Boğaziçi doğal ve tarihi sit değerlerini içeren koruma planlaması içinde Boğaziçi öngörünüm alanı ve sahil şeridinin yeniden değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Zengin tarihi, kültürel ve doğal bir coğrafyaya sahip olan ülkemizde, hızlı yapılaşma beraberinde nitelikli alanların yok olma ve kaybedilme tehlikesini getirmiştir. Bu alanların korunarak gelecek kuşaklara ulaştırılması için gerekli duyarlılığın oluşmadığı, çalışmaların yeterince yapılmadığı görülmektedir. Yeni konut alanlarına artarak devam etmekte olan ihtiyaç, özellikle rant açısından yüksek değere sahip alanları cazip hale getirmiştir. Bu konudaki yasal mevzuatın yetersiz, çok başlı olması ve mevcut mevzuatın yeterince uygulanmaması sonucu, kentlerimizde bu değerlerin bir kısmı yok olmuştur. Mevcut korunabilen değerlerimiz ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.Cumhuriyetin ilk yıllarında, imar planları ile kentlerin eski dokusu yok edilerek yeni kentlerin oluşturulması yönünde politikalar izlenmiştir. Bu dönemde, özellikle kent merkezlerindeki tarihi ve kültürel doku, büyük zarar görmüştür. 1970 yıllardan itibaren, belirlenen tarihi, kültürel alanlarda, her hangi bir yapılaşma izni verimeyerek bu alanların korunması öngörülmüştür. Çözüm öngörmeyen, problemleri ötelemeye dönük politikalar, kentlerin bu bölgelerini çöküntü alanları haline getirmiştir.21.07.1983 tarihli Boğaziçi kanunun ? Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu? ile yetki, görev ve sorumluluklar belirlenerek, karar ve denetim mekanizması oluşturulmaya çalışılmıştır. Kanunun amacı; korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilatın kuruluş ve görevlerini tesbit etmek olarak belirlenmiştir. Kanun kapsamında Boğaziçi alanı; öngörünüm alanı, etkilenme alanı ve geri görünüm alanı olarak bölgelere ayrılmış ve bu alanların yetkileri yeniden düzenlenmiştir.1983 tarihli kanunla doğal sit alanı olarak ilan edilen Boğaziçi alanı, daha sonra Boğaziçi kanununun değişikliklere uğraması ve yetki alanları arasındaki karmaşadan dolayı bozulmaya maruz kalmış, alan gerektiği kadar korunamamıştır. Koruma anlayışının stratejik plan anlamında genel bir karar olması gerekirken, İstanbul'da bu stratejik planların zamanında yapılmaması, çarpık kentleşme olgusu ve tarım alanlarının sanayi bölgesi olmasıyla, sahillerin önemli bir kısmının betonlaşmasıyla karşı karşıya kalınmış ve kent günden güne bir yıkıma doğru gitmiştir.Tezde; ihmal edilen bu konular kentin bütünü içerisinde yeniden değerlendirilmiş, koruma yaklaşımına yeni modeller üretebilmek için, Boğaziçi'nin tarihten günümüze değişen durumu ile mekansal gelişimi anlatılmak istenmiş, mevcut yasa çercevesiyle de boğaziçi alanının tahrip olmasının yasal nedenleri ortaya konmak istenmiştir. Bu değişim sırasında alanın sentezi ve sentez ışığında yapılan bölgeleme çalışması yapılmış bu tespitlerle fiziksel ve sosyal değişimin kenti nasıl etkilediği daha detaylı bir şekilde yeniden değerlendirilmiştir. Bu bağlamda sürdürülebilir yenilikçi koruma yaklaşımlarının oluşması gerektiği düşüncesi savunulmuştur. In our country that has rich historical, cultural and natural geography, rapid and unplanned urbanization endanger well-qualified areas and historical heritages. Required sensibility and sufficient work for preserving these areas can not be formed to deliver to posterity. Continuing demand of areas for new buildings especially with profitable prime values make them attractive for construction. Due to inadequate policy, some of these heritage areas are destroyed and also the existing heritages are about to face with this disappear.<In the beginning years of Republic, with the development plan, texture of towns are destroyed because of the new policies that are treated on those years. In this period, historical and cultural textures especially in town center are damaged. From years 1970?s, any structuring is forbidden at specified historical and cultural areas for conservation. The policy which cannot solve the problems; only convert these zones to slum areas.?The Protection of Cultural and Natural Heritage Policy? dated on September 21st, 1983, not only duties and responsibilities are determined but also audity and decision mechanisms are established. Goal of this law is to arrange activities about preserving of movable and immovable cultural and natural heritage and to determine the missions and functions of the organisation which carry out the decisions. Bosphorus area is seperated into three section as front-view zone, back-view zone and affected zone within the meaning of the law.Bosphorus area which was announced as natural protected area in 1983, was messed up and couldn?t preserved enough because of some changes on Bosphorus Act and province confusions. Although preservation concept must be a strategical plan, it couldn?t run on time in Istanbul so most of waterfront areas face with concretion because of unhealthy urbanization and uncontrolled industrialization.In the thesis, neglected subjects are re-evaluated in whole town. To generate new models for preservation approach, modifying conditions and local development from past to present has been described. Legal reason of Bosphorus Area destruction is stated in current law. It is detailed analysed how physical and social variation has influence on town by synthesis of Bosphorus Zone and zonal study in light of this synthesis and in this context, consideration of innovative aproach to sustainable conservation is defended.
Collections