(B)Ağsal düşünce: Toplumbilimin gündelik pratikler üzerinden sorunsallaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Günümüzde yerleşik norm ve biçimlerle güçlü bağı olanlar ile süregiden koşulları yok sayan ve saptıranlar arasındaki yaygın gerilim, bugüne değin birbirinden farklılıkları olduğu ileri sürülenlerin kendileri için a priori belirlenen sınırları aşarak disimetrik birliktelikler geliştirmesi üzerinde temellenmektedir. Bu araştırmada gündelik hayatta yaşanan bu mücadele, yenilikleri ortaya çıkarması açısından bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmektedir. `Toplum' anlayışı ile politika üretim sürecinin işlemesine kaynak teşkil eden toplumbilim yaklaşımlarının gündelik pratikleri niteliksiz olarak değerlendirmesi nedeniyle de toplumbilimin kendisi sorunsallaştırılmıştır. Sorunsallaştırma, merkez / çevre, mikro / makro, birey / toplum gibi ikili karşıtlıklara dayanan kartezyen ayrım aşılarak gerçekleştirilmiştir. Böylelikle mikro ve çevrede bir gündelik pratik olarak değerlendirilen yemek ile makro ve merkezde sorunlar olarak değerlendirilen göç ve toplumbilim, gündelikliği oluşturan unsurlardan biri olan tüketim güdümündeki liberal ekonomi ve politikalar bağlamında birbirleriyle `geçici olmak suretiyle' denk tutularak irdelenmiştir. Ancak bu içkinleştiren eleştirel bakış, `toplumbilimin madunluğu' olarak nitelendirilen bir ifade sorunu ile karşılaşmıştır. Yeni düşünme biçimlerine duyulan zorunlu ihtiyaçtan yola çıkarak `(b)ağ' kavramı önerilmiştir. Böylelikle `neyin, nasıl yapılması gerektiğini söyleyen bir anlayış' ile `kendi tekil yapma tarzını yaratan zihniyet' arasındaki yaygın gerilimin gündelik hayat içinde hangi koşullar altında çözüldüğünü keşfedebilmek için araştırmanın çekim merkezi, yeni etik ve politik tavırları açığa çıkaran tekrar ve farklar üzerinde temellendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, toplumbilimin yerleşik ve örgütlenmiş sınırları farkederek aşması ve tutarsızlıkları ifade ederek içkinleştirmesi ihtiyacı doğmaktadır. Gündelik hayatta deneyimlenen çelişkiler ve değişim(cik)ler üzerinden daha gerçekçi analizler yapılabileceğinden hareketle, bugüne kadar birbirinden bağımsızmış ya da ilgisizmiş gibi değerlendirilen farklı disiplinler ile işbirlikleri geliştirmenin, çoğul bir epistemolojik keşfi sağlayacağı savunulmaktadır. Today there is a dispersed tension which is based on dyssymmetrical associations of the ones that deviate and resist to the existing orders and those that have strong attachments with the hegemonic norms and forms. This controversy experienced by distinctive legitimation demands is considered as a process of transformation infiltrated in everyday practices. In this research, major social sciences which evaluate everyday practices as unqualified are problematized since the sedentary definition of society is used in the policy making which has yet again a great impact on quotidian experience. Food, as a micro and a peripheral issue, migration and major social sciences, as macro and central problems, have been analyzed dyssymmetrically on a temporary basis through consumption that is provisioned by liberal economy and politics. Nevertheless, this immanating critical perspective is circumscribed with an obstacle of expression which is evaluated as the ?subalternity of social sciences?. In imperative need of innovative ways of thinking, the concept of (net)tachment is proposed. To discover how the tension between the ones who ?determine what / how to do things?, and the ones who ?create singular ways of doing things? is resoluted, center of gravity of the research is on repetitions and differences that expose the emerging ethical and political attitudes. According to the conclusions, the immanation of the non-coherences of organized limits of social sciences is required. Making more realistic analysis through the miniscule changes in everyday life, the discovery of a plural epistemology can be ensured by cooperating with distinctive territories.
Collections