Türk sinemasında şiddet ve cinsellik olgularının işleniş biçimi ve bu olguların Türk toplumuna etkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
II ÖZET Cinsellik ve şiddet olguları yaşamın devamını sağlayan iki temel içgüdüdür. Toplumların siyasi, ekonomik, kültürel, toplumsal, dinsel yapıları bu olguların algılanış ve yaşanış biçimini belirler. Cinselliğe ve şiddete ilişkin davranış biçim farklılıkları bu anlamda hem psikolojik hem de sosyolojik bir bütünlük içerir. İnsan ilişkileri söz konusu olduğunda, bu iki içgüdünün davranışlarımıza ve tepkilerimize yansıdığı düşünülürse, her filmde cinsellik ve şiddet öğelerine ilişkin çıkarımlar yapmak mümkündür. Türk sineması, ilk konulu filmlerinden bugüne `aşk ve ölüm` temasını yoğunlukla kullanmış; cinsellik ve şiddet olguları yaratılan hikayelerde ortaya çıkmıştır. Türk sineması, 1960'lara kadar ki süreçte, bu olguları genel olarak, anlatılan konulardaki gerilimi sağlamak amacıyla belirli şablonlar içinde kullanmış fakat, bu olguların gerek psikolojik gerekse toplumsal algılayış boyutları derinlemesine gündeme getirilmemiştir. 1960'h yıllarda bu olguların psikolojik ve dürtüsel boyutlarıyla birlikte; bu dürtülerin algılanmasında etkili olan toplumsal, ekonomik, dinsel, siyasi yapı daha derin ve çok taraflı ele alınmaya çalışılmıştır. 1970'li yıllarda siyasal söylemli filmlerin ideolojik yapıları içinde, bu dürtülerle ilgili `kurmayı hedefledikleri yeni düzen` adına yeni bir bakış açısı getirmemiş, feodal bakış açısının izlerini hissettirmiştir. İslamcı sinema bu dürtülerin `tehlikesi` karşısında, `dini yaşam biçimi` dışında bir öneri getirmemektedir. Aynı dönemde ağır melodramlar ile porno filmlerin cinsellik olgusuna bakış açısı iki uç noktayı oluştururken, şiddet öğesi filme `hareket` getiren bir öğe olarak kullanılmaktadır. 1980'li yıllarla birlikte; yeni bir düzen oluşturmayı hedefleyen siyasal söylemlerden sıyrılan Türk sineması, kadının toplumsal ve cinsel sorunlarına ağırlıklı olarak eğilen filmler yapmıştır. Kadın- erkek kutuplaşması keskinleşmiştir. 1990'larla birlikte özel televizyonların kurulmasıyla, izleyicinin eski Türk filmlerine olan talebi ve özlemi gerçeği ortaya çıkmış, azalan film yapım sayısına karşın izleyici ile buluşmayı hedefleyen bazı projeler gerçekleşmiştir. Fakat yapılan filmlerin büyük bir bölümü cinsellik ve şiddet olgularını `batı sineması`nın algıladığı biçimde yansıtmaktadır. Özellikle şiddetin ortaya çıkışındaki toplumsal nedenlerin ve bu şiddetin biçimi gelişkin ülkelerin büyük sorunudur. Bu sorun medyanın da desteği ile ülkemize adapte edilmekte ve filmlerimize biçim olarak yansımaktadır. Şiddet ve cinsellik olguları toplumumuzdaki genel değişimlerle birlikte yeniden tanımlanırken, bu tanım Türk sinemasına doğrudan yansımaktadır. Ill SUMMARY The facts of sexuality and violence are the two basic instincts enabling the continuity of life. The political, economic, cultural, social and religious structures of societies determine the perceiveness and viability of these facts.The differences in attitudes regarding the sexualityand violence comprise both psychological and sociological approaches. When human relations are talked about, and these two instincts are considered to be reflected on our behaviours and reactions, it is possible to draw conclusions regarding the items of sexuality and violence in every film. From the first feature films up to present, Turkish cinema has used the theme of `love and dead` extensively; facts of sexuality and violence have appeared in these stories. Turkish cinema, during the period before 1960's, used these factsin certain patterns, generally to ensure some tension in the narrated subject-matter; but level of perceiveness, either psychological or sociological, was not studied in depth. In 1960's, forms relating the motive and psychology of these facts and also the social, economic, religious and political structures effective in perceiveness of these motives were studied more deeply and in details. In 1970's, political films in the name of `new order aimed to establish` did not attribute a new point of view, but caused to perceive conservativism. islamic cinema does not prapose anything except religious way of life against the `danger` of these instincts. In the same period, while the point of view towards the fact of sexuality of melodrama and pornographic films forms two extreme points, the item of violence was used as `action` attained in film. Along with 1980's Turkish cinema, stripped off political expressions aiming to form a new order, made films mostly depicting the social and sexual problems of women. Polarizationof women- men became sharper. With the establishment of private TV channels in 1990's, the reality of spectators need and desire for old Turkish films became apparent, despite the decreasing number of film productions, some projectsaiming to meetwith audience were achieved. But the majority of these films reflect the facts of sexuality and violence in the form perceived by `The Western World`. Disappearing of social reasons in the emerge of violence and arising the form of violence without reason have been a great problem of the developed countries. With the support of mass media,this problem has been adapted to our country and reflected in our films.
Collections