Televizyonlarda yayınlanan Türk filmlerinin seyirci ile ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
rv ÖZET Türkiye'de sinema-seyirci ilişkilerinin televizyon ekranlarındaki görünümünü inceleyen bu tez çalışması, temelde sinema-toplum ilişkilerine dayanmaktadır. Buna göre, başlangıcından günümüze Türk sinemasında filmlerin yapım, dağıtım ve gösterim koşullan, bu ilişkinin belirlediği bir yapı içinde gerçekleşmiştir. Bu bakış açısıyla Türk sinema tarihim sinema-seyirci ilişkileri çerçevesinde ele aldığımızda; üretilen filmlerin, içinde bulundukları dönemin siyasal, kültürel, toplumsal ve hukuksal atmosferini yansıttıkları söylenebilir. Türk seyircisinin sinemayla tanıştığı ilk yıllardan itibaren sinema seyirci ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Sınırlı bir çevrede sınırlı sayıdaki kentli seyirciyle buluşan ilk konulu filmlerde ağırlıklı olarak yerli kaynaklardan yararlanılmasına karşm, Muhsin Ertuğrul'un bu alana girmesiyle bu eğilimin yerini, yabancı kaynaklara ve tiyatroya kayan bir sinema anlayışı almıştır. Bu dönemde yerli film seyircisi, özellikle güldürüye dayalı filmlere ve Kurtuluş Savaşı'nı konu edinen filmlere yoğun ilgi göstermiştir. 1939'da Muhsin Ertuğrul'un sinema alanındaki tekelinin sona ermesiyle birlikte Türk sinemasında seyirci faktörü öne çıkmaya başlamıştır. Bu tarihlerden itibaren başlayan sinemacı- seyirci yakınlaşması 1950'lere gelindiğinde dönemin siyasal ve ekonomik gelişmelerinin de katkısıyla iyice belirginleşmiştir. Bunda sinemacıların maddi kaynaklarının seyircinin gişeye bırakacağı paraya dayanması etkili olmuştur. Böylece Türk sinemasında toplumun, dolayısıyla seyircinin istek beğeni ve kültürel yapısı, üretilen filmlerin biçim ve içeriklerinde belirleyici olmaya başlamıştır. Bu eğilim 1960'larda doruk noktasına çıkmış ve yerli film seyircisi bölge işletmecileri aracılığıyla bu üretim sürecinin belirleyici ve itici gücü olmuştur. Sinemanın halkın tek ve en ucuz eğlence kaynağı olduğu bu yıllarda sinema-seyirci ilişkileri en sıcak dönemini yaşamıştır. Çekilen filmlerin temalarından, oyuncularına, diyaloglarından mekanlarına kadar bir çok öğesi, dönemin seyircisinin tercihlerine göre belirlenmiştir. Bu yapı 1970'lerin ortalarına kadar Türk sinemasına egemen olmuştur. BuV dönemde üretilen filmler, büyük ölçüde melodram ve güldürü filmleridir. Merkezinde bir aşk hikayesi barındıran bu filmlerde, aile içi sevgi-saygı, mahalleli arasındaki dayanışma ve geleneksel değerler önemli bir yer tutmaktadır. Bu filmlerin seyirci kitlesini orta sımf aileler oluşturmaktadır. 1970'lerin ortalarından itibaren televizyonun ülke çapında yaygınlaşması ve aym dönemde yaşanan ekonomik, toplumsal ve siyasal bunalımlar, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu seyircinin sinemadan uzaklaşmasına yol açmıştır. Sinema alanındaki bu kan kaybı, zamanla seyirci profilinin de değişmesine neden olmuştur. Böylece çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu seyirci kitlesine yönelik seks komedileri, fantastik unsurları öne çıkaran kostümlü macera filmleri ile siyasal söylemli filmler üretilmiştir. Sinema seyirci ilişkilerinin giderek yozlaşmaya ve zayıflamaya başladığı bu süreçte, eski seyirciyi sinemaya çeken filmler Kemal SunaPlı güldürü filmleri olmuştur. Dönemin toplumsal ve ekonomik yapısını, insan ilişkilerini sade ve mizahi bir dille yansıtan bu filmler gerek sinemada gerekse televizyonda, seyirciden yoğun ilgi görmüştür. 1980'lerden itibaren televizyon ve videonun etkisiyle yerli film seyircisi sayısı önemli ölçüde azalırken sinema seyirci ilişkilerinde de farklı bir döneme girilmiştir. Bu tarihlerden itibaren sinema alanındaki üretimin çarkı, seyirci dışındaki farklı finans kaynaklarmca döndürülmeye başlanmıştır. Buna paralel olarak yapılan filmlerde seyircinin beğeni, beklenti ve kültürel yapısından çok yönetmenlerin kişisel ve ideolojik eğilimleri ile 80'lerin ortalarından itibaren popülerleşen Batı kaynaklı yabancılaşmanın `yükselen değerler`i etkili olmuştur. Bu ortamda üretilen filmler yerli ve yabancı festivallerden ödüllerle dönmelerine karşın Türk seyircisinden aym ilgiyi görmemişler ve bu yüzden gösterime girecek salon bulmakta zorlanmışlardır. 1990'da özel televizyonların TRT'nin bu alandaki tekeline son vermeleriyle birlikte, sinema-seyirci ilişkilerinde televizyonun yeri ve önemi artmaya başlamıştır. Kısa sürede çoğalan özel televizyonlar, yayın saatlerini en ekonomik ve verimli biçimde doldurmak amacıyla yerli veVI yabancı sinema filmlerinden yararlanma yoluna gitmişlerdir. Bu süreçte Türk filmlerini daha çok dolgu malzemesi olarak kullanan televizyon kanalları, seyircinin bu filmlere olan ilgisini farkedince yayınlarında bu filmlere daha fazla yer vermeye başlamışlardır. Özel televizyonların seyircinin ilgisine duyarlı olmalarının altında ekonomik bir neden yatmaktadır. Ticari yayıncılığın rekabetçi ortamında ayakta kalabilmek için reklam pastasından belirli bir pay almak isteyen özel televizyon kanalları, izlenme oranı-reklam ilişkisine dayalı bir yayın politikası uygulamaktadırlar. Bu işleyişe göre televizyon kanalları, izlenme oram (rating) ve izlenme payı (share) verileriyle somutlaştırdıklan seyirci kitlelerini reklamverene pazarlamaktadırlar. Sinema-seyirci ilişkileri ve sinema-televizyon ilişkilerinin kesiştiği bu yapı içinde dikkati çeken en önemli olgulardan biri, bu dönemden itibaren televizyonlarda yayınlanan eski Türk filmlerine televizyon izleyicisinin gösterdiği yoğun ilgidir. 