Toplu dil öğrenme yöntemi ve Türkiye`de uygulanabilirliği
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
-130- ÖZEfS Toplu Dil öğrenme (Community Language Learning) Yöntemi, 1960' lı yılların sonlarında, C.A.Curran tarafından biçimlendirilmiş olan, bir `öğrenme` yöntemidir. Bu yöntem dayanaklarını insancıl Ruhbilim den alır. öğrenci, tüm benliği, duygusal yapısı ve sorunlarıyla bir likte bir bütün olarak görülür, öğrenciler, öğrenmelerini güçleşti- rici duygusal ve ruhsal sorunlarından arındırılmaya çalışılır. Her dersin iki bölümü bulunur. Birinci bölümde, öğrenciler ortala-., rında bir ses kayıt aleti olduğu halde daire biSiminde otururlar ve yabancıdilde söylediklerini bir mikrofon yardımıyla banda kaydeder¬ ler,.öğretmen ise dairenin dışında durur ve öğrencilere söyleyeme¬ dikleri ya da bilmedikleri yârlerde yardımcı olur. Öğrencilere bil«- medikleri kelimelerin ya da tümcelerin karşılıklarını söyler. Banda kaydedilen bu konuşmalar, dersin ikinci bölümünde hep birlikte din-^ X`..^ lenir. Konuşmalarda geçen yeni yapılar öğrencilere açıklanır. Ö^rejt men ve öğrenciler birbirleriyle konuşarak sorunlarını, sıkıntıları-- nı dile getirirler. Öğretmen bu sıkıntıları gidermeye çalışır. Bu yüksek lisans çalışması içinde bu yönteme topluca su üç açj£..X dan yaklaşılmıştır: söylem, dil işlevleri, ve Türkiye ortamında uy* '' >''' ğulama sorunları. Söylem, kısaca, anlam bakımından birbirini tutar- iri bir biçimde izleyen tümceler dizisi olarak açıklanabilir. Dersiri birinci bölümünde'banda al**m». sözlerin bir söylem oluşturup o- luşturmadı^ı incelenmiş; bu konuşmalar SINCLAIR ve COULTHARD (1975) in buldukları söylem birimleriyle karşılaştırılmıştır. Dil işlevle¬ ri ise, dil aracılığıyla yapılan işler diye kısaca tanımlanabilir. Söz gelimi, dili belli bir biçimde kullanarak bir kimseden özür di¬ ler, duygularımızı dile getirir,- başkalarıyla selâmladır, ya da bir konuda bilgi veririz. Bunlar, her biri birer dil işlevi sayılır. Ya;.-131- bancıdil öğrenen bir kişi, o dilde rahatça konugup derdini anlata¬ bilmek, gereken yerde uygun sözler söyleyebilmek için, belli sayıda olan dil işlevlerini bilmek zorundadır. Öğrenilmesi gereken işlevler söz edimleri kuramından yola çıkılarak belirlenmiştir. Toplu Dil ö£.r renme yöntemiyle yapılan derslerde banda kaydedilen konuşmalar, van EK (1976 )örnek alınarak dil işlevleri açısından da incelenmiştir. Yukarıda belirtilen üç konuda sonuca varmak için bir dizi dene. me-uygulamaları yapılmıştır. Denemeler, ingilizce öğrenen Türk öğ¬ renciler ve Türkçe Öğrenen yabancı öğrenci.gruplarıyla on ders sür¬ müştür. Adaylar, üniversite öğrencileri arasından seçilmiştir. Uygu x lamalar sonucunda şu sonuçlara varılmıştır: Bu yöntemle yapılan dersin birinci bölümünde öğrencilerin ban¬ da kaydettikleri konuşmalar bir söylem oluşturmuştur. Van EK(l976)da verilen dil işlevlerinden çoğunun bu konuşmalarda kendiliğinden ge£ tiği saptanmıştır. SINCLAIR ve COULTHARD'ın bulduğu söylem birimle¬ rinin bu tür konuşmalara tam uymadığı, bazılarınınsa yeniden tanım¬ lanması gerektiği görülmüştür. Kullanılmayan işlevleri ise öğretmen iki biçimde sunabilir: 1) yöntemin özünden ayrılarak dersin başında konuşma konusunu kendisi belirleyebilir, ya da 2) dersin ikinci bölft; münde bu dil işlevlerini ayrıca Öğretebilir. Konuşmaların incelenmesi sırasında dil işlevleri ile söylem e- dimleri arasında bir koşutluk bulunduğu gözlenmiştir. Öğrenciler ç_e. şitli konu alanlarında konuşup dil işlevlerini kullanırken, doğal a larak bu konu alani^v» dil işlevlerine denk düşecek söylem birimleri, kullanmışlardır. Toplu Dil Öğrenme Yöntemi'nin Türkiye ortamında uygulaması kolay olmayan bir yöntem olduğu kanısına varılmıştır. Ruhbilimsel dayanakları bir yana bırakılırsa: belli bir öğretim programının olamaması, ders süresinin kolaylıkla uzayabilmesi, kısıtlı sayıca bir öğrenci grubuyla (6-12 kişi) uygulama zorunluluğu, mutlaka bir --132- ses kayıt aracı gerektirmesi jçibi özelliklerinden dolayı, orta öğretimde uygulanacağı zaman yalnızca arada sırada kullanılabi¬ leceği; yüksek öğretimde ise daha çok deneme gruplarıyla gerçek leştirilebileceği ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, koşul¬ lar elverirse, her yabancıdil öğretmeninin bu yöntemi bir öğre¬ tim tekniği olarak kullanması yararlı olacaktır. - -133- SÜMMARY Community Language Learning is a so-called `learning` roethodr which was shaped by C.A.Gurran in the late 1960's. This method finds ita roots in the Hümanistle Psychology. The student is seen as a `whole`, `total` person with ali his şelf, his