Kronik hepatit C hastalarında okült hepatit B enfeksiyonu prevalansı ve antiviral tedavi yanıtına etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Giriş ve Amaç: Okült hepatit B (OHB) enfeksiyonu HBsAg'nin yokluğunda, karaciğer dokusunda ve/veya serumda HBV DNA varlığı ile tanımlanır. KHC (kronik hepatit C) hastalarında prevalansının yüksek olmasının yanı sıra karaciğer hastalığının progresyonuna ve hepatosellüler karsinom (HCC) gelişimine katkıda bulunduğu bildirilmiştir. Ayrıca interferon (IFN) bazlı rejimlerde tedavi yanıtını olumsuz etkilediği de öne sürülmektedir. OHB enfeksiyonunun KHC hastalarındaki klinik önemine rağmen, ülkemizde KHC hastalarındaki prevalansının irdelendiği bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışma ile ülkemizdeki KHC hastalarında OHB prevalansının belirlenmesi ve OHB varlığının antiviral tedavi yanıtına etkisi olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmaya, Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji polikliniğine başvuran HBsAg negatif, KHC enfeksiyonu nedeniyle daha önce IFN α/Peg-IFN α'yı içeren ikili veya üçlü antiviral tedavi almış toplam 100 hasta dahil edildi. Çalışmaya alınan hastalar tedavi yanıtlarına göre 2 gruba ayrıldı. Antiviral tedaviye yanıt alınamamış (tam yanıtsız/kısmi yanıtlı/nüks) 50 hasta yanıtsız (KVY elde edilememiş) hasta grubunu oluştururken, antiviral tedaviye yanıt alınmış 50 hasta da yanıtlı (KVY elde edilmiş) hasta grubunu oluşturmakta idi. Her iki hasta grubunda serum örneklerinde HBV DNA varlığı ile eş zamanlı anti-HBc IgG, anti-HBs, ALT ve AST tayini yapıldı.Bulgular: Çalışmaya alınan 100 hastanın 53'ünde (%53) anti-HBc IgG pozitifliği saptanırken, sadece 1 olguda (%1) HBV DNA pozitifliği saptandı. HBV DNA pozitif saptanan olguda anti-HBc IgG pozitif, anti-HBs negatif, ALT ve AST normal düzeylerde idi. Çalışmamızda yanıtsız grupta HBV DNA ve anti-HBc IgG pozitifliği oranları yanıtlı gruba göre daha yüksek bulunmakla birlikte, istatistiksel olarak anlamlı değildi (sırasıyla p=0.31 ve p=0.07). ALT ve AST değerlerinin her ikisi de yanıtsız grupta, yanıtlı gruba göre anlamlı oranda daha yüksekti (p< 0.05).Sonuç: Bu çalışmada elde edilen verilere dayanarak, ülkemizde KHC hastalarındaki OHB prevalansının beklenenden düşük olduğu ve antiviral tedavi yanıtının OHB varlığından etkilenmediği söylenebilir. Ancak Türkiye'deki gerçek prevalansının ve antiviral tedavi yanıtına etkisinin belirlenebilmesi için daha geniş hasta serileri ile yapılacak çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır. OHB gelişiminin önlenebilmesi ve OHB varlığının komplikasyonlar gelişmeden önce tespit edilebilmesi için, KHC'li olgular antiviral tedavi öncesinde OHB açısından taranmalıdır. Ancak bunun maliyet etkinliği bilinmemektedir. Background and Aim: Occult hepatitis B infection (OBI) is defined by the presence of HBV DNA in liver tissue and/or serum without detectable HBsAg. OBI is highly prevalent among HCV infected patients. It also contributes to the development of hepatocellular carcinoma (HCC), the progression of liver disease and may negatively affects the response to interferon (IFN) based antiviral therapy. Although the clinical significance of OBI in CHC (chronic hepatitis C) patients, to the best of our knowledge, there is no study that has investigated its prevalance in patients with CHC in our country. This study aimed to investigate the prevalence of OBI in patients with CHC in our country and its effect on the response to antiviral therapy. Patients and Methods: This prospective study conducted in Mustafa Kemal University, Faculty of Medicine, Department of Infectious Diseases and Clinical Microbiology with HBsAg negative 100 patients who received double or triple antiviral therapy including IFNα/Peg-IFNα for CHC. Patients were classified into two groups according to antiviral treatment response. SVR (sustained virological response) group which included 50 patients who achieved SVR and non-SVR (null responders/partial responders/relapsers) group that included 50 patients who failed to achieve SVR. One hundred serum samples which were obtained from patients were tested for HBV DNA, anti-HBc IgG, anti-HBs, ALT and AST.Results: In this study 53% of patients were positive for anti-HBc IgG while only one (1%) patient was positive for HBV DNA. The patient who detected positive for HBV DNA was anti-HBc positive, anti-HBs negative and ALT/AST levels were normal. In our study HBV DNA and anti-HBc IgG pozitivity rates were higher in the non-SVR group than the SVR group, but this difference was not statistically significant (p=0.31 and p=0.07 respectively). ALT and AST levels were significantly higher in the non-SVR group than the SVR group (p< 0.05).Conclusion: According to the results of this study, the prevalance of OBI is lower than expected among CHC patients in our country and the response to antiviral therapy is not affected by the presence of OBI. However, multicenter studies with larger patient series should be conducted to determine the actual prevalance of OBI and its effect on response to antiviral therapy in Turkey. CHC patients should be screened for OBI before antiviral therapy to prevente occurrence of OBI and to detect the presence of OBI before the development of its complications. However, its cost effectiveness is unknown.
Collections