Yabancı sermaye ile ilişkiler 1850-1954
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
- 502 - SONSÖZ (VEYA ÖZET) Üretim faktörlerinden `bir tanesi olan sermayenin kaynakları :para sermayesi ve fiziksel mal varlıklarının yeniden üretilen kısmı dır «Para, kredi ve kamu maliyesi para sermayesinin kaynaklarıyken, herhangi bir sebeple yurt dışından getirilen ya_ hancı sermaye dış kaynaklarıdır. Para sermayesinin dış kaynakları, yabancı sermayedir. Diğer bir anlat nala, ülkenin tasarruf ve ödemeler bilançosu açığını gidermek amacıyla öz kaynakları dışında gelen sermayedir.Ama bugün ödemeler bilançosu fazla veren, Japonya* da Amerim, kan veya Avrupa sermayesinde yatırımı yapabilmektir, 0 halde yabancı sermaye bir ülkenin karşılığını değişik biçimlerde ileri de Ödemek üzere başka bir ülkeden temin ederek kısa vadede ekonomik gücüne eklenen mali ve teknolojik kaynaklar olarak tanımlanabilir. Yabancı sermayenin neler girer neler girer ve unsurları nelerdir Bunlar doğrudan ve endirekt yatırımlar, dış yardımlar ve dış borçlanmalardır. Doğrudan yabanca sermaye yatırı mi arı, teknoloji ve yönetim bilgisini aktararak başka bir ülkede yapılan yatırımlardır.Bir başka tanımlama, özel veya kamu sektörün firma faaliyetinin ülke sınırları ötesinde yabancı ülkelerde uzantısıdır. Bu, yeni bir firma kurmak veyahut şube açmak şeklinde olabilir.? - 503 - Ehdirekt-Portföy yatırımları, herhangi bir ülkede hisse senedi ve tahvil satın alarak yapılan dolaylı bir yatırım türüdür. Dış yardımlar, `belli bir ekonomik veya siyasi beklentinin gerçekleşmesi yada belirgin bir amaca yönelik olarak kısmi `bağış` türünde kaynaklardır. Dış borçlar, ödeme şartlarının önceden belirlenen kurallara uygun olarak yapılması kaydıyla yabancı ülke veya uluslararası kuruluşlardan kamunun (baz ende özel sektörün) aldığı kredilerdir. Bunlardan `dış yardımlar'' dışında diğerlerinin karşılıklarının nasıl transfer yapılacağı ve miktarının ne olacağını, kolayca tespit etmek mümkündür.Fakat bu durum dış yardımlar acısından yanıltmamalı Şöyle ki `karşılığında transfer` yapılmadığı şeklinde bir sonuç çıkarılmamalıdır; çünkü uzun vadede, diğer yabancı sermaye kalemlerinin belirgin karşılıkları içinde transfer yapıldığı kanısındayım.Nitekim bu güne kadar olan uygulama,bu düşünceyi doğrulamaktadır. Bir başka tanımlama ile yabancı sermaye, bir ikim sonucu olBçan sermaye fazlasının yurt dışında kullanılmasıdır.Yani sermaye ihracı sonucu giden kaynaklar, yabancı sermayedir.Bu durumda sermayenin ihraç edildiği ülkede sermaye italatcısı ol_ maktadır. Sermayeyi `terki diyar` etmeye yönelten pek çok sebep vardır; fakat kâr elde etme. ümidi en önemlisidir. Sermaye gideceği ülkede kârını maksimize etmek ve bunun sürekliliğini sağlamak açısından ekonomik, mali ve politik- 504 - istikrarın varlığını istemektedir. Şu da unutulmamalı ki »uluslar, arası konjonktürden sermaye ihracı olgusu da etkilenmektedir. Uluslararası ekonomik ilişkiler bakımından, malların değişim tarihi çok eskiden beri var olduğu halde, sermaye ihracının tarihi o kadar eski değildir. Gerçi malların değişim biçimi ve ilişkilerin boyutunun hiç değişmediği veya değişmiyor şeklin de düşünmek doğru gözlem olmayacaktır. Sermaye ihracı kaynağı, ülke içi sermaye fazlasıdır. Yani bir, iç birikimde sermaye fazlalığın olması ve iki, azami karı sağlayacak bölgelerin varlığı gerekmektedir. İkincisine bağ lı olarak birincisinin varlığı, zayıf olarak 19 «yüzyıl ve esas olarak 20. yüzyılın olgusudur. Çağımızda sermaye ihracı genellikle gelişmiş ülkeler., den gelişmemiş ülkelere doğru kaynak akımı şeklindedir. Tersine ise, giden sermayenin karşılıklarının transferi söz konusudur. Ekonomik ilişkilerin yaşadığımız çağda, `eksik rekabetin monopoller aracığıyla hakim olmasından, geçen yüzyıla göre sermayenin ihraç edildiği ülkede ilişkilerinin boyutları farklı olmak zorundadır.Ulusları iktisadi ilişkilerde ki bu farklı geliş imin dikkate alınması halinde: Ya ilişki, `gelir` karşılığı yada `yatırım` sayesinde bir işbirliği kurulacaktır.Birincisinde bir komisyon, ikincisin^ de işbirliği sonucu yapılan yatırımın artığından gelir alma söz konusudur.Bu da önemli bir farklılıktır. Yabancı sermayenin ülkeye kamu veyahut özel sektör kanalıyla gelmiş olmasının esasda bir farklıllığı yoktur. Bu durum, sermayeyi gönderenler açısından da öyledir. Fakat hiç farklılığın olmadığı da söylenemez. Birincisinde özel sektörü- 505 - temsilen firma, diğerinde `bürokratik ve resmi kurumun temsilci olması söz konusudur. Sermayenin geriye transferi açısından kamu özele göre daha güvencelidir. Hatta `özel sektörün` geriye iade edemediğini de kamu üstlenmekte t ir.Bu taştan ya güvence olarak yada görüşmeler nihayetinde sağlanır. 