Modern ile post-modern`e mimari bağlamda bir bakış
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Gerçek ifadesine 20. Yüzyıl başında kavuşan, 1910'lardan 1960'lara kadar süregelen Modern Mimari'nin kuramları esasında 18. Yüzyıl sonu ve 19. Yüzyıl'da geliştirilmiştir. Avrupa'da 19. Yüzyıl bir arayış yüzyılı olmakla birlikte 20. Yüzyıl `avant-garde`ını teknolojik, ideolojik ve kuramsal açıdan hazırlayan bir süreçtir. Modern Mimarlık kavramının ortaya çıkış nedenleri arasında Endüstri Devrimi'ni, Descart'çı ya da rasyonel düşüncenin gelişmesini, Rönesans estetiğinin idealist strüktürünün çürütülmesiyle her dönemin kendine özgü üslûbu geliştirmesi gerekliliği fikirleri sayılabilir. 19. Yüzyıl Eklektisizm'in yer aldığı bir yüzyıl olmakla birlikte, mimariyi `gerçek` değerlere göre şekillendirmek yani yeni yapı türlerine uygun bir dilin aranması türünde rasyonel davranışların da gözlemlendiği bir dönemdi. Bu tutumun öncüleri arasında Abbé de Cordemoy, Antoine Laugier, Jacques-Germain Soufflot, Jean-Baptiste Rondelet, Auguste Choisy, Eugène-Emmanuel Viollet-le-Duc, Henri Labrouste, Etienne-Louis Boullée, Claude-Nicolas Ledoux, Jean-Jacques Lequeu gibi isimleri saymak mümkündür. Bu kuramcıların düşünceleri mimaride XX. Yüzyılda somutlaşacaktır. Eğilimin genel özelliklerini sıralamak gerekirse, geçmişten tamamen kopmasını, binaların çevrelerinden bağımsız olarak yalnızca kendilerine referansta bulunmasının sağlanmasını, süsten arındırılmış yalın yüzeylerin tercih edilmesini ve rasyonel inşaat sisteminin sağlayabildiği evrensel olma isteğini sayabiliriz. Ne var ki 1960'lı yılların sonlarında şehirciliğe de 'tabula rasa' mantığıyla yaklaşan bu mimariye sonradan Post-Modernizm olarak adlandırılacak akımla tepki verilecektir. Gerçekten de şehrin konut, çalışma, eğlence ve ulaşım olmak üzere dört ana işleve indirgenmesi ve tarihî dokunun göz önünde bulundurulmaması, bu tepkilerin bir yerde haklı olduğuna işaret etmekteydi. Post-Modernizm mimariyi dille eş tutup, mimarinin kullanıcıyla da iletişime girmesi gerekliliği üzerinde duracaktır. Mimarinin kodlar aracılığıyla algılanan bir araç olduğu ve kodların, dolayısıyla da algılamanın her kültüre göre değiştiğine inanılmaktadır. Post-Modernizm'in bir tanımını ve bünyesinde barındırdığı tutumları sınıflandıran eleştirmen Charles Jencks'e göre Post-Modernizm'de tarihçi, radikal eklektisist, neo-rasyonalist, klasisist eğilimleri bulmak mümkündür. Eleştirmene göre akım başladığı 1970'lerden 1990'lara kadar bir gelenek olma özelliğini kazanmıştır. Modernism and the rational way of thinking is based on Viollet-le-Duc's, Abbé Laugier's, Semper's theoretical writings dating from the 18th. century. In the 1920's these thoughts found expression in architecture. This architecture may be characterized by its total rupture from the past, its buildings which are independant from their context and which only take reference from themselves, its simple façades avoiding to use ornament and its ambition to be universal. Nonetheless by the end of 1960's reactions to this kind of architecture and city planning practises which treated the city as a blank paper to build on began to take place. This tendency which would later be called Post-Modernism was going to consider architecture as another kind of language so communication with the user would become of primordial importance. The Critic Charles Jencks talks about historicist, radical eclectisist, neo-rationalist and classical tendencies of Post-Modernism. According to the author, the style has succeeded to become a tradition of its own from the days it first appeared in the 1970's onwards.
Collections