Tarih boyunca doğa-mimari etkileşimleri ve günümüze yansımaları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada doğayı koruma ve doğaya uyum sağlama çabalarının güncel bir söylem olması ve yalnızca mimari alanında değil diğer disiplinlerde de ciddi bir araştırma konusu olması nedeniyle, bu durumun mimaride hangi şekillerde ele alındığı incelenmiştir. Mimari söylemlerde doğanın insanoğlu tarafından müdahale edilmemiş halinin ideal bir yaşam alanı olarak görülmesi, doğanın düzeni ve işleyişini anlamaya yönelik çalışmaların artmasını sağlamıştır. Modern dönemin bir kırılma noktası olarak görülmesi, Modern öncesi dönemlerin idealize edilmesini sağlarken, Modernizm sonrasının ise bir krize işaret ettiği görüşlerini oluşturmuştur. Toplum hayallerinde geçmişe ya da geleceğe referans verilerek ideal olan aranmıştır.Doğanın giderek tahrip olması tarih boyunca üzerinde konuşulan bir konu olduğu için tezde, doğayı temel alan tasarımlar üzerinden mimarinin doğayla kurmuş olduğu ilişkiler incelenmiştir. Çağdaş yaklaşımlar, teknoloji ve bilimdeki ilerlemelerin de etkisiyle doğayı örnek alan mimari yapılar oluşturmaya yöneliktir. Önceki dönemlerde gerçekleşmesi mümkün gözükmeyen, daha iyi bir toplum yaşantısına yönelik tasarımlar ütopya olarak adlandırılmış, ancak yirminci yüzyılın sonlarına doğru teknolojide artan gelişmeler hayali olarak adlandırılan tasarımları dahi gerçekleştirme imkanını sunmuştur. Teknolojinin hızlı bir biçimde ilerlediği bu çağda, mimarideki organik eğilimler de değişim göstererek yaşayan yapı fikrini ortaya çıkartmıştır. Genetik alanındaki ilerlemeler, kodlanarak gelişip büyüyebilen hatta ihtiyaçlara göre işlev değişikliği yapabilen konut tasarımlarına, henüz gerçekleşmemiş olsa da dijital ortamda varlık kazandırmıştır. Geçmişteki yaklaşımlar ise doğalmış gibi görünen mekanlar yaratarak aranılan huzurun bulunacağını savunmuştur. İçinde bulundukları dönemlerden rahatsızlık duyan toplumlar çözümün doğanın düzeni ve işleyişinde bulunacağını düşünmüştür. Doğanın bozulmamış düzeninin geçmişte kaldığına inananlar, imrendikleri geçmişe sahip olmak için o döneme özgü mimariyi ve şehir düzenini kendi çağına taşımaya çalışmıştır. Romantik eğilime sahip olmayanlar ise teknolojinin savunuculuğuyla ideal hayallerini gelecekte aramıştır.Doğa ve mimari arasındaki ilişki ve benzerlikler doğadan esinlenen ve doğayla bütünleşen mimari yaklaşımlarında görülmektedir. Seri üretimin etkilerine, doğal kaynakların hızla tükenmesine ve standart yaşamların oluşturduğu koşullara tepki olarak doğaya yönelim fikri benimsenmiştir. In this thesis, it is aimed on one hand to categorize inspirations from nature and integrations to nature by presenting similarities between natural forms and man made examples throughout architectural history. It is a well known fact that from the past to the present, mankind has a tendency to natural entities and forms; he constructed his first dwellings with the help of natural forms and materials. From reproducing natural forms as crystals, stars, or waves and shapes borrowed from landscape, architecture evolved in time to establish different metaphoric, analogic and symbiotic relations with nature. The development of science provided microscopic examinations and resulted in bringing biomorphic inspirations which were applied to building forms or structures. Nature inspired constructions are nowadays classified according to their antropomorphic, biomorphic/zoomorphic or geomorphic characteristics.The discourse concerning alienation due to industrialization, resulting from standardization and serial production causing disruption from nature is still an actual discourse. The application of the same architectural form or even parts of cities independent from different climatic conditions or cultural values, creates uniformity, non places and amnesy. In addition to this phenomenon touristic attraction centers or resorts using popular cultural codes is interpreted as a result of commercial strategies having negative effects on natural resources. That is the reason why besides natural inspirations, in this study focus will be made on integration to nature. Ecological architecture is the key point for this survey with regards to integration. Organic, sustainable, genetic, low tech and alternative architecture are the main themes around which the above mentioned concept of integration to nature will be analyzed. It is important to realise how increased contact with nature has its rehabilitative effects on architecture. Nowadays efforts to protect nature through design seems to be the valid strategy to return to natural way of living.
Collections