Normal deri florasından ve akne vulgaris hastalarından izole edilmiş propionibacterium acnes suşlarında virülans faktörlerinin, quorum sensing(QS) sisteminin ve QS inhibitörlerinin etkisinin araştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Pilosebasöz foliküllerin inflamatuvar bir hastalığı olan akne vulgaris, özellikle gençler ve genç erişkinler arasında sık görülen, en fazla yüz, boyun ve gövdenin üst kısmını tutan dermatolojik bir problemdir. Kişinin dış görünüşünü etkileyebilen ve skar bırakabilen akne, depresyon, kaygı ve sosyal inhibisyon gibi psikolojik sorunlara da neden olabilmektedir. Akne vulgaris oluşumunda önemli bir role sahip mikroorganizmalardan Propionibacterium acnes derinin normal florasında bulunmaktadır. Akne vulgaris tedavisinde uzun yıllardır topikal ve sistemik olarak antibiyotikler kullanılmaktadır. Propionibacterium acnes enfeksiyonlarının patogenezinde biyofilm üretiminin rolü son birkaç yıldır üzerinde durulan konulardan biridir. Biyofilm oluşumunun antibiyotiklere geçirgenlikte azalmayla ilişkili olduğu savunulmaktadır. Topikal ilaçlara direnç gelişmesi durumunda sistemik antibiyotik tedavisi gerekli olmakta, bu da hem ilaca bağlı yan etkileri arttırmakta hem de direnç gelişimini hızlandırmaktadır. Bu durum tedavi seçeneklerini hızla azaltmakta ve yeni arayışlara yönlenilmektedir.Çalışmamızda akne vulgaris hastalarından (n:7) ve kontrollerden (n:7) izole edilen Propionibacterium acnes kökenlerinde biyofilm, proteaz, beta hemoliz ve DNA' az gibi virulans faktörleri araştırılmıştır. Tüm kökenler biyofilm üretmiş, üç hasta kökeni hariç, tüm kökenler beta hemoliz ve proteaz aktivitesi göstermiştir. Kökenlerin hiçbirinde DNA' az aktivitesi saptanmamıştır. Bu sonuçlar araştırdığımız virulans faktörlerinin normal flora kökenleri ile akne yapan kökenler arasında bir farklılık göstermediğini ortaya koymuştur. Ülkemizde Isparta ve yöresinde yetişen Rosa damascena Mill' den elde edilen esansiyel yağ ve absolut türevinin çalışma kökenleri üzerindeki antibakteriyel etkinliğin saptanması için disk difüzyon yöntemi ve Minimum İnhibitör Konsantrasyon (MİK) yöntemi kullanılmıştır. Absolut türevi %4'lük konsantrasyonda antibakteriyel etkinlik göstermesine rağmen, antibiyofilm etkinlik saptanmamıştır. Esansiyel gül yağında ise MİK değeri %2 iken, antibiyofilm etkinlik için MİK değeri %0.25 olarak saptamıştır. Sonuç olarak, bu dozda esansiyel gül yağının topikal uygulanması tek başına tedavi edici olabilir ve düşük dozda antibiyotiklerle kombine edilerek direnç gelişimi ve yan etkilerin açığa çıkması engellenebilir. Acne vulgaris, an inflamatuar disease of pilosebaceous follicules, is a dermatological problem which is especially seen in young adults and effect face, cervical and upper side of trunk mostly. Acne formation may leave a scar, and cause psychological problems like depression, anxiety and social inhibition. Propionibacterium acnes as one of the microorganisms play a significant role in the pathogenesis of acne vulgaris is a member of normal skin flora. Antibiotics have been used systemically and topically for many years for acne vulgaris treatment. The role of biofilm production in the pathogenesis of P.acnes infections is one of the hot topics in the last few years. It is suggested that biofilm production is associated with decrease of permeability to antibiotics. In case of resistance to topical antibiotics, systemic antibiotic therapy is required causing increased side effects and the development of resistance to antibiotics. As a result the choices for antimicrobial treatment is being steadily decreased and there is a need for new options.In our study, virulence factors like biofilm, protease, beta hemolysis and DNase have been analysed in P.acnes strains isolated from acne vulgaris patients (n:7), and healthy controls (n:7). All strains produced biofilm, all strains showed beta hemolysis and protease activity except three strains isolated from patients. DNase activity was not detected in any of the strain. Our results suggest that there is no difference of searched virulence factors between strains isolated from healthy controls and patients. In order to detect antibacterial activity of essential oil and absolute derivatives obtained from Rosa damascena Mill which is cultivated in Isparta, disc diffusion method and Minimum Inhibitory Concentration (MIC) method were used to. We detected antibacterial activity for absolute derivative at 4% concentration but there was no antibiofilm activity. MIC value for essential rose oil was 2% at it also shows antibiofilm activity in 0.25% concentration. In conclusion, we may suggest that topical administration of essential rose oil may be therapeutic by itself or could be combined with antimicrobial in order to prevent resistance and adverse side effects.
Collections