreç içinde Osmanlı Devleti Dönemindeki Dış İlişkileri bakıldığında en etkili olan devletin Rusya'dan sonra İngiltere'nin olduğu görülmektedir. 19. Yüzyılda Rusya ve İngiltere'nin Asya'da etkili güç olabilme yarışı sırasında Osmanlı Devleti her iki ülke arasından denge politikası uygulayarak dış politikasını oluşturmaya çalışmıştır. Osmanlı Devleti bu şekilde hem toprak bütünlüğü korumayı hem de Boğazlardan Rus ilerleyişini engellemeyi amaç edinmiştir. II. Abdülhamit döneminde İngiltere'nin Rusya'ya karşı Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik politikasından vazgeçmesinden dolayı Osmanlı devleti İngiltere'nin yerine bu alanda Almanya ile ittifak yapma yoluyla denge politikasını devam ettirmeye çalışmıştır. Jön Türkler Dönemin de ise denge politikası Avrupalı güçler arasındaki güç çatışmalarından yararlanmaya dayanan bir politika şeklinde yürütülmeye çalışıldığı izlenmektedir. Bu bağlamda bu dönemdeki dış politikamıza İngiltere'yle karşı karşıya kalındığında Almanya ile sıkı ilişkilerin yürütüldüğü bir şekilde yön verilmiştir.I. Dünya Savaşı sırasındaki Türk-İngiliz ilişkilerine bakıldığı vakit ise iki ülkenin karşılıklı iki kutupta yer aldıkları ve birbirleri ile mücadele eden taraflar oldukları görülmektedir. Hatta bu dönemde İngiltere'nin Osmanlı'nın yönetiminde bulunan azınlıkların kendi yönetimlerini kurmalarını savundukları ve Osmanlı'nın Orta Doğu'da bulunan topraklarının ele geçirilmek suretiyle buradaki egemenliklerinin son verilmesi gerektiği savundukları görülür.Atatürk Döneminde ise İngiltere ile aramızdaki ilişkilerde genel olarak Kurtuluş Savaşından kalan sorunların dostça bir çerçevede Türkiye'nin yararına olacak şekilde çözülmeye çalışılan bir politikanın izlendiği görülür. II. Dünya Savaşı döneminde Türkiye genel olarak dış politikasını Lozan'dan kalan sorunların çözümü ve kendi sınır güvenliğini tehdit eden herhangi bir askeri girişim karşısında kendisini hem siyasi hem de askeri yönden savunmaya dayanan bir politika uygulamıştır. Bu bağlam da 24 Temmuz 1923 günü Lozan'da imza edilen Lozan Antlaşmasından sonra Türkiye 1939 yılında Dünya Savaşının patlak vermesine kadar ki süreçte amaçlarına yönelik çok yanlı bir dış politika uygulamıştır. İtalya ve Almanya'nın yaklaşan tehditlerine karşılık olarak Türkiye İngiltere ve Fransa ile ortak savunma planları oluşturmaya çalışmıştır. Bunun en güzel örneği Türkiye'nin 19 Ekim 1939 günü Fransa ve İngiltere ile ortaklaşa imza ettiği Türk-İngiliz-Fransız Anlaşmasıdır. Türkiye bu dönemde hem kendinin hem de komşularının sınır güvenliğini korumaya amaç edinirken İngiltere ve Fransa ise Türkiye'yi Almanya ve İtalya'ya karşı kullanılacak bir askeri kaynak olarak görmekteydiler. Almanya ve İtalya'nın yayılmacı siyasetinin artık söylemlerden çıkarak harekete dökülmesiyle birlikte Türkiye kendi ve komşularına yönelik bu tehditte karşılık İngiltere ile sadece siyasi değil aynı sırada askeri ve ekonomik önemler alma yolunu izlemiştir. Ancak bu dönem hala Osmanlı Devleti döneminde bile uygulanan denge politikasından vazgeçmeyerek bu sıkıntılı dönemi kendi çıkarlarına göre şekil vermenin yollarını aramıştır. Looking at the Turkish-English relations in the historical process, it is seen that the relations do not continue on a linear line but on a line that draws ups and downs. Our relations with other European states in contrast to this fluctuating relationship with England has been the opposite. The best example of this upsurge relationship between England and us during the Ottoman Empire in 1801 during the war between France and the British Navy through the Dardanelles Strait through the Ottoman Empire against Russia can be cited as an example. When the external relations of the Ottoman Empire in the historical process are examined, it is seen that the most influential state is Britain after Russia. In the 19th century, during the race of Russia and Britain to become an effective power in Asia, the Ottoman Empire tried to form its foreign policy by applying a balance policy between the two countries. In this way, the Ottoman Empire aimed to protect the territorial integrity and to prevent Russian progression through the Straits. II. During the reign of Abdulhamid, Britain abandoned the policy of Russia against Russia to protect the territorial integrity of the Ottoman Empire and instead of England, the Ottoman state tried to maintain its balance policy by making alliances with Germany in this field. Young Turks In the period, it is observed that the equilibrium policy is tried to be implemented as a policy based on the use of power conflicts between European powers. In this context, our foreign policy in this period was directed in a way that tight relations with Germany were conducted when faced with England.When we look at the Turkish-British relations during World War I, it is seen that the two countries are located on two opposite poles and they are the parties that struggle with each other. Even during this period, it was seen that England advocated the establishment of their own administrations by the minorities under Ottoman rule and argued that the sovereignty of the Ottomans in the Middle East should be ended by seizing the Ottoman Empire. Atatürk era in our relationship with Britain is seen as a general framework of issues remaining from the War of Independence in a friendly a Turkey tried to be solved to the benefit of policy was followed. II. World War II era solve the problems left over from Lausanne, the overall foreign policy and Turkey against any military action that threatens the security of their borders itself has implemented a policy based on both political and military aspects of defense. After this context, on 24 July 1923, the Treaty of Lausanne was signed in Lausanne, Turkey has implemented a multilateral foreign policy objectives for the period up to the outbreak of World War II in 1939. Italy and Germany in response to the approaching threat by Turkey, Britain and France sought to establish a common defense plans. This is the best example of Turkey October 19, 1939 in partnership with France and Britain had signed the Turkish-British-French Agreement. Turkey during this period were to see both himself and the purpose of protecting the security of the borders of neighboring Turkey as Britain and France acquiring a military resources to be used against Germany and Italy. Germany and Italy's expansionist movement with the spill Taking the longer the discourse of politics in Turkey with the provisions of this threat for England and their neighbors not only in the same political and economic strongly followed the military take the lead. However, this period still did not give up the equilibrium policy applied even during the Ottoman Empire period and sought ways to shape this troubled period according to its own interests.
Collections