Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan erişkinlerin dikkat eksikliği, hiperaktivite, dürtüsellik belirtileri ile eştanı ve psikososyal profili
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
6. ÖZET Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) erken çocukluk döneminde başlayan ve temel belirtileri %30-70 oranında erişkin dönemde de devam eden kronik, gelişimsel bir bozukluktur. Temel belirtileri dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktivite olan bu bozukluk hastaların erişkin dönemde de psikolojik ve sosyal alanlar ile eğitim/meslek alanlarında sorunlar yaşamalarına neden olur. Bu da hastaların genel işlevselliklerinin ve yaşam kalitelerinin olumsuz şekilde etkilenmesiyle sonuçlanır. DEHB'nin kronik seyirli olması ve psikiyatrik eştanı oranının da yüksek olması erişkin dönemde bu bozukluğun tanınabilmesinin önemini artırmaktadır. Bu çalışmada, DSM-IV'e göre DEHB tanısı alan erişkinlerin dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktivite belirtileri, psikiyatrik eştanı varlığı ve sosyodemografik profili açısından normal kontrollerle karşılaştırılması ve erişkin dönemdeki DEHB'nin özelliklerinin tartışılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, Nisan 2003-Mart 2004 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri polikliniğine başvuran ve DSM-IV tanı ölçütlerine göre DEHB tanısı konulan 36 kişi alınmıştır. Kontrol grubu ise MÜTF çalışanları arasından çalışmaya katılmayı kabul eden 40 gönüllüden oluşturulmuştur. Sosyodemografik özellikler, yarı-yapılandırılmış bir form kullanılarak yapılan klinik görüşme ile belirlenmiştir. Psikiyatrik eştanı varlığını değerlendirmek için yapılandırılmış klinik görüşme (SCID-I ve II) uygulanmıştır. Ayrıca her iki gruba DEHB puanlaması için WURS, genel psikopatolojinin derecelendirilmesi için SCL-90-R ve depresyon derecelendirmesi için BDÖ verilmiştir. Çalışmanın sonuçları, DEHB'li erişkinlerin eğitim başarılarının daha düşük ve öfke kontrollerinin daha zayıf olduğunu göstermektedir. DEHB'lilierin hem kendilerinde hem ailelerinde diğer psikiyatrik hastalıkların bulunma oranları daha fazladır. DEHB belirtilerinin şiddeti arttıkça eştanı varlığı çoğalmaktadır. Bunun sonucunda yaşam alanları üzerine olan olumsuz etkisi ve tedavi 40ihtiyacı artmaktadır. Bu durum DEHB'nin olduğu durumlarda eştanı varlığı açısından da değerlendirme gerekliliğini ortaya koymaktadır. DEHB'nin hem çekirdek belirtilerinden kaynaklanan kişilik yapısının bozucu etkileri, hem de sık eştanılı bir problem olması, DEHB varlığında tedavilerin uygulanmasını güçleştirmektedir. Her bir problem için farklı yaklaşımlara ihtiyaç duyulabileceği gözönüne alınmalıdır. DEHB'nin başka klinik gruplarda eştanı olarak görülme sıklığının araştırılması, tanı ve tedaviye olan etkisinin incelenmesi bir sonraki adımı oluşturacaktır. 41 7. ABSTRACT Attention Deficit Hyperactivity Disorder (ADHD) is a chronic developmental disorder, which begins in the early childhood, and its basic symptoms continue in the adulthood at 30-70%. This disorder which has the basic symptoms including inattention, impulsiveness and hyperactivity, causes the patients to experience problems in the psychological and social areas and in their educational/professional life during adulthood. This has a negative influence on the general functioning and quality of life of the patients. Since ADHD is a chronic disorder and the rate of psychiatric comorbidity is high, it is important to diagnose this disorder in the adulthood. This study aims to compare the adults that diagnosed with ADHD according to DSM-IV with normal control individuals, in terms of inattention, impulsivity and hyperactivity symptoms, existence of psychiatric comorbidity and socio- demographic profile and to discuss the characteristics of ADHD in the adulthood. 36 individuals have been accepted to this study that appealed to Marmara University, School of Medicine, Psychiatry Outpatient Clinic between April 2003 and March 2004 who were diagnosed with ADHD according to DSM-IV diagnosis criteria. The control group was consisted of 40 volunteers among employees of Marmara University, School of Medicine. The socio- demographical characteristics were determined with the clinical interview by using a semi-structured form. To evaluate the existence of psychiatric comorbidity, structured clinical interview (SCID-I and II) was applied. Furthermore, to both groups, WURS for ADHD rating, SCL-90-R for general psychopathology assessment and BDI for depression assessment were given. The results of the study indicate that the adults with ADHD have lower level of educational achievement and weaker anger control. The rate of existence of other psychiatric disorders in ADHD patients and in their families is higher. The existence of comorbity increases when ADHD symptoms are more 42severe. Thus, its adverse effects on the living areas and the need for treatment increase. This situation indicates that it is necessary to make an evaluation in terms of existence of comorbidity, when there is ADHD. The treatment becomes difficult in the existence of ADHD because of disruptive effects of personality structure resulting from basic symptoms of ADHD and of being a problem with frequent comorbidity. It should be considered that different approaches may be required for each problem. Investigating the frequency of comorbidity of ADHD in other clinical groups and its impact on diagnosis and treatment will be the next step. 43
Collections