Edebiyatta Üsküdar
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Doğa, bütün İstanbul'da ve onun bir parçası olan karşı yakası Üsküdar'da, deniz, yeşillik ve tepelerden oluşan olağanüstü bir güzellik yaratmış, ve bu kent, tarihin en eski zamanlarından beri, kavimleri cezbederek yerleşme bölgesi seçilmiştir. Bu eski yerleşim, sosyal ve kültürel bir olgu yaratmış, güzel sanatların birçok dallan gibi Edebiyat da bu olguya ilgiyle yanaşmış, etkilenmiştir. Üsküdar'ın sahil kesimi, iç kesimi ve Çamlıca tepeleri, bu etkilenmeden ayrı ayrı paylar almıştır. Halk edebiyatında Üsküdar daha çok folklorik, anonim parçalarda kendisini duyurabilmiştir. Divan Edebiyatı ise soyut bir ekol olduğu için esasen bir kentle ilişki kurması mümkün değildir. Ancak Üsküdar birçok halk ve divan şairi yetiştirmiştir. Divan edebiyatının kente eğilmesini ifade eden` mahallileşme cereyanı` ise Nedim'in ve Yahya Kemal'in şiirlerinde Üsküdar'ı işlemektedir. Bu Üsküdar, sahillerdeki saraylarla idealize edildiği kadar, fakir ve mütevazi niteliğiyle de şiire konu olmaktadır. Yeni edebiyatın ilk dönemi olan Tanzimat Edebiyatı, Üsküdar'ın Çamlıca tepelerini keşfetmiş, bu tepelerin doğal güzelliği, köşk-kasır-konak-park tarzındaki mimari yapılara ve aristokrat bir yaşamın yerleşip serpilmesine etken olmuş, Tanzimat edipleri de bu `yeni` yaşamın güzelliklerini Çamlıca'da yaşayarak yazmışlardır. İlk Türk romanları bu nedenle Çamlıca havasını teneffüs ederek doğmuştur. Bilhassa Recaizade Ekrem-Abdülhak Hamit-Samipaşazade Sezai ekolü, edebiyatlarım Çamlıca ile özdeşleştirmiştir. Üsküdar'a tarih boyunca çok sayıda batılı yazar da gelmiş ve bunlar anılarında Üsküdar'ı anlatmışlardır. Lamartine, T.Gautier, C.Texier, E. de Amicis, G.Nerval ve diğerleri, bu anılarında Üsküdar'ı oryantalist bir gözle yorumlamışlardır. Bunların içinde P. Loti, Claude Farrere, Andre Chenier gibi İstanbul'da yerleşip uzun süre oturmuş olanlar da vardır. Batılı yazarlar Üsküdar yorumlarında bazen doğru ve güzel tespitler yapmışlar, bazen de önemli hatalara düşmüşlerdir. Eleştirilerinin bir kısmı doğru, beğenilerinin bir kısmı ütopiktir. Yazılan aynı zamanda edebi bir sanat değeri taşımaktadır. Ancak çoğu, Üsküdar'daki orijinal İstanbul medeniyetini teşhis edememiş, bir doğu ve Arap kültürü karşısında olduklarım zannederek bunu övmüş ya dayermişlerdir. Temelde böyle bir yanılgı olduğu için o temel üstüne oturtulan övgülerin de, yergilerin de bir kısmı hatalı olmaktadır. Üsküdar edebiyatımızda en fazla üç kalemde yaşatılmış ve yorumlanmıştır. Bunlar: `Aziz İstanbul'un yazan, `Hayâl Şehir` ve `Üsküdar` in Dost Işıkları `nın büyük şairi Yahya Kemâl Beyatlı; ` Çamlıca' daki Eniştemiz `in serüveninde `Boğaziçi Yalıları ve Geçmiş Zaman Köşkleri`ni özleyen büyük yazar Abdülhak Şinasi Hisar ve adeta bütün hayatım Üsküdar'ı yaşamaya ve Üsküdar'ı yazmaya vakfetmiş en eski ve en ünlü gazete yazan Burhan Felek'tir. Yahya Kemal Üsküdar'ı görkemli İstanbul Tarihi'nin bir parçası olarak değerlendirip yüceltmiş; Abdülhak Şinasi Hisar Çamlıca'yı anlatırken Çamlıca güzelliklerinin olduğu kadar edebiyat sanatının da güzellik doruklarına erişmiş, ve Burhan Felek yaşadığı dönem Üsküdar'ının bütün ayrıntılannı, bütün sosyal yapısını, bütün özelliklerini, güzelliklerini ve yanlışlıklanın nefis bir hatıra lezzeti içinde, edebiyatın -anı türünde bir `başyapıt` seviyesine vararak- anlatmıştır. Bir tarih-edebiyatçısı olarak nitelendirebileceğimiz romancı Samiha Ayverdi ise eserlerinde Üsküdar'ı idealize etmiştir. 20. yüzyıl başlarken edebiyatta Ahmet Rasim, Ömer Seyfettin, Halide Edip, Fahri Celâl, Reşat Nuri ve Yakup Kadri eserlerinde Üsküdar temasını işlemiş ve Üsküdar `fon`unu kullanmışlardır. Bu kullanış, bir dönem Üsküdar'ını tekrar edebiyata taşımış ve onu edebiyatçı gözüyle tanımamıza yardımcı olmuştur. Faruk Nafiz Çamlıbel ile tekrar Çamlıca romantizmi edebiyatta işlenmeye başlar. Bu yüzyılda iki eser daha, Üsküdar'ı özgün bir tavırla yorumlamaktadır: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın `Beş Şehir`i ve Ahmet Yüksel Özemre'nin `Üsküdar da Bir Attar Dükkânı`. Her ikisi de edebiyatta Üsküdar'ın değişik tarzlarda işlenişidir. Bu ölçüde olmamakla birlikte, yüzyılımızda başka eserler de Üsküdar'ı anmakta ya da Üsküdar motifini kullanmaktadırlar. İstanbul'da edebiyat çeşitli mahfillerde gelişmiş ve bu yerler semtlere göre değişik tercihlerle saptanmıştır. Aksaray-Beyazıt ekseninde kıraathaneler, kütüphaneler ve sahaflar, Beyoğlu'nda meyhaneler, Parkotel, Lebon, Markiz gibi yerler, Kadıköy'de pastahanelerle bahçeler edebiyatın odak ve toplantı noktalan olurken, Üsküdar'da buodaklaşma çalgılı kahvehanelerle liselerin edebiyat matinelerinde oluşmuştur. Bu yerlerin edebiyatın gelişmesinde ve Üsküdar-Edebiyat ilişkilerinde tarihi rolü büyüktür. Yeni Türk Edebiyatında Üsküdar, modem şiirlerde ve yeni hikâyelerde yer almakla birlikte eski canlılık ve sanat gücünü kaybetmiştir. Bunda, kent yapısındaki çarpık şehirleşme ve mimari yozlaşma ile bir paralellik düşünülebilir. Yeni edebiyatımızda Üsküdar, en canlı şekilde Çetin Altan'ın yazılarında yorumlanmıştır. Üsküdar'ın, çağlar boyunca edebiyattaki yorumlanışları, anlatılışları ve edebi eserlerindeki Üsküdar teması, motifi ve fonu, gelecek kuşaklara bırakabileceğimiz ve birçok amaçla kullanılabilecek bir sanat kültürünü oluşturmaktadır.
Collections