emotional world and his problems. The students are, in a way, cleansed of their emotional and psychological problems which hinder their learning. Every lesson, ör 'session1, has two parts. in the fi^st part, ör 'phase1, students, ör 'clients1 as thev are named in this method, sit in the form of a circle facing öne another, with a tape recorder having-been placed in the centre of the circle. They record their words in the fo£»eign laneuage by means of a microphone, which has a cable long enough to reach every student. The teacher, ör 'counselor', stands outside the circle and helps the students with the words they cannot say in the foreign language. He supplies the students with the vocabulary ör structure which they need in order to say what they wish to say in the foreign.' language. The teacher and students express their problems by talking about them. The teacher tries to relax the students and free them from their discomfort, ör undesirable emotions and thoughts. Within the framework of this Master of Arts study, this method was approached to f rom the followring three aspects: s discourse, lan,guae;e fûnctions, and the applicability of the method in Turkey. Discourse can be briefly explained as a string s ' of sentences which follov; öne another in a meaningful and coherent-134- way. It was investigated whether the conversations recorded in the first phase of the lesson can form a discourse or not. These recorded conversations were, then, compared with the dis course units put forward by SINCLAIR and OOULTHARD (1975). With regard to the language functions, they can be defined as.what is done by means of language'. For instance, we apologize, we express our feelings, greet people or give information by using language in a certain way. These and such others are con sidered language functions. Any person who is learning a foreign language has to master a certain number of lanmiage functions so that he can speak and communicate well in the foreiern language, and say appropriate things in various situtations. The functions which need to be leâröt have been determined on the basis of the theory of the speech acts. Those conversations recorded on tape during the C.L.L. sessions were studied and analysed also from the point of view of the language functions, van EK (1976) having been taken as the criteria. A series of experimental courses were given in order to reach conclusions on the three questions stated above. The courses lasted for 10 sessions with the experimental groups of Turkish students learning English and foreign students learning Turkish. The candidates for these groups were selected among the univer sity students. The following conclusions can be drawn: The student-conversations, recorded during the first part of the lesson form discourses. However, it is noted that the discourse units discovered by SINCLAIR and COULTHARD are not very much suitable for this type of conversations and that some-135- of them should be re-defined. It is also observed that most of the language functions put forward in van EK (1976) can occur in the conversations by themselves. With regard to the functions not used by the students, the teacher can present them in two ways: 1) he can either determine the topic of the conversation at the beginning of a lesson, which is a deviation from the origin of the method, or 2) he can teach these functions later on, in the second part of the lesson. While the conversations were being analysed, a parallelism was noticed between the language functions and discourse acts. While the students were talking in various topic areas and using the language functions, they, naturally, used such discourse u- nits which in fact corresponded to those topic areas and functions, After the experimental sessions, it seems quite convincing that the Community Language Learning is not a very convenient method to be put into practice in Turkey. Despite all its psychological fundamentals, those `characteristics` (rather than.defects') of the method, that there can not be any predeter mined syllabus, that the course hours can be easily extended, that it has to be applied only with a limited number (6-12 on ly) of students, that it requires a tape recorder allow only a seldom use of the method in the Turkish secondary education, and allow rather * experimental. sessions in the higher educa tion. Still, however, it is suggested that, when the necessary conditions are provided, every language teacher should use this method at least as a teaching technique.
Collections