20. yüzyıl batı resim sanatında toplumsal gerçekçilik ve bu alanda çalışan Türk sanatçıları (2 cilt)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Toplumsal gerçekçilik, konularını sıradan insanların yaşamından alan bir sanat anlayışıdır. Toplumsaldır, çünkü sanatçı toplumda olup bitene karşı duyarlıdır; gerçekçidir, çünkü teknik sanatçının en özel duygularını ve düşüncelerini bile görselleştirmeye yeten açık bir anlatıma sahiptir. Toplumsal gerçekçi resim sanatsal bir kavram olarak ilk defa, 19.yy' ın ortasında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Günlük yaşamın betimlenmesinin yanında, güncel olayları yorumlama, bu sanatta önemli yer tutar. Dolayısıyla, hem eleştirel hem de anıtsal bir yönü vardır. Böylece, Grunewald, J.Bosch, Brueghel, Le Nain kardeşler, Caravaggio, Hogarth ve Goya gibi sanatçıların toplumsal gerçekçiliğin öncülerinden olduğu söylenebilir. Toplumsal gerçekçilik, farklı bir sanat anlayışı olarak ilk defa Courbet'nin yapıtlarında belirmiştir. Biçimlenmesinde Sosyalist ideolojinin etkisi yadsınamaz. Bu sebeple bu terim, günlük olayların sol bakış açısından yansıtılması anlamına da gelir. Gerçekten de Fransa'da 1830 ve 1848 Devrimlerinin yanında, işçi hareketlerinin hem görsel sanatlar hem de dönemin edebiyatı üzerinde büyük etkisi olmuştur. Courbet' den başka Daumier ve Millet' nin eserleri bugün çeşitli sosyal sınıfların yaşamını yansıtan birer belge olma niteliğini taşımaktadırlar. Aynı dönemin bir diğer özelliği de sanatın toplum içindeki rolünün, solcu politikacılar ve topluma duyarlı avant-garde sanatçılar arasında sıkça tartışılır duruma gelmesidir. Bunlar romantik kökenli `sanat için sanat` anlayışına karşı `toplum için sanat` anlayışını savunmuşlardır. Özellikle anarşistler ve sendikacılar `Toplumsal Sanat`, `Herkes için Sanat`, `Sanat ve İş` `Sanat ve Bilim` başlığı altında bazı kültürel spekülasyonlara girişmişlerdir. Örneğin Joseph Proudhon `Du principle de Tart et sa destination sociale` isimli yapıtında sanatın prensiplerini ve toplumdaki rolünü saptamaya çalışmıştır. 20. yy' da ise yine birçok modern sanatçının çalışan kesimin yaşamını konu alan eserler ürettiği görülmektedir. Bunlardan Almanya'da Kaethe Kollwitz ve Amerika'da `The Eight` grubu yüzyılın başından itibaren sıradan insanların yaşamını yansıtan yapıtlar ortaya koymuşlardır. Onların sanatı Almanya'da Yeni Nesnelciler, Amerika'da Toplumsal Gerçekçiler tarafından sürdürülmüştür. Bunlardan birincisi 20'lerde diğeri iseIV 30'larda sanat sahnesinde yerini almıştır. İki Dünya Savaşı arasındaki döneme bakıldığında ise Kübizm ve Ekspresyonizmin sanatçılar arasında en çok tercih edilen üsluplar olduğu dikkat çekmektedir. Leger, Rivera ve Guttuso gibi toplumsal gerçekçiler Kübizm'i büyük boyutlu tablolar yaratmak için kullanmışlardır. Toplumsal gerçekçi sanatın önemli ifade olanaklarından biri de duvar resmidir. Özellikle Meksika bu alanda verimli olmuştur. Savaşlar arası dönemde Kübizm'i esas alan Rivera ve Ekspresyonizm yararlanan Orozco birçok müze, kamu binasının duvarlarını süslemişlerdir. Amerika'dan da sipariş almışlar ve buralı sanatçıların duvar resmine yönelmesine neden olmuşlardır. Çalışma Projeleri İdaresi (W.P.A.) tarafından yürütülen ve Başkan Franklin D. Roosvelt yönetiminin ele aldığı Federal Sanat Projesi sanatçılara kütüphaneler, havaalanları, postaneler gibi binaların yanında 1939'da New York' da açılan Dünya Fuarı için duvar resimleri ısmarlamıştır. Bu fuara Amerika'nın önde gelen birçok sanatçısı, toplumsal gerçekçi tarzda yapıtlarla katılmıştır. Toplumsal gerçekçilik terimini Sosyalist Gerçekçilikten ayırmak gerekir. Çünkü bunlardan ikincisi Sovyetler Birliği'nde Komünist Parti'nin resmi sanatı ve propaganda aracıdır. Köylülerin ve diğer çalışanların partisini yüceltmeyi amaçlayan akademik bir sanattır. Aynı şey Türkiye için de geçerlidir. Burada da toplumsal gerçekçi alanda yapıtlar üretenler olduğu kadar Sosyalist tarzda çalışan sanatçılar olmuştur. Bunları birbirinden ayırmakta yarar vardır. Daha önce yazılan yazılarda böyle bir ayrıma gidilmediği, hepsinin de şu yazının başlığından anlaşılacağı üzere `toplumsal yada toplumcu gerçekçilik` diye genel bir sınıflamaya tabi tutulduğu görülmektedir: Kemal İskender, `Türk Resminde Toplumcu Eğilimler`. Görsel 20. w. Genel Kültür Ansiklopedisi. 