0 ülkenin hakim ekonomik unsuru olarak özel yada kamuvla Dağ kuran yabancı sermaye,bunların karşılıklı ilişkileri sayesinde orada varlığını sürdürür ve gelişmesini sağlar. Yabancı sermaye gittiği her ülkede ekonomik bir kaynak olarak toplam kaynaklar içinde önemine göre »hayatının her alanına sızmaktadır. Yabancı sermayenin bütünlük arz eden ekonomik »siyasi, sosyal ve kültürel etkileri olmaktadır. Yabancı sermaye unsurlarının sayılan etkilerinin boyut lan farklı olmak zorunda; çünkü kaynak aktarım yolları farklıdır. Gelir düzeyine bağlı tasarruflar azgelişmiş ülkelerde hedeflenen ve arzulanan kalkınmayı gerçekleştirmek için yetersiz olması sebebiyle, bu dış tasarruflarla (belirli koşullar ve ölçüler içinde kabul edilmesi) desteklenmektedir. Fakat iktisadi kalkınmada esas olanın iç dinamiğin ürünü olup, bu ancak yurt içi çabalarla s ağlanır. Bu, kaynakların rasyonel kullanımı veya değerlendirilmesiyle sağlanır. Ülke ekonomisinin hedeflenen düzeyde ve hızlı kalkına_ bilmesi için ihtiyaç duyulan dış kaynaklar, sırf ekonomik faktör olarak bulunmakta ve iktisadi bir `güç erki` de taşımaktadır. Bu ülkenin kendi iç dinamiğiyle gelişmesini olumsuz etkilediği oran da, kalkınmayı engelleyecektir. Akside geçerlidir.- 506 - Osmanlı imaratorluğundaYabancı Sermaye ( 1850-1915 ) i 13.yüzyılın sonunda kurulan Osmanlı ülkesi,19.yüzyılın yarısına kadar kendi öz kaynaklarıyla ekonomik ve mali yapısını sürdürdüğü halde, belirtilen tarih sonrasında tahviller ihracıyla sağlanan dış kredilerle yabancı sermaye ile başlayan ilişkiler yatırımlarla devam etmiş ve 20 »yüzyılın ilk çeyreğinde hatta 19.yüzyılın sonlarında vardığı ekonomik hacim itibariyle ülke açısından sorun olmaya başlamıştır* Yatırımların yapıldığı bu yıllarda,yasal mevzuatın eksikliğinden dolayı gerekli tescil ve sicil işlemlerinin (gereği gibi ) yapılamamasından, yatırımların ne kadar sermaye ile yapıldığı, kurucuların kimler ve paylarının ne kadar olduğu konusunda yeterli bilgi bulunamamaktadır. Uğraş alanlarına göre yabancı sermaye yatırımları-tespit edebildiğim- ; 17 imalat sanayi, 28 yeni kurulan ve 27 şube açan yabancı bankalar, 6' şar sigorta ve ticaret şirketleri, 5 tarım işletmeleri ve 2 sulama projeleri, 7 ulaşım şirketleri ve haberleşme-yayın 2 tanedir. Yatırımların oluşumunda bağ kurulan ekonomik unsur, özellikle azınlıklar olmuştu; bu hakimiyet Osmanlı yönetimi üzerinde_ de etkindiler. Cumhuriyetin ilk yıllarında kırılan hakimiyetten doğan boşluk; doldurulmaya çalışılmıştır. Önceleri 19. yüzyılın yarısından itibaren İngilizlerin yaptığı ülkenin ürettim yapılan yerlerin*- ( Ege, Çukurova, Selanik,, İstanbul) bağlıyan ve sonraları 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılı m başlarında Almanlar tarafından gerçekleştirilen stratejik bölgeleri denetim altında tutma çabaları (Anadolu-Bağdst, İzmit- 507 - hattı) için yapılmış demiryolları, yatırımların sermayelerine göre dağılımı ve etkinliği açısından incelendiğinde ilk sırayı alır ve bunu bankalar izlemektedir. Özellikle çağımızın ilk yıllarında demiryolu yatırımla^ rı dünya pazarını ele geçirme rekabetinin bir aracı olmuş ve ayrıca,1889 ve 1912 yılları arasında kilometre teminatı olarak 12mil_ yon Osmanlı lirası ödenmiştir. Sonradan yapılan değerlendirmelerle `Devlet içinde Dev_ let` olan 1)111,1881 yılında kurulmuş tu. Yatırımları : toplamı ise 149,5 milyon Osmanlı lirasıydı. Başlangıçta Düî, anapara ve faiz ödemelerinin düzenli bir şekilde yapılabilmesi amacıyla bazı vergi kalemlerinin