Crohn hastalığında interlökin reseptör agonist gen polimorfizmi ve anti saccharomyces cerevisiae antikorlarının tanı değeri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Inflamatuvar barsak hastalığı başlığı altında tanımlanan ülseratif kolit ve Crohn hastalığının genetik, çevresel ve immünolojik faktörlerle ilişkili olduklarının bilinmesine rağmen etyopatogenezi henüz tam olarak bilinmemektedir. Yapılan çalışmaların bir kısmında genetik faktörlerden biri olan Interlökin 1 reseptör antagonist allel 2 polimorfizmi (IL-1RN allel 2) inflamatuvar barsak hastalarında normal popülasyona göre daha yüksek bulunmuştur. Bazı çalışmalarda da böyle bir ilişkinin olmadığı gösterilmiştir. Bu çalışmalar ağırlıklı olarak ülseratif kolit hastaları üzerinde yapılmış olup Crohn hastalığı için yeterince bilgi yoktur. Ayrıca IL-1 RN allel 2 ile ülseratif kolitin yaygın tutulumu arasında da ilişki saptanmıştır. Çalışmamızda 26 Crohn hastası ve 33 sağlıklı kontrolden alınan periferik kan örneklerinde PCR yöntemi ile IL-1RN allelleri araştırıldı. Sonuçlara göre Crohn hastalarının %46.1'inde ve kontrol grubunun %24.2'sinde IL-1RN allel 2 pozitif bulundu. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Hastalığın fibrostenotik tipinde 11-1 RN allel 2 pozitifliği diğer tiplere göre anlamlı bir şekilde yüksek bulundu. Bu bulgu ÜK hastalarında IL-1RN allel 2 ile hastalığın yaygın tutulumu arasındaki ilişki ile benzerlik göstermektedir. Sonuçlara göre IL-1RN allel 2'si pozitif olan hastalar daha fazla operasyon geçirmişler, ancak aradaki farkın anlamlı sayılması için hastaların sayısı yetersizdir. Çalışmanın ikinci kolunda ise Crohn hastalığı için özgün olan ve ekmek mayasında bulunan Saccaromyces Cerevisiae'ye karşı gelişen Anti Saccaromyces Cerevisiae Antibody (ASÇA) ELISA yöntemiyle araştırıldı. ASCA'nın hastalığın agresif seyretmesi ve ince barsak tutulumu ile ilişkili olduğu değişik çalışmalarda gösterilmiştir. Farklı etnik gruplarda Crohn hastalarında ASÇA pozitifliğinin insidansı 48%50 ile %70 arasında değişmektedir. Türk toplumunda bu insidans normal populasyonda (kontrol grubu) ASÇA IgA için %15.4 ve ASÇA IgG için %12.1 bulundu. Crohn hastalarında ise ASÇA IgA ve IgG insidansı sırayla %65.4 ve %69.2 tespit edilip normallerden anlamlı bir şekilde yüksek bulundu. Hiç bir sağlıklı kontrol hastasında ASÇA IgG ve IgA ikisi birarada pozitif bulunmadı. Sonuç olarak bu iki antikor'un birarada pozitif olmasının Crohn hastalığı için oldukça duyarlı olduğu düşünüldü. İnce barsak tutulumu olan hastalarda ASÇA IgG pozitifliği anlamlı olarak daha yüksek bulundu ve bu da önceki araştı rmalardaki bulgularla benzerlik göstermektedir. ASÇA IgA'sı pozitif olan hastalar daha erken yaşta hastalığa yakalanmıştı, ancak aradaki yaş farkı istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Diğer taraftan ASÇA IgG ve IgA pozitifliği ile IL-1RN allelleri arasında ilişki saptanamadı. Crohn hastalığının genetik zemini uygun olan fertlerde çevresel fatkörlerin tetiklemesi ile başladığını kabul ederek çalışmamızın önemli özelliklerinden biri bu iki faktörün birarada değerlendirmesidir. Günümüzde Crohn hastalığının etyolojisinde en geçerli varsayımlardan biri genetik sapmaların varlığında çevresel faktörlerle tetiklenen immün yanıttır. Gerek genetik anomalilerin gerek hastalığın klinik seyri ve ailevi özellikleri açısından sınıflamaya yarıyacak göstergelerin duyarlılığı ve özgünlüğünün daha geniş gruplarda sınanması ve doğrulanmasi gerekir. Bu çalışma bu açıdan bir temel teşkil etmektedir. 49
Collections