Siyasal ve toplumsal açıdan Türkiye-AB ilişkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada, Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan Avrupa bütünleşme projesine katılma isteği, siyasal ve toplumsal boyutlarıyla tarihsel bir perspektif çerçevesinde incelenmiştir. Savaş sonrasında Batı Dünyası'nın farklı kurumlarına katılma girişimlerinde bulunan Türkiye iki farklı tutumla karşılaşmıştır. 1932'de Birleşmiş Milletler, 1949'da Avrupa Konseyi'ne, 1952'de Kuzey Atlantik Teşkilatı' na (NATO) ve ilerleyen süreçte Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) ve Batı Avrupa Birliği (BAB) gibi kurumlara üyelikte zorlanmayan Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu' na (AET) yaptığı başvuruda benzer bir sonucu alamamıştır. Çalışmanın esasını Türkiye-AB ilişkilerini tarihsel süreç bağlamında belli değişkenler etrafında açıklayabilmek oluşturmaktadır. Bu temel değişkenler iki farklı görünümde ortaya çıkmaktadır. Birincisi, demokrasi, insan hakları hukukun üstünlüğü gibi siyasal- yönetimsel alan, diğeri; din,dil, farklı tarihsel geçmişler, farklı kültürel coğrafyalar gibi kültür ve kimlik eksenli alanlar etrafında biçimlenmektedir. Çalışmada o günden bugüne Türkiye AB ilişkilerinde yaşanan sorunlar kültür, kimlik gibi toplumsal ve siyasal boyutlarıyla incelenmiştir. Bu çalışmada, temel bazı sayıtlılardan yola çıkıldı. Öncelikle, Türkiye'nin AB'ne üyelik süreci Türk batılılaşma ve modernleşme projesinin bir devamı olarak ele alındı. Bu bağlamda Türkiye-Avrupa ilişkileri değerlendirildiğinde Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan batılılaşma süreciyle ortaya çıkan siyasal bağlamda ilişkilerin Cumhuriyet Türkiye'sinde de belli bir devamlılık gösterdiği saptanmıştır. Bu nedenle her iki taraf açısından ilişkilerin siyasal boyutu ön plandadır. Adaylık sürecinde Türkiye'den istenen Kopenhag kriterlerine `uyum süreci` bunun en açık göstergesidir. ÇalışmadaIll ortaya çıkan diğer bir boyut ise; her iki tarafın toplumsal kimliklerine yöneliktir. Türkiye açısından `modern batılı devlet` olma idealinin uzantısı olarak biçimlenen bu süreç, Avrupa açısından ise; Batı'nın tarihten gelen kültür ve kimlik farklılıklarının ön plana çıktığı, kendi kimliğinde de değişim ve dönüşümlere yol açacak bir süreçtir. Sonuç olarak Türkiye-AB ilişkileri sözü edilen ana değişkenler çerçevesinde biçimlenmekte ve günümüzde de süreklilik göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Modernleşme, Batılılaşma, Kimlik, Türkiye-AB İlişkileri This study focuses on Turkey's political and social attempts to join the European Union project in the period that followed the Second World War from a historical perspective. Turkey has attempted to participate in various Western Unions in the Post-War period, and it has faced two different approaches. Although Turkey has not faced any problems in joining the Western Allies' United Nations in 1932, NATO in 1952, EC in 1949 and institutions such as the OECD and BAB in the following years, it has not been able to achieve similar results in its attempts to become a member of the EU. This study intends to explain Turkish-EU relations from an historical perspective with certain variables. These principle variables have two different appearences. The first are democracy, human rights and the supremecy of the law and the second are religion, language, different historical pasts and different cultural geographies. While the former ones structure around a political and administrative axis, the latter constiture around a cultural and identity axis. This study aims to investigate the cultural and identity matters in Turkey and EU relations from a social and political perspective. There are certain pre-suppositions at the onset of this research. Firstly, the period that corresponds to Turkey's attempts to become an EU member has been accepted as the continuation of Turkey's westernization or Modernization Project. In this respect, when Turkey-EU relations are closely inspected, it becomes quite evident that the political interrelations that emerged as an outcome of the the modernization process of the late- Ottoman Period has shown a certain continuation during the Republican Turkey. Therefore, the political dimension of the relations is in the foreground for both of theparties concerned with this matter. `The Adaptation Period` to the Copenhagen Criteria that was set as a pre-requisite to Turkey makes this assumption very evident. Another point that has become obvious in this study is directed at the the social identities of the both parties involved in this matter. This period has been viewed as the continuation of ideal to become a modernized western nation; however, it has been viewed rather differently by Europe. To Europe, this period functions as the grounds on which the cultural and social identity differences that come as a part of the Western historical heritage are unveiled. Furthermore, this period will cause changes and transformations in its very own identity. Consequently, Turkey-EU relations are shaped according to these variables and are still in progress at present. Keywords: European Union, Modernization,, Westernization, Identity,Turkey and European Union Relations
Collections