toplanması görevi için kurulmuş tu «Bir yerde alacaklıların alacaklarına böylece bir güvence yaratılmış oluyordu. Ayrıca bunlara ek,DUÎ'nin Osmanlı borçlarını azaltıcı bir yönde olumlu etkisi olmuştu. Görevini yapabilmesi kendi örgütünün oluşturulmasıyla sağlanmıştı.fakat yanlız bu görevi üstlenmemiş t i kısa zaman sonrasında DUÎ ve örgütü zamanla uluslararası politikanın oyun alanı haline gelmiş ve alacaklı ülkelerin temsilcileri ülkelerinin bölge polit ikasında etkin olma ek görevini de üstlenmişlerdi. Belki de esas amaç buydu. Yabancı sermaye yatırımları toplamı ülkeler itibariyle dağılımında, Fransa ilk sırayı şiirken bunu 20. yüzyılın ilk yılla__ rina doğru ve sonrasında Almanya izler. Ekonomik güç olarak giden yabancı sermaye, o yörenin (ve_ ya ülkenin) hakim ekonomik unsuruyla ilişkiye geçer. Nitekim Osmanlı ülkesinde yabancı sermayenin hem ticari ve hem de yatırım ilişkisi ağını kurar} ve geliştiren gayri müslimler-veya azınlıklar,- 508 - ekonomik hayatta önemli fonksiyonlar üstlenmişlerdir.Bu yapılanım 1908 Devrimi'ne kadar sürer ve sonrasında müslümanların (Türkle^ rin)benzer işlevler üstlenmesi için yönetim düzeyinde girişimler, de bulunulur. Osmanlı yönetimi tahviller ihraç etmek suretiyle 42 sefer dış `borçlanmaya gitmiş olup, ihraç edilen tahvillerin nomi nal değeri toplamı 400.355.00 osmanlı lirası iken hazineye giren net hasıla 230.600.00 liraydı. Yani nominal değerinin yüzde 57,6 sı kadardı. Tahviller ihraç edilirken, Osmanlı ülkesinin bazı ver gi kalemleri karşılık olarak (güvence) gösteriliyordu. 1865 yıl_ yeni `~ in dan itibaren borçlanma dan Vâmaç ortaya çıkıyordu, o da şu: yaklaşan anapara ve faiz taksit ödemelerini yapabilmek için borç. lanmak. ödemeler için kaynak arama ;kartopu misali `borç topağının` sürekli büyümesine neden oluyordu. 1850-1913 yılları arasında ki dönemde yıllık ortalama lar dış borçlanma anapara girişi 3,3 milyon sterlin iken, 0,75 milyonu anapara ve 2,53 milyonu faiz ödemeleri sonucu, elde kalan net hasıla 0,02 milyondu (Tablo 2.19). İngiltere ile 1838 yılında yapılan ticaret antlaşması nm devamı sağlanmış ve benzeride diğer Avrupa ülkeleriyle sürdü rülmesi sonucu, kurulan uluslararası ekonomik ilişki ağıyla Osman lı ekonomisi ve özellikle sanayisi (böylece de sermaye birikimi) olumsuz yönde etkileniyordu. Bu antlaşmanın dış borçlanmayı zorun lu kılması (siyasal) ve Osmanlı ülkesini Avrupa'nın açık pazarı haline getirmesi (ekonomik) önemli sonuçlarıydı. 1876 yılında Fransa Dışişleri Bakanı, Osmanlı ülkesi nin içinde bulunduğu durumu şöyle değerlendirir: `Türkiye vesayet altındadır` der.- 509 - Bu durum, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde `vesayetin` daha da artfflası anlamında kötüleşmiştir. Bunun gereği girilen Birin ci Paylaşım savaşı sonrasında ülke yenilmiştir. İmparatorluk dönemi »yabancı sermayenin yatırımlar ve `borçlar şeklinde varolduğu ve yönetim düzeyinde de `kendi çıka rını` maksimize etme amacıyla, pek çok etkileri olmuştur. 1920 'li yılların sonlarına doğru Osmanlı ülkesi parça lanmış ve son Osmanlı Mebusan Meclisi 'nde,misak-ı milli olarak sını.rlar.ı belirlenen toprak parçası üzerinde egemen olma amaç- lanmıştı. Fakat bu alanın bazı bölgeleri, ya 1919 yada 1920 yılın da işgal edilmişti. İşte bu şartlarda 1920 ve 1923 yılları ara _ smda Anadolu' da »Osmanlı yönetimi devamı İstanbul ile Bağım- sizlik mücadelesinin temsilcisi Ankara'nın etkin olduğu ikili bir yapının oluştuğu bir geçiş dönemi yaşanmaktaydı. Bu ikili yapıda Ankara'nın etkinliği ulusal mücadelenin başarıya ulaş... masına paralel olarak artmaktaydı. Ulusal mücadelenin öncü kadrosu Ankara, Osmanlı ülkesi__ nin yabancı sermaye yatırımları ve dış borçlanmanın sonucu par_ çalanma noktasına gelmesinde `rolünün` varlığını tesbit etmesiı_ ne karşın, yine de yabancı sermaye ülke kalkınması için kaynak değerlendirilir.Bu konuda belirgin ilk resmi tavır Lozan gö__ rüşmelerinin kesildiği sıra İzmir'de yapılan İktisat Kongresi '_ nde açıklanır. Fakat daha önce Zonguldak maden işletmelerinin İtalyanlara verilmesi ve Chester projesi anlaşması, yabancı sermayeye bakış