Varoluşçu felsefenin özgürlük anlayışı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Günümüz felsefe akımlarından biri olarak varoluşçuluk yirminci yüzyılda ortaya çıkan geleneksel felsefe cereyanlarına tepki hareketi olarak doğmuş bir akımdır. Karterzyen felsefesine, rasyonalist düşüncenin keskin çizgilerine, soyut felsefeye, Aristo metafiziğine reddiye olarak doğan varoluşçu felsefe insanın somut varlık oluşuna, insanın merkeze alınmasına ehemmiyet vermektedir. Varoluşun temeline özgürlüğü yerleştirmekte, insanın özgür bir varlık oluşunu seslendirmekte, yaşam felsefesinden etkilenmekte, anlama sanatını ön plana çıkarmakta, fenomonolojik yaklaşımları önemsemektedir. Varoluşçu felsefe varoluşun özden önce geldiğini savunan ve sistemden yoksun bir felsefe olarak görülmektedir. Soren Kierkegaard, Martin Heidegger, Karl Jaspers, Gabriel Marcel, Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Merleau Ponty, Martin Buber, Paul Tillich ve Simoone de Beauvoir gibi geniş yelpazede temsil edilen varoluşçu felsefenin öncüleri tek düze bir yaklaşım sergilememişlerdir. Varoluşçu olarak bilenen bu filozoflardan bir kısmı ateist yaklaşım sergilerken, bir kısmı dini tecrübeyi önemsemişlerdir. Onlardan bir kısmı ferdiliği ön plana çıkarırken diğer kısmı insanın toplumsal yönünü ve başkalarıyla iletişimini önemsemişlerdir. Varoluşçu filozoflar tarihselci, fenomonolojik, hermonetik, bireyselci ve feminist yöntem ve yaklaşımlarıyla dikkat çekmektedirler. Varoluşçu filozoflar felsefî diyalektikleri kadar edebiyat, şiir, yazı, sanat, tiyatro, musiki ve yayıncılık özellikleriyle de dikkat çekmişlerdir. İnsanı merkeze alan varoluşçu filozoflar özne olarak insanın orda değil bu dünya içinde var olduğuna dikkat çekmişlerdir. İnsanın öznelliğine vurgu yapmışlar, varlığın analizinde Dasein'in yerini önemsemişlerdir. İnsanın anlam arayışına dikkat çekmek suretiyle varoluş hümanizmasını geliştirmişlerdir.Varoluş hümanizmasının özünü özgürlüğün oluşturduğunu savunan varoluş filozofları özellikle seçme özgürlüğü üzerinde durup kaderci yaklaşımlara reddiyede bulunmuş ve insanlık tasarımını önemsemişlerdir. Başıbozuk bir özgürlük anlayışı yerine özgürlük anlayışını sorumluluk duygusuyla birlikte ele almışlardır. Evrensel yasaları, katı ahlak kurallarını ve birtakım değerler hiyerarşisini reddetmiş olmalarına rağmen insanı etik yaklaşımlardan uzak bir kulvara da düşürmemişlerdir. İnsanın kendi değerlerini kendisinin oluşturduğunu, etik ilkelerin varlığını ve etik yaklaşımlara dayalı bir hayatı öngörmüşlerdir. Özgürlüğe dayalı bir ontoloji geliştirmişler ve bilhassa fenomonolojik ontoloji kuramını geliştirmişlerdir. Ateist varoluşçular Tanrı'nın varlığını yok saymışlarsa da dini tecrübeyi önemseyen varoluşçu filozoflar özgürlük ve iman arasında önemli ilişki ağları kurmuşlardır. İmanın kişiyi eşyaya, nesnel dünyaya ve birtakım tutkulara bağımlılıktan kurtardığını düşünmüşlerdir. Varoluşçu filozoflar özellikle ötekiyle ilişkiye ehemmiyet vermişler, özgürlüğümüzün bir başkasının özgürlüğüyle ancak sınırlanabileceğini savunmuşlardır. Existentialism, one of the present day philosophy movements, was indeed born as a reaction to traditional philosophy currents. As a refutation to the Cartesian philosophy, strict lines of rationalist thought, abstract philosophy and Aristotelian metaphysics, it attaches importance to the absolute existence of human and centering on human. It bases existence on freedom, voices the human as a free creature, is impressed from human's life philosophy, proposes the art of understanding and give importance to phenomenological approaches. Existentialist philosophy is considered as a philosophy lack of system and as a stream advocating that the existence precedes the spirit. The pioneers of existentialist philosophers are presented on a very wide scale and like Soren Kierkegaard, Martin Heidegger, Karl Jaspers, Gabriel Marcel, Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Merleau Ponty, Martin Buber, Paul Tillich and Simone de Beauvoir do not exhibit a routine approach to the philosophy. While some of these philosophers known as existentialists, exhibit an atheist approach, some give importance to the religious experiences. Furthermore while some of them put forwards individualism, the some care about the social dimension and communication of human with others. Existentialist philosophers stand out with their historicitical, phenomenological, hermeneutical individualist and feministic methods and approaches. Existentialist philosophers stand out with their philosophical dialectics as well as their skills in literature, poetry, art, theater, music and writings. Human centered existentialist philosophers remark that human being is not there as the object but at the very inside of the world. They emphasize the subjectivity of the human and give importance to where Dasein stands in the analysis of existence. They develop the concept of humanism of existence, by considering the humans' search for meaninig.Defending that the core of humanism of existence is composed of freedom, the existentialist philosophers refuses determinist approaches giving a special importance to the freedom of choice and care about the design of humanity. They deal the concept of freedom with an emotion of responsibility rather than a random sense of freedom. Although they deny universal laws, rigid moral rules and hierarchy of norms, they did not move very away from ethical patterns. They propose a life based on ethical patterns, the presence of ethical codes and that people create their own rules. They develop an ontology based on freedom and specially a phenomenological theory of ontology. Although the atheist existentialists deny the existence of God, the existentialist philosophers caring about the religious experiences, set a network of relations between the freedom and belief. They thought that the belief rescues the individual from the dependence upon the material, material world and some worldly passions. Existentialist philosophers remark the relation with the others, and justify that our freedom may only be limited with the freedom of others.
Collections