LDL kolesterol düzeyi 250 MG/DL ve üzerinde olan olası, muhtemel ve kesin ailevi hiperkolesterolemi hastalarında farkındalık, yeterli tedavi edilme ve tedaviye uyum oranları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Amaç: Ailevi Hiperkolesterolemi (AH), otozomal dominant (OD) kalıtımlı, plazmada düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterolün yükselmesi ile karakterize genetik bir bozukluktur. Bebeklik veya çocukluk yaşlarından itibaren yüksek olan LDL kolesterol erken yaşta koroner arter hastalığına neden olur. Mortalitede artışa neden olmasına rağmen hem hekimler hem de hastalar tarafından yeterince bilinmemektedir. Bu nedenle tüm dünyada tanı ve tedavi oranları düşüktür. Bu çalışmamızda AH hastalarının tespit edilmesi, tedavi alma durumlarının ve tedaviye uyumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Ek olarak, hiperkolesterolemi ilişkili komplikasyon oranlarının belirlenmesi ve hastalığın farkındalığının artırılması diğer amaçlardır. Materyal ve Metod: Bu çalışmada Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine Ocak 2010 ve Aralık 2016 tarihleri arasında başvuran ve serum LDL kolesterol düzeyi ≥250 mg/dL ve üzerinde olan 18 yaş üstü hastalar hastanenin bilgi işlem biriminden destek alınarak tespit edildi. Hastalara telefon ile ulaşılarak anket yapıldı. Demografik özellikleri, sigara ve alkol kullanımı ve egzersiz durumu, dislipidemiye yönelik tedavi alıp almadıkları belirlendi. Kalp damar hastalığı varlığı, diğer metabolik hastalıklar, ailede kalp damar hastalığı veya kolesterol yüksekliği sorgulandı. Koroner bypass ameliyatı olan, enfarktüs geçiren, koroner stentli ya da koroner anjiografi yapılıp medikal tedavi gerektirecek tıkanıklık saptanan hastalar koroner arter hastalığı (KAH) olarak kabul edildi. İskemik inme geçiren hastalar serebrovasküler olay (SVO) var olarak değerlendirildi, hemorajik inmeler dışlandı. Karotis arterde, femoral arterde ya da başka periferik arterde stenoz saptanması periferik arter hastalığı (PAH) olarak değerlendirildi. Anket uygulanan hastaların LDL kolesterol yüksekliği saptandığı zamanki kan tetkikleri retrospektif olarak incelendi ve total kolesterol, LDL kolesterol, yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) kolesterol ve trigliserid değerleri yanında kreatinin, alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST) ve tirotropin (TSH) değerleri not edildi. LDL kolesterol yüksekliği ile eş zamanlı olarak TSH değeri 10 mIU/mL ve üzerinde olan, glomerülonefrit ve nefrotik sendromu olan, ALT ve AST yüksekliği olup bu değerlerin düzelmesi sonrası LDL kolesterol yüksekliği devam etmeyen hastalar çalışma dışı bırakıldı. Ek olarak LDL kolesterol yüksekliği ile birlikte trigliserid değeri >400 mg/dL olan ve trigliserid değerleri kontrol altına alındıktan sonra LDL kolesterol yüksekliğinin devam etmediği görülen hastalar da çalışmadan çıkarıldı. DUTCH lipid kriterlerine göre sınıflandırma yapıldı. Bulgular: Belirlenen süre içerisinde 1918 ölçümde LDL kolesterol düzeyinin 250 mg/dL veya üzerinde olduğu görüldü. Aynı hastadaki ölçümler çıkarıldığında kalan 1365 hastanın 573'üne (%42.0) telefonla ulaşıldı ve bunların da 442'si (%77.1) görüşmeyi ve bilgi vermeyi kabul etti. Dışlamalar yapıldıktan sonra 367 hastanın verileri analiz edildi. Hastaların 248'i (%67.6) kadın, 119'u (%32.4) erkekti ve ortalama yaş 50.5±11.66 idi. 50 hastada (%13.6) LDL kolesterol≥330 mg/dL iken 317 hastada (%86.4) 250-329 mg/dL idi. Ortalama DUTCH skoru 6.36±1.63 bulundu ve 40 (%10.9) hasta kesin, 181 (%49.3) hasta muhtemel, 146 (%39.8) hasta olası AH olarak değerlendirildi. Kesin veya muhtemel AH'li hastalardan 84'ünde (%38.0) kardiyovasküler hastalık varken 137'sinde (%62.0) yoktu. Kardiyovasküler hastalığı olanlarda yaş ortalaması olmayan hastalardan anlamlı şekilde yüksekti (53.80±9.03 ve 47.28±12.58, p<0.001). DUTCH skoru kardiyovasküler hastalığı olanlarda 8.09±1.54 iken olmayanlarda 6.74±1.31 bulundu (p<0.001). Tüm hastalara bakıldığında dislipidemiye yönelik tedavi alma oranı %42.0 olarak saptandı. Tedavi almayan 213 hastanın 163'ü (%76.2) hiç tedavi önerilmediğini belirtirken, 30 hasta (%14.0) tedaviyi kendisi kesmiş, 21 hasta (%9.8) ise hekim önerisi ile kesmişti. Kardiyovasküler hastalığı olan kesin veya muhtemel AH hastalarının 49'u (%58.3) antilipidemik tedavi almaktaydı. Sonuç: AH toplumda sık görülen fakat yeterli düzeyde tanı almayan ve tedavi oranları düşük bir hastalıktır. Çalışmamızda LDL kolesterol 250 mg/dL ve üzerinde olan hastaların önemli bir kısmının tedavi almadığı ve diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin de yeterince kontrol edilmediğini saptadık. Ayrıca doktorlar tarafından da tedavi önerilmeme oranı yüksekti. Ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi AH'li hastaların tanı oranları düşük ve tedavileri yetersizdir. Bu konuda hem hasta hem de hekim düzeyinde farkındalığın arttırılması için ulusal çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Ailevi Hiperkolesterolemi, hiperlipidemi, kardiyovasküler hastalık, koroner arter hastalığı Aim: Familial hypercholesterolemia (FH) is an autosomal dominant genetic disease characterized by increased levels of low density lipoprotein (LDL) cholesterol. High LDL cholesterol from infancy or childhood causes premature coronary heart disease (CHD). Although it is associated with significantly increased mortality, the awareness among both physicians and patients is low. Thus, diagnosis and treatment rates are low in all over the world. In this study, we aimed to detect patients with FH and determine treatment status and compliance in these patients. Additionally, we aimed to assess hypercholesterolemia associated complications and to increase the awareness of the disease.Materials and Methods: Patients older than 18 years old and have a serum LDL cholesterol level of ≥250 mg/dL between January 2010 and December 2016 were identified from the database of Ankara Ataturk Education and Research Hospital. A survey was performed by reaching patients via phone. Demographic features, smoking status, use of alcohol, exercise and use of medication for dyslipidemia were determined. Presence of cardiovascular disease and other metabolic diseases in the patients, and cardiovascular disease and high cholesterol levels in the family were questioned. Patients with a history of coronary artery bypass grafting or coronary stent or patients who underwent coronary angiography and diagnosed to have stenosis that requires medical treatment were defined to have CHD. Patients with a history of ischemic stroke were determined to have cerebrovascular disease. Presence of stenosis in carotid artery, femoral artery or any other peripheral artery was defined as peripheral artery disease (PAD). Lipid profile, creatinin, alanine aminotransferase (ALT), aspartat aminotransferase (AST) and thyrotrophin (TSH) levels at the time of high LDL cholesterol were retrospectively searched and noted in patients who underwent survey. Patients with a serum TSH higher than 10 mIU/mL, patients with glomerulonephritis and nephrotic syndrome and patients with high ALT and AST levels were excluded from the study. Patients with serum triglyceride >400 mg/d were also excluded if LDL cholesterol had decreased after normalization of triglyceride. DUTCH lipid diagnostic criteria was used to classify patients. Results: LDL cholesterol was higher than 250 mg/dL in 1918 measurements. When repeated measurements in the same patients were excluded, 1365 patients were identified. Phone contact was made in 573 (42.0%) patients and 442 (77.1%) of them accepted to be included in the study. After exclusion, data of 367 patients were analyzed. There were 248 (67.6%) female and 119 (32.4%) male patients and mean age was 50.5±11.66. LDL cholesterol was ≥330 mg/dL in 50 (13.6%) and 250-329 mg/dL in 317 (86.4%) patients. Mean DUTCH score was 6.36±1.63 and 40 (10.9%) patients were classified as definite, 181 (49.3%) as probable and 146 (39.8%) as possible FH. Among patients with definite or probable FH, 84 (38.0%) had cardiovascular disease. Mean age of patients with cardiovascular disease was significantly higher than patients without cardiovascular disease (53.80±9.03 vs 47.28±12.58, p<0.001). DUTCH scores were 8.09±1.54 and 6.74±1.31 in patients with and without cardiovascular disease, respectively. Considering all patients, 42% were taking medication for dyslipidemia. Among 213 patients that were not on antilipidemic treatment, 162 (76.1%) stated that medication was never recommended previously, 30 (14.1%) had stopped medication him/herself and 21 (9.8%) had stopped medication with the advice of the physician. 49 (58.3%) definite or probable FH patients with cardiovascular disease was taking antilipidemic treatment. Conclusion: Despite relatively high prevalance, FH is an underdiagnosed and undertreated disease. In this study, we observed that a significant proportion of patients with LDL cholesterol higher than 250 mg/dL are not taking antilipidemic drugs and other cardiovascular risk factors are not under control in these patients. In addition, rate of non-treatment by physicians was high even in patients with known cardiovascular disease. Similar with many other countries, diagnosis and treatment rates of FH patients were very low in our country. Further national studies are required to increase awareness of the disease in both physicians and patients.Key Words: Familial hypercholesterolemia, hyperlipidemia, cardiovascular disease, coronary heart disease
Collections