konusunda Batı 'ye verilen mesaj olunmaktaydı. Ulusal mücadelenin verildiği yıllarda, Ankara yönetimi Dışişleri Bakanı Bekir Sami beyin Batı'yla Sovyet'lere karşı- 510 - uzlaşan tavırları' mecliste onay almamakla birlikte, böyle bir girişimin olması önemlidir. önemlidir; çünkü bu yıllarda Sovyetler Birliği silah, cephane ile birlikte 80.000.000 TL nakdi yardım yaptığı halde, buna rağmen Batı'yla uzlaşma girişimleri olmuştur. Lozan konferansının toplanması, Batı' nm artık Ankara'^ um varlığını kabullenmesinin açık kanıtıydı. Aynı dönemde İstanbul'un verdiği izinlerle kurulan ya_ bancı sermayeli şirketler, sonraki yıllarda Cumhuriyet ' in ilanı öncesi ve sonrasında Ankara tarafından tanınır. Hit ekim bu yıllar_ da yeni kurulan 6.472.500 TL nominal ve 3.368.785 TL ödenmiş ser_ mayeli 29 şirketten 11 tanesi yabancı sermayelidir. Bunların top,, lam nominal ve ödenmiş sermaye içinde yüzde tutarları 36,773 ve 50,76'dır. Belirliyebildiğim kadarıyla şube açarak veya önceden (1920 öncesi) beri faaliyetini sürdüren 27 şirketin hepside ya- bancı sermayelidir. 1923 yılında yabancı sermaye yatırımları: 63, 4 milyon sterlin sermayeli 94 firka feeliyet göstermektedir (Tablo 3.7). Bir başka kaynakta 87 firma ve 255 milyon TL sermayeli olarak verilmektedir (Tablo 3. 6). Yani büyük çoğunluğu Osmanlı yönetimin^ den yeni Türkiye'ye devredilen kaynaklardır.Uğraş alanlarına dağılımı açısından ilk sıracı demiryolları alır ve bunu bankalar izler. 1920 ve 1921 yılları bütçelerinin 63 ve 79 milyon TL olduğu dönemde 80 milyon TL dış yardım, yapılmıştır. Anadolu insanının bağımsızlık diğer bir deyişle varo_ luş mücadelesinin sürdürüldüğü incelenen bu dönemde, Ankara'nın yabancı sermaye konusunda resmi tavrını belirlemesi ile 1910 'lı- 511 - yıllardan beri bu konuda ki belirsizliğin giderilmiş olması Batı için önemli bir mesajdı.Böylece güvence verilmiş olunuyordu. İlişkiler bu düzeyde kalmıyarak, yatırımların yapıldı__ ğı ve dış yardımın alındığı bir dönem yaşanmıştır. Cumhuriyet ' in ilanından sonar 1930' lı yıll ara kadar olan dönem de, rejimin devamını sağlamak için- yasams, yargı ve yü_ rütmenin hangi esaslar temelinde ne olacağının belirlenmesi anla mında `düzen arayışının ` sürdüğü bu yıllarda, ülke ekonomisinin toplam kaynaklara içinde dış kaynakların payı önemli miktarda olup »etkindir. İncelenen bu dönemde, ulusal mücadele sonucunda (ve devamında ), Osmanlı döneminde ekonomik hayata hakim ekonomik un_ sur olan gayrimüslimlerin konumunu Türklerin alması yönünde politika benimsenir ve izlenir.Bu doğrultuda oluşumların ilki İz mir İktisa* Kongresi' dir. Özellikli `ticaret` kesiminin istemle^ ri olumlu olarak değerlendirilir. Yabancı sermaye ile ilişkile__ ri de üstlenme, istemlere dahildir. O yönde alman kararlar yürür^ lüğe konulur ve arkasından devamıda sağlanır. 1924 ve 1930 yılları arasında pek çok sektörde »nominal 107.042.554 TL sermayeli 174 tane anonim şirketi kurulmuştu. Şir_ ket sermayeleri toplamının yüzde 66'sı olan 70.401.526 TL öden_ misti. Bu genel toplam içinde yabancı sermayeli 55 şirketin nomi^ nal ve ödenmiş sermayeleri, genel toplamda yüzde 37,9 ve 42,28dir. Yine bu yıllarda yeni kurulan bu A.Ş.ler dışında faali_ yette bulunan 152 şirketten, 138 tanesi yabancı sermayelidir. 1930-1932 döneminde 7 A.Ş. ve 19 Ltd.Şt. 5,8 milyon TL sermaye ile kurulurken, 4 A.Ş. ve 8 Ltd.Şt. 3,4milyon serma__- 512 - yeli 12 şirket tasfiye edilmiştir(Tablo 4.14). Yatırımların ülkeler itibariyle ele alımında ilk sıra_ yi İngiltere almakta ve `bunu Pransa,ABD vd izlemektedir. Yabancı sermaye. yatırımları, 1926 yılına kadar ba_ zen azalan bir trend izlediği halde 1927' de genel yatırımlar toplamının yüzde 0,99' a kadar düştüğü halde, 1928' de 6, 47' ye yük. selir ve sonraki yıllarda da sürekli düşen bir trend izle- misti. Uluslararası yaşanan ekonomik konjontür, yatırımları olum_ suz yönde etkilimektedir (Tablo 4.14 vel6). Yatırımlar adet ve ödenmiş sermaye açısından yüzde 59f2 ve 48,05 ile İstanbul'da yoğunlaşmıştır (yeni kurulan A.Ş.ler). Bunların sonucu, toplam kaynaklar içinde yabancı kaynak ların payının önemli miktarda olduğu gözlenmekteder. 