Bürokrasi ve siyasal iktidar ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Tarihin her döneminde toplumsal örgütlenme biçimleri ekonomik gelişme düzeylerine göre farklılıklar göstermiştir, tikel toplulukların toplumsal örgütlenme biçimlerinden giderek günümüzde kullandığımız anlamdaki yönetim ilişkisi biçimine ulaşmıştır. Bürokrasi bir örgütlenme ve yönetim şekli olarak devlet örgütünün gelişmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Herne- kadar devlet yönetim örgütü yada kamu yönetimi görevini üstlenmiş kadrolara genel olarak bürokrasi adı veriliyorsa da, evrensel nitelikte bir örgütlenme biçimi olan bürokrasi sadece kamu kesimindeki örgütlere özgü bir yönetim biçimi olmayıp, bürokratik örgütlenmenin özelliklerine sahip olan tüm örgütleri de içerir. Bu nedenle özel kesimdeki örgütlerde birer bürokrasi oluştururlar. Bürokratik örgütlenme ortak bir faaliyet ve amaç için birlikte çalışan çok sayıda insanın rasyonel ilkelere uygun olarak örgütlendirilip yönetilmesini gerekli kılar. İşbölümü, uzmanlaşma, hiyerarşik bir yapı geniş grupların organizasyon içinde ve disiplinli biçimde yönetilmesini zorunlu kıldığı gibi, diğer taraftan bürokratik örgütünbüyüklüğünün doğal sonucu olarak ilişkiler anonim bir nitelik kazanır. Bürokrasi olgusu üzerinde Marxist, Weber'yan ve Seç- kinci bürokrasi kuramı olmak üzere üç ana bürokrasi kuramı geliştirilmiştir. Marxist ve Weber'yen bürokrasi kuramları bürokrasinin siyasal iktidarın bir uygulama aracı olduğu konusunda birleşirler. Ancak Marxist görüş devletin toplumun gelişmesinin belirli bir aşamasındaki ürünü olduğunu ileri sürer. Marxist görüşte bürokrasi egemen sınıfın toplumun diğer sınıfları ü- zerinde egemenlik kurmasını sağlayan bir araçtır. Devlet kamu yararını yansıtmaz. Bu nedenle devletin ortadan kaldırılmasını savunur. Bürokrasi kavramını ilk kez bilimsel olarak analiz eden Max Weber ise bürokratik yönetim sistemin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ileri sürer. İşbölümü ve dolayısıyla uzmanlık alanlarının artması sonucunda bürokratların egemenliğini ger çekleşeceğini dile getirir. Günümüzde endüstri toplumlarının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynayan teknolojinin gelişmesi sonucu artan işbölümü bir taraftan örgütsel eylemlerde uzmanlaşmayı hızlandırırken, diğer taraftan da toplumsal yapıda değişikliklere neden olmak tadır. Dolayısıyla bu durum ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlar yaratmaktadır. Çağımızda hızlı teknolojik ve toplumsal değişimin bürokrasi üzerindeki etkileri yönetim bilimciler tarafından incelenerek bununla ilgili kuramlar geliştirilmiştir.Siyasal alandaki sözcülüğünü Mosca, Pareto ve Mic- hels'in yaptıkları seçkincilik akımının yönetim ve bürokrasi alanında somut anlatımını Rizzi, Burnham, Mills ve Galbraith1- in yazılarının özünü oluşturan `teknokrasi` kavramında somutlaşır. İdari yapıların belli özellikleri gözönünde tutularak kavramlaş tır il an, idarenin tarafsızlığı ve bir araç olarak görülmesi düşüncesini içeren Weber' in hukuki-rasyonel bürokrasi ideal tipi hızlı endüstriyel ve teknolojik değişimlerin gerçekleştiği çağımızda yetersiz kalmıştır. İleri derecede uzmanlaşma yeni tür bir bilgi kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu yeni durumda Hiyerarşik denetim asgari düzeyde ve otoritenin kaynağını bilgi oluşturur. Çünkü yönetim artık üretim tekniklerine, öngörme ve planlamaya bağlı karmaşık bir bilgi birikimine ilişkin duruma gelmiştir. Bu yeni yapı tekno strüktür ad mı al ir. Günümüzde endüstrileşme süreciyle toplumsal yapının giderek farklılaşması ve karmaşıklaşması devletin sosyo-ekonomik yaşama daha fazla müdahale etmesini gerekli kılmıştır. Aynı zamanda bilimsel ve teknolojik ilerlemeler gerek kamu gerekse özel sektörlerde uzman birimlerin önem kazanması nedeniyle karar verme tekniklerinde bilgi sahibi teknokratların ön plana geçmelerini zorunlu hale getirmiştir, Teknokrasi olgusu bürokrasiye saygınlık kazandırırken, onu siyasal iktidarın programlarının uygulama aracı olma görünümünden de büyük ölçüde kurtarmıştır. Bu nedenle bürokrasinin günümüzde siyasal iktidara eskisi kadar bağımlı olmadığı bir gerçektir. Ve çağımızda bürokratikleşme olgusu giderek yoğunluk kazanmaktadır. Azgelişmiş ülkelerde bürokrasiler Weber'in klasik modeline uygun tamamen tarafsız bir şekil alamamışlardır.Her ne kadar Batı'da sosyo-ekonomik değişimin belirli bir aşamasında ortaya çıkan bürokrasinin klasik modeli bu aşamada işlevsel olmuşsa da modernleşme sürecinde bürokratik sistem den beklentilerin bu sürecin farklı aşamalarında ortaya çıkan sorunlara göre değişiklik göstermesi Batı'da endüstri sonrası aşamaya girmiş ülkelerde bile bu modelin işlevselliğini yitirmesinin nedeni olmuştur. Gelişmiş devletlerin dış politika amaçlarını oluşturan ve dış dinamiklerin rolünün daha etkili olduğu azgelişmiş ülkelerin bürokrasileri Batı'nın idari yapıları taklit yoluyla geliştirilmeye çalışılmıştır. Oysa zorla kabul ettirilmiş yada özenilerek yapılan aktarmalar azgelişmiş ülke bürokrasilerinde işlevsel olamamıştır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin deneylerinden yararlanmanın faydasız bir yöntem olmadığı yadsınamazsa da, kökeni dışarı da olan değiştirme çabalarının azgelişmiş ülkeleri kalkındırıcı olmadığı görülmüştür.
Collections