1990'ların başında kendini gösteren, ortalarında yoğunlaşan ve günümüzde de sürmekte olan bu ilgi, sinema alanındaki çelişkili bir durumu da açığa çıkarmaktadır. Seyircinin bu yıllarda Türk sinemasında çekilen filmlere ilgi göstermeyip televizyonlarda tekrar tekrar yayınlanan eski Türk filmlerini yüksek izlenme oranlarında seyretmesi dikkat çekicidir. Sinemanın seyircisiyle birlikte varolabileceğim ve yaşayabileceğini gösteren bu durumun sinemacılarımız tarafından tarafsız ve çağdaş bir anlayışla değerlendirilmesi, Türk sinemasının geleceğine ışık tutacaktır. ANAHTAR KELİMELER: Sinema, Seyirci, Kültür, Yabancılaşma, Televizyon, İzlenme Oranı. VII SUMMARY This thesis, which examines the aspect of cinema-audience relationship on tv screens, mainly focusses on the cinema-society relationships. From the beginning to the present, conditions of film production, distirbution and projection have been achieved in the form determined by this relationship. From point of view, when tackling the history of Turkish audience, cinema audience relationship, those films reflect the political, cultural, social and legal atmosphere of their perriod. From the early years of introduction of cinema to Turkish audienc, cinema-audience relationship has fluctuated. Altough the first feature films which reached to the limited urban viewers in a limited environment, mostly made of use of domestic sources, with Muhsin Ertuğrul's launching, this tendency was replaced by the apprehension of foreign sources and also the theatre. During that period, viewers of domestic films were mostly interested in the comedies and the films about Turkish Independence War. In 1939, when the monopoly of Muhsin Ertuğrul ended, the factor of audience in the Turkish cinema became very important. In 1950's, with the political and economical improvements of the period, this cinema-audience affinity became more clear. Here the mutual support of financial sources of film makers and the box office have been effective. Thus, the wish, good taste and cultural habits of society started to become determinant in the forms and content of the films. This tendency reached to its peak in 1960's, and with the assistance of area managers, domestic audiences became the determining and motivative factor of the production period. During this period, in which cinema was teh only and cheapest way of entertainment, cinema-audience relationships had its highest affinity. Most of the elements such as subject- matters, cast (actors), dialogues and sites were determined by the prefence of audience of that period. This was dominant in Turkish cinema until the mid 1970s. The films producedVIII during that period were mostly melodram an comedies. With a love-affain in the content, love-respect in family, mutual support among neighbours and traditional appraisal played an important role in the films. Audiences of these films were mostly middle-class families. From the mid 1970s, widespread oftelevision in the country and economical, social and financial depression which was exxperienced during the same period, caused the audiences -mostly women- to drive away from the cinema. Thus sexual comedy films, adventure films with fantastic elementsand political sayings were made and that was aiming at mostly teenagers. During this period, in which cinema-audience relationship gradually degenerated and weakened, the films that attracted the audience again were Kemal Sunal comedies. These films which reflected the social and economical situation and also the human relations in a humerous way, had a high interest both in cinema and on television. From 1980s, with the influence of tv and video, the number of domestic audience has considerably increased, thus cinema-audience relationship experienced a different period during which film production revolving was achieved by different financial resources apart from from the audience. In these films, in dividual and ideological tendency of directors and also foreign films mainly with western origin became more popular and this exoticism with 'increasing values' became more effective. Altough these films won awards in festivals both at home and abroad, they did not have the same interest of Turkish audience and had a difficulty finding halls (cinemas) for projecting. In 1 990, when private televisions put an end to the monopoly TRT, the place and importance oftelevision started to increase. Rapidly increasing private televisions made use of domestic and foreign films in order to cover the broadcasting hours most efficiently. Upon realising the interest of audiences in these films, they started using more often. The sensitivity of private televisions to the interest of audience has an economical reason in itself. In order to ensure the continuity in the competitive environment, privateIX televison channels, willing to take share from commercials relationship. And they have been marketing the audience graps to the ones who give commercials. In this intersection, one of the most important facts is that, audiences have had a high interest in the old Turkish films shown on television. This interest that emerged in the early 1990s, increased tomards the mid 1990s, and that continues, reveals a contradiction in this field. Audiences did not have much interest in the Turkish films produced during these years, but it is meaningful that they watched the old Turkish films broadcast on tv over and over again. If, the reality that cinema can exist with its audience, is evaluated with a neutral and contemporary understanding of your film-makers that will enlighten the future of Turkish cinema. KEY WORDS: Cinema, Audience, Culture, Estrangement, Televison, Rating.
Collections