1930' lsra doğru son bir iki yıl içinde ve sonrasında uluslararası konjonktürün, yatırımları olumsuz etkilâmesi sebe_ biyle, sermaye akım, yönü ana kaynak ülkelere döner. Bundan ülke_ mizde ki yabancı sermaye yatırımları benzer şekilde etkilenir. Ki devletleştirmelerde pek sorun doğmaz. 1930' da bir ABD şirketinden 25 yıl vadeli ve yüzde> 6.5 faizli 10 milyon dolar(21 milyon TL) borç alınır. Genelinde bunun Cumhuriyet dönemi ilk borçlanması olarak belirtildiği halde, bazı kaynaklar 1927* de Anadolu demiryolu ve Haydarpaşa limanı_ nın devletleştirilmesi amacıyla yapılan borçlanmanın ilk olduğu ileri sürülür. 1930'lermilk yıllarında dış borç arama girişimlerinden pek sonuç 8 1 mamamı ş t ir. Aynı dönemde, 1923 lozan'da çözüme kavuşturulmayan Musul- 513 - sorunu, bir defe da İngiltere'den alman 500,000 sterlin alınması karşılığında çözümlenir. İncelenen bu dönemde, yabancı seribaye yatırımları, 1928 sonrasında azalmış olmasına karşın, faaliyetini sürdürmüş ve 10 milyon dolarlık dış borç alınmıştır. -Mzenİn-Oturması_Ve_5evlet£ilik_(1933~1945 ) s 1930' lı yıllarda Cumhuriyet îürkiye ' sinde yürütme, yar__ gı ve yasama mevzuatı alanlarında belirginliğin yaratılması anla unda rejim acısından `düzenin oturduğu` nitelendirilmesi ya_ pılabilir. nin Bu yıllarda sanayileşme,/ devlet eliyle yapılmış ve kay_ naklar o yönde kullanılmıştı. Böylece 1920'li yıllarda bakim eko nomik unsursurlardan ticaret kesimine sağlanan imkanlarda sınır lamanın olması hakim ekonomik unsurlar blokunda yeni oluşumlar^ di. İşte bu da `düzenin oturmasını` etkileyen diğer unsurdu. Devletçi iktisat politikasının aynı yıllarda izlenmesi bir tesadüf değildi. Zat en bunun sistemin ekonomi politikası ol_ duğu da ileri sürülmektedir. Bu politikanın `yabancı sermayeye` karşı olduğu iddia edilir. Fakat kendi içinde tutarlı bir gözlem değil; çünkü bu politikanın benimsenmesinde yabancı sermayeye karşı olma veya tasfiye etme gibi gerekçeler sayılmamaktadır. Aynı dönemde yoğun uygulanan devletleştirmeler de,esa_ smda ana sözleşmeye uygun yapılmış ve diğer şartlarca (karlılı_ ğın azalması, ulusal ve uluslararası konjonktürdeki gelişmeler vs) birlikte, `satim-alımla` ilgili sorunlar çıkmamıştır.Bu, dev__ latleştirmelerin yabancı sermayeye karşı olarak yapıldığı değer lendirmesine imkan vermemektedir. Bu yıllarda 38 şirket devlet_ leştirilmişti(Tablo 5.5).- 514 - Şirketler açısından pek çok sorunların olduğu `bu yıl l£26el930 döneminde kurulmuş olan yabancı sermayeli 24 A.Ş. tas fiye etmiş olması »şirketlerin faaliyetlerini sürdürme şartlarıy. la ilgili belirli düşünceler vermekteydi. İncelenen bu dönemde yabancı sermaye yatırımlarının yapılmadığı iddiası, çalışmaların yetersizliğinden ileri sürülmek teydi. çünkü 1970'li yıllara kadar 1950' ler öncesi yabancı ser_ maye yatırımlarıyla ilgili olarak genel kanı `olmadığı` ve `var_ olanlarında tasfiye edildiği` şeklindeydi. Paka t 1971* de Gündüz ökçün'ün çalışması 1920 ve 1930 yılları arasında onbir yıllık dönemin üzerinden `perdeyi` kaldırmasıyla »belirsizliğin alt sınırı 1930* lara yükselmiş olur.Benzer çalışmanındevammda,elı_ nacak sonuç yatırımların-uluslararası sermaye hareketinin daral__ ması dikkatiyle- önemli bir orandasürdüğü tesbit edilebilecek tir. Nitekim ÎTO-Piyasa Cetveli gazetesinden 1934 ve 1940 yılla_ rıyla ilgili yaptığım araştırma bu kanımı güçlendirmektedir. Ayrıca 32 yabancı sermayeli şirketin faaliyette bulun_ duğu belirtilir. Kamu, yabancı sermaye ile ortak Karabük Demir Çelik farikasını kurar. Kesin çizgilerle ayırmanın zorluğuna rağmen »yabancı ser maye yatırımlarıyla ilgili olarak gerekli teşvi edici-iç- şart ların ülke içinde sağlanamamasından mı yoksa aksine uluslarara_ sı konjonktürdeki-dış şartlar-gelişmelerden mi kaynaklandığını belirleyip ona göre değerlendirme yapmanın daha iyi gözleme imkan verecektir. 1934-1945 yılları arasında dış borç toplamı 3.324,0 milyon Tl olup, bunun yüzde 13,27'si kıse vadeli borçlardır.- 515 - 1940-1945 yılları arasında silahlanma kredileri 530,9 milyon ve aynı yıllarda toplam borçlanmanın yüzde 33,34 kadarıdır. Devletleştirmeden doğan borçlar, 761,2 milyon Tidir. 