1984. s. 1341 -1343. Türkiye'de toplumsal gerçekçi sanatın ilk örnekleri, 1940'lı yıllarda Yeniler grubunun çabalarıyla verilmiştir. Nuri İyem, Kemal Sönmezler, Mümtaz Yener gibi ressamlar İstanbul'da yaşayan balıkçılar ve diğer çalışanların yaşamını yapıtlarına konu yapmışlardır. Aynı yönelişin izine dönemin edebiyatında da rastlanmaktadır. Yenilerin çalışmaları geleneksel formlara bağlı kalsa da, konu açısından oldukça devrimci bir yaklaşıma sahiptir. Onların bu tavrı, Akademi'de uğraş veren ve modern sanat akımlarını (Fransa kaynaklı post-kübist sanat) Türkiye'ye taşımayı amaçlayan `D Grubu`nun çabalarıyla karşıtlık içindedir.- V- Öte yandan aynı yıllarda, Anadolu insanının ve doğasının Türk resmine girme sinde önemli rol oynayan Malik Aksel, Eşref Üren, Turgut Zaim ve Bedri Rahmi Eyüboğlu seçtikleri yerel temalarla birçok ressama örnek olmuşlardır. Özellikle, verdiği yapıtlar ve yetiştirdiği öğrencilerle, geleneksel sanatlardan esinlenen, çağdaş bir sanatın yaygınlaşmasında emeği geçen B.R. Eyüboğlu' nun katkısı büyüktür. 1947 yılında onun atölyesinde öğrenci iken kurdukları `Onlar` grubuyla yöresel konulara ve halk sanatına yönelen Turan Erol, Fikret Otyam, Orhan, Peker, Mehmet Pesen ve Nedim Günsür hocalarından aldıkları eğitim doğrultusunda çalışmayı sürdürmüşlerdir. 1954 yılında yurda dönüşünden sonra asistanlık yapan ve atölye hocası olarak atanan Neşet Günal ise, ustanın görüşlerini benimseyerek yeni bir aşamaya ulaştırmıştır. Her iki sanatçı da yerel temalardan hareket etmekle, birlikte Günah köylülerin sürdürdükleri hayatın görüntüsünden çok karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve yaşam ger çeği ilgilendirmiştir. Böylece, yaklaşım bakımından nasıl Sosyalist Gerçekçilik ile toplum sal gerçekçilik arasında bir ayrıma gidilmişse aynı ayrım, yerel ve ulusal eğilimli sanatçılarla, yöresel temaları belli bir toplumsal gerçeğe işaret etmek ve bir mesajı iletmek için kullanan toplumsal gerçekçiler için de geçerli olabilir. Eyüboğlu' nun öğrencilerinden Nedim Günsür' ün yanı sıra Cihat Burak ve Nuri İyem, 60'lı yıllarda toplumsal gerçekçi alanda uğraş veren belli başlı sanatçılardır. Özellikle 1954-83 yılları arasında İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde hocalık yapan Neşet Günal, yetiştirdiği öğrencilerle bu sanatın yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. 70'li yıllarda sanat sahnesinde yerini alan sanatçıların başında Aydın Ayan, Nedret Sekban, Hüsnü Koldaş, Neşe Erdok, Cihat Aral ve Amerika'da eğitim gören Özer Kabaş gelmektedir. Adı anılan sanatçılar bugün de Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde eğitim görevlisi olarak çalışmaktadırlar. - VI SUMMARY Social Realism is an art that contains subjects taken from the everday life of ordinary people. It is social, because the painting is aware of the problems of society; realism, because the technique is always literal enough to make the artists' specific feelings and meaning clear to all. Social Realism came very much into existance in French painting nearly in the middle of the 19th century. The depiction of daily life from a realistic point of view and social comment on contemporary events play a great role on this type of painting. It has a satirical as well as a heroic aspect. Thus the roots of it should be sought in the paintings of Griinewald, J.Bosch, Brueghel, Le Nain brothers, Caravaggio, Hogarth and Goya. Social Realism, as a very distinctive art appeared first in the painting of Courbet, under the influence of the Socialist ideology. However, this term usually means the painting of the contemporary scene from a leftish view point. The social events such as the 1 830 and the 1 848 Revolutions in France, and the demonstrations of workers in many countries for better living conditions have both affected the literature and the plastic arts of the 19th century. Besides Courbet's work, the paintings of Daumier and Millet can be seen as important social documents that reflect the living standarts of different social classes. The social role of art was much debated from the 1 9th century on, especially by the political left and avand-garde artists, well aware of the society they lived. Some intellectuals labelled the term `art for society's sake` against the well known romantic term `art for arts's sake`, Many Many cultural ventures were launched especially by anarchists and syndicalists under such names as `Social Art`, `Art for All`, `Art and Work`, `Art and Science`. The anarchist philosopher Joseph Proudhon's work `Du principle de Tart et sa destination sociale` is an attempt to lay down the principles of art and its function in the society.VII- During the 20th century mary modern artists produced works that contained scenes from the life of the working class. Kaethe Kollwitz in Germany and `The Eight` in USA have reflected the daily life of the ordinary people in their works. Their art was continued by the New Objectivity painters in Germany and the Social Realists in USA; the first active in the 20's, the second in the 30's. Between the wars, Expressionism and Cubism were mostly used threads among the artists. Social realists like Lager, Rivera and Guttuso have used Cubism as the foundation on which to build their figure compositions on a large scale. The natural ambition of Social Realist painters is the mural in a public building. It is in Mexico, above all, that opportunities to do murals have been provided. Between the wars Diego Rivera in a style evolved from Cubism and Orozco in a style more or less Expressionistic decorated walls in town halls, museums and so on. They also received mural commissions in the USA. Under the Rosevelt Administration, the Federal Art Project of the W.P.A. commissioned murals for libraries, airports, post- offices and the New York World Fair of 1939. Many leading American artists participated, and much of their work was in the Social Realist spirit. It must be distinguished from Socialist Realism, which is the official Party Art of the USSR and the Communist Party generally. This is the dearest kind of Academic art, glorifying the Party of the Peasant and the other stock figures. Also in Turkey, there have been artists that produced work in the field of Socialist Realism. These works must be distinguished from the paintings of the Social Realists. But until recently, as seen in the written sources, both of them have been classified under one and only heading, which is called `socially oriented paintings`. (See. Kemal İskender, `Türk Resminde Toplumcu Eğilimler. Görsel 20.yy. Genel Kültür Ansiklopedisi, 1984, s.1 341 -1349). However, the first examples of Social Realism in Turkey emerged in the works of the group `Yeniler` during the 40's. Artists like Nuri İyem, Kemal Sönmezler, Mümtaz Yener turned to social themes and represented the daily life of fishers and other working people in Istanbul. This tendency towards social subjects in art can also be found in the literature of the time.- VIII The painting of `the Yeniler` was quite traditional, yet the radicality was in the subject matter, which came as a strong contrast to the academic painting of the group `D` whose philosophy was to bring the stylistic novelties in Europe (i.e. the post-cubist painting in France) to their land. Besides the group `Yeniler`, there have been also other painters who wanted to create a national painting in Turkey. Turgut Zaim, Eşref Üren, Malik Aksel and Bedri Rahmi Eyüboğlu are impotant representatives of the regional painting in Turkey. Especially Eyüboğlu inspired by the folk art and the daily life of Anatolian peasants created an original style which was esentially Turkish in spirit. This movement of local attachment was continued by some of his students such as M.Pesen, Nedim Günsür, Turan Erol and Fikren Otyam, who founded in 1 947 the group `Onlar`. Neşet Günal is another painter. Who is very much affected by the art of Eyüboğlu. Although Eyüboğlu and Günal both chose local themes in their paintings, Günal differs from the former by underlining the miseries and hopes of the country side to give a social message. Therefore, the movement of local attachment must be distinguished from social realism. During the 60's,the path laid down by the `Yeniler` was soon followed by artist such as Nedim Günsür.Cihat Burak and Neşet Günal. Especially, Neşet Günal, who tought in the Academy of Fine Arts in Istanbul, influenced many young artists, that became productive in the 70's. Actually Aydın Ayan, Nedret Sekban, Neşe Erdok, Hüsnü Koldaş, Cihat Aral and Özer Kabaş are the leading representatives of Social Realism in Turkey, who also have a post at the Mimar Sinan University, Institute of Fine Arts in Istanbul.
Collections