1941 yılından itibaren Lend-Lease * den sağlanan dış yar. dunlar 117,9 milyondur. Borç ödemeleri toplamı 230 milyon olup, borçlar topla_ minin yüzde 6,91 kadardır (Tablo 5.18). Aynı dönemde, 1934-1938 yılları arasında uygulamaya konulan 1. Sanayi Plsnı finansmanı dış borçlanmayla sağlanması} varlık vergisinden yabancıların itirazlarına yani istemlerine uygun değişiklerin yapılması ve yabancı sermaye yatırımcıların teşvik kapsamından yararlanmaları (Tablo 5.15), yabancı sermaye^ nin etkilerinin boyutunu vermekteydi. Tablo 5. 17' de görüldüğü üzere 1939 yılında gelen yaban cı sermaye 1934 yılına göre yüzde 4,09 oranında azalarak 290 milyona inerken, aynı yıllara ait gelirlerise yüzde 4,1 azalarak 21,1 milyon TL olmuştur. Yatırımlar ve dış krediler bu dönemin yabancı serma_ yeye kapalı olmadığının gerçekleridir. 20. yüzyılda dünyamız, ikinci bir sefer daha topyekün savaşı yaşamışdı. Bu, çağımıza özgü olgu olup, pazarın genişleme_ sinânyani dünya pazarının oluşmasına bağlı olarak, geçmiş yüzyıl_ larda ki bölgesel savaşların yerini bu tür `savaşan` dünya alıyordu.- 516 - Bu, tesadüf değildi. Yaşanılan ikinci savaş sonrasında »uluslararası düzeyde oluşturulan yeni düzenlemeyle önce ekonomik ve sonra siyasi a_ landa örgütlenmelere gidilir. Uluslararası yeniden yapılanımda, Türkiye yerini alır. Tercihini belirler. Fakat öncesinin ne kadar `belirsiz` olduğu açık değil mi? Türkiye'nin ilk defa devalüasyonla tanışması nedeni.. konusunda gnel kanı, tercihine uygun olarak Batıryla `yeni` biçim de ilişkinin ürünü olduğu biçimindedir. Bu döneme, kadar kararnamelerle düzeni enen, yabancı ser_ maye mevzuatı ilk defa bir yasa konusu olarak ele alınır. Önemli bir girişimdir. Aynı dönemde, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik ama__ cıyla, yasal mevzuat bir kaç sefer değişikliğe uğratılır ve ya_ t ir imlan olumlu yönde etkiler. Yasadan yararlanarak yatırım yapmak için yapılan başvuru sayısı 23 `dür. 1950 yılı sonrasında yatırımlarla ilgili yatırılan sermaye tutarları 7,5 ile 26 mil_ yon TL arasında değişmekteydi. Bankacılık alanında yabancı-yerli sermayenin ortakla^, şa kurduğu Türkiye Sınai Kalkınma Bankası kuruluş amacına uygun hem yatırımların ve dış yardımların yapılmasında önemli f onksi_ y onlar üstlenir. General Elektrik T. A. Ş. (1947), Unilever îş Türk Ltd. şt.(1950),Gübre Fabrika lar ıT. A. Ş. (1953) ve Boru Fabrikaları. / bu dönemde yapılan yatırımlardır. Ayrıca 22 petrol arama izini verili» Başvuruların nekadarmm geçekleştiği, belli değil.- 517 - 1946 ve 1954 yılları arasında konsolide ve dalgalı dış `borçlar toplamı 6.940,0 milyon TL olup,1950 sonrasında Dünya Ban kası kredileri toplamı 177,5milyon ve `bunun yüzde 28,29'u TSKB kanalıyla sağlanmıştır. Ayrıca toplam dış borçlar içinde 469 mil_ yon lirası ABD aittir. 1946-1951 yıllarında devletleştirmeden doğan `borçlar ve silahlanma kredileri,580,8 ve 1.419,0 milyon TL idi. Nihayet bir asırlık geçmişe sahip Osmanlı borçları hikayesi 1954 yılında sonuçlandırılır. îlki 1946 ylında olmak üzere dış yardıklarla tanışan Türkiye, 1949 ve 1954 yılları arasında ABD kökenli yardımlar 500,7 milyon dolar (1.402,0 milyon TL) dır. Cumhuriyet Türkiye'si açısından bu yıllar en çok dış borçlanmanın olduğu ve dış yardımların alındığı yıllardır. Uluslararası ilişkilerde yardımların yoğun olarak gün deme geldiği bu dönemde, Türkiye' ye yapılan yardımların bu kadar artıyor olması önemlidir; çünkü, karşılığı yani transferi dış. borçlarda olduğu gibi belirgin olmayan yardımlar, belli amaçlara ulaşmanın araçlarıdır. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin ulus_ lararası yeni düzenlemede yerini almasında yardımların etkisi_ nin olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Aynı dönemde de dış borçlar ve yardımlar açısından bü_ yük `patlamanın` olduğu gibi yabancı sermayeyi teşvik kanunların da yatırımlara olumlu etkisi olur: yatırım yapmakk için yapılan başvurular artmıştır.- 518 - 1930' lı yıllarda yabancı sermaye yatırımlarının yapıl madığı ve tasfiye edildiği iddiası: Aynı dönemde bu tür yatırımların 1920* li yıllara göre /varolan bilgilerin ışığında) daralmasında etken, izlenen devlet çi politikamıydı yoksa dünya buhranı ve savaş sonrası kısa bir süre sonra tekrar savaş hazırlığı gibi dışsal nedenlerden dola_ yi mı olmuştu? Devletleştirmeler karşısında yabancı sermaye kuruluşla rınm `memnun olmadıklarını, yatırımlarının elden gittiği` şek., linde bir davranış içine girdikleri konusunda pek bilgi bulun_ madiği gibi aksine, kamu hizmeti veren bu işletmelerde belli bir süre imtiyaz sahibi olduklarından ve antlaşmalarında ana sözleşmelere uygun imzalandığını gösteren pek çok bilgi vardır. Devletleştirmede `karar sahibi devletin` ve yabancı sermayeli kuruluşun tavrıbirbirine ` karşı olmaması aksine `çakıştığı` kanısındayım. 1938 yılında dönemin Başbakanı Celal Bayar verdiği bir demecinde, devletleşt irilen şirketlerle ilgili olarak `satmayı kendileri tercih etmektedir` der (Cemal Kunt ay, Celal Bayar, C. 4, sf. 16 64, Aktaran »Yahya S.Tezel,age,sf.187). Yabancı sermaye yatırımları, bu dönemde sınırlı olması sebepleri konusunda: 1-Uluslararası Sermaye Haraketleri: Uluslararası sermaye hareketleri, iki paylaşım savaşı arasında 1930' lı yıllarda durgunluğa girmiştir.- 519 - 1921-1938 yılları arasında uluslararası (ABD, İngiltere, Fransa, İsviçre, İsveç, Hollanda) yabancı sermaye yatırımları: 1921-1929 yılları arasında 13.496 milyon dolar iken, 1930-1938 döneminde yüzde 52,93 oranında azalarak 6.353 milyona inmiştir. Yani gerçekleşme oranı yüzde 47,07 olmasına göre yüzde 52,93 ana kaynak altı ülkeye dönmüştür (Tablo 5.9). Bu ükeleri `böyle bir karara yani sermayeleri çekmeye iten etmenler elbetteki, uluslararası ekonomik ilişkilerde aran malıdır :1929 krizi, savaş hazırlıkları ve para sistemine.- geçmiş olmanın yarattığı istikrarsızlık sayılabilir. Hitekim İngiltere'nin yurtdışı yatırımları toplamı 1930' da 3.700 milyon sterlin iken, 1939 yılında yüzde 69,5 oranı nmda azalarak 1.128 milyona iner (A. Salter,`Poreign..`, Aktaran Mehmet Selik,age,sf.49). Sonuç: sermayenin ana kaynak ülkelere dönmesi, bir ekono mik zorunluluktu. öyle de oldu. Bunun üzerine sermaye hareketleri durgun bir dönem yaşanır. 2-Türkiye'de 1930' lı Yıllarda Yabancı Sermaye: Türkiye'nin uluslararası bu durumdan etkilenmemesi müra kün değildi. Bunun üzerine yatırımlar azaldı, ama kesildi denilemez. 1937 yılında TPKKK 12 sayılı kararname ile yabancı ser. maye yatırımlarının yurtdışı transferini sınırlandıran mevzuat gündeme getirilir. Bunun yayınlanması, yatırımların tasfiye edildiği (veya olmadığı denilen) dönemde olması bir çelişki değil mi? Evet, çelişki.- 520 - Değil de, çünkü yönetim yabancı sermayeyi tasfiye etme davranışı içinde olmamıştı. Yabancı sermaye yatırımları dışında, dış borçlar ve yardımlar olduğu hatırlanınca, yabancı sermaye: sürekli bir kaynak olarak değerlendirildiği babul edilmelidir. ıÖz_ Olarak; YABASCI SEBMAYE ÎLE İLİŞKİLER (1850-1954) -Milyon TL Yabancı Sermaye Dış Dış Dönemler Yatırımları^ Yardımlar __ Boalar ____ 7ı) ` 1850-1915 100 şirket - 400,5 (Osmanlı Li) (2) 1920-1923 38 ` 80,0 (3) 1924-1932 219 n - 21,0 1933-1945^ 225 n 117,9 4.616,1 1946-1954 28 ` 1.402,0 8.939,8 Açıklamalar: (l)-Bu dönemde, 100 şirket kurulmuş veya şube açarak faaliyetini sürdürmüş ve dış borçlanma için ihraç edilen tahvil_ lerin değeri 400,5 milyon Osmanlı lirasıdır. (2)-Ulusal mücadele yıllarında, 11 A.Ş. yeni kurulmuş ve 1920-1923 yıllarında tesbit ettiğim 27 şirket ya şube açarak faaliyetini sürdürmekte, Sovyetlerden 80 milyon TL yardım alınır. (3)-Düzen arayışı ve Cumhuriyet döneminde, 55 A.Ş. 1924 ve 1930 yılları arasında yeni kurulurken, 1930 sonrasında 26 şirket yeniden faaliyete başlar ve toplam 138 şirket bu dönem de yada 1920 öncesindenberi şube açarak (veya kurularak) çalış__ maktadır, 21 milyon TL dış borç alımlar. (4)-Düzenin oturması ve devletçilik yılları, 24 yeni şirket kurulmuş ve syrıcça 32 (CHP-1938) vede 169 Önceki döneni^-521 - den kalan şirketler olup ( devletleştirilen ve tasfiye olanlar hariç kalanlar), 11 7, 9 milyon TL dış yardım alınırken, 4.616,1 milyon borçlanılmıştır (krediler, silahlanma kredileri ve devlet leştirmeden doğan `borçlar). 1934 ve 1945 yılları arasında merke zi devlet gelirleri toplamı 6.590,6 milyon TL(carifiyatlarla) (İzzettin Önder »Kamu Harcamaları.., sf. 186). Borçlanmalarda 1934' den itibaren ele alınmıştır. (5)-Uluslararası işbölümü ve Türkiye dönemi, 5 yeni kurulan ve 23 1951 sonrası yatırım için başvuru yapılmış,ay_ rıça 22 petrol arama izini verilmiş ve 1.402,0 milyon yardım alınırken, 8. 939 »8 milyon TL borçlanılmıştır. Aynı yıllarda merkezi devlet gelirleri toplamı 15.713,4 milyondur. KAYNAK : önceki tablolar. Yatırımların etkinliğini belirliyebilmek için, 1924- 1930 yılları arasında yapmış olduğum gibi münhasıran yerli ser mayeli olanlam da belirleyip ona göre mukayese yapılması halin de doğru gözlem yapılmış olacaktı: fakat buna karşın yine de sonuçla r çıkarmak mümkündür. Şöyle ki: Yabancı sermaye yatırımları ve borçların Osmanlı împa- ratorluğu'nda önemli miktarda dış kaynak olarak varolduğu açık_ lıkla varolduğu açıklıkla anlaşılmaktadır. Cumhuriyet Türkiye'sinde ise aynı kanı 1930' lara kadar olan dönemde (özellikle yatırımlar) 1946* lar sonrası için de (özellikle dış borçve yardımlar )rahetlıkla ileri sürülebilir. 1930 ve 1945 yılı dönemi için aynı benzer düşünce ileri sürülemez mi?Aslında yabancı sermayenin olmadığı iddia- 522 - edilemez.Ama varolan miktarınnın yetersizliği söylenebilir. Miktarın azlığı olgusu neye göre az olması anlamında nisbi »izafi bir olgudur. Yabancı sermaye yatırımları veyahut kredilerinin mik^ tan elbette ki önemli, ama az (neye göre az, nisbi durum) olma sın, dan dolayı, `yabancı sermayeye karşı` olduğu sonucunu çıkarmak mümkün ama izlenen ekonomi ve siyasi politikanın böyle bir amacı olmaması halinde `tutarmı` bir değerlendirme olamaz. Çelişkilidir» Çünkü 1930flar devletçi politikanın izlendiği ve ikinci payla^ şım savaşının olduğu bu dönemde Cumhuriyet yönetimi yabancı sermayeyi bir kaynak olarak bakışı sürekli varolmuştur. Sınırlılığının nedeni yurt içi ve uluslararası konjon ktürdeki dış şartlarla bütün olarak bakılması halinde, doğru gög, lem yapılmış jaksi hem yanlış ve hem de eksik olacaktır. 1850-1954 döneminde varolan yabancı sermayenin etki_ leri açısından: Karşılığında transferlerin olması ve büyümeyi sağlama__ sı (katkısı ),ekonoıaikî tüketim alışkanlığı taşıması ve kültürel etkilemeleri sosyal ve yönetim düzeyinde bölge politikalarına uygun rolünün (özellikle Osmanlı yönet iminin, Bir inci Paylaşım Savaşına girmesi ve sonrasında gelişmeler vs)olması siyasal etkileridir. Gözlemde esas kısa vadeli olmaktan ziyade uzun vade de net katkısının ne olacağının belirlenmesidir.Belirlemede bazı yönler maddi olarak belirlenebilirken diğerlerini `soyut` bakışla somutlamak gereklidir. Özellikle kentsoylu yerli ortaklar açısından:-523 - Yabancı sermayenin kapsamına giren bütün unsurlarıyla kamu ve özel sektörle işbirliğine girebilir: dış borç ve yar dim alabileceği gibi »ortak yatırımlarda bulunabilirler. Un_ surların farklılığından »kurulan ilişki ağı biçimi de benzer şekilde farklı ola çaktır. Fakat sonucu, hiç de öyle değil »çüil. kü, bir taraf yabancı kaynak ve öbür taraf da kaynağa ihtiyaç duyan( veyahut olan) ülke sektörü olmaktadır. Son hazırladığım tabloda görüldüğü üzere yatırımların neler olduğu 1930' lı yıllara kadar belli iken sonrasında aynı belirginliğin olmamasından, belirliyebildiğim kadarıyla şirket adeti olarak yazdım. Fakat yoğun dış borçlanma ve yardımın alındığı, merke zi devlet gelirleriyle karşılaştırıldığında daha iyi anlaşılır olmaktadır. Yatırımlarla işbirliği yapan kamu veya özel sektörün sermaye katılımı konusunda, değişik rakamlar verilmektedir. Ytı^, rımlarda sağlanacak belirginlik işbirliği yapan yerli sermaye^ ye de yansıyacaktır. Şu an elimizde ki verilere göre, dış borşlanma ve yar dimin azımsanmıyacak miktarda va olduğu görülmekte ve bu ka^ nak aktarımında kamu sektörü muhatap-taraf olmaktadır. Yatırımlar01?111^8 *19 borçlanma kaynak aktarımı konu sunda ; 1910'larda Fransa'nın sermaye ihracı Rusya'da yoğunlaş^ mış ve bunlar sanayi alanlarına^ yatırılmış sermayelerden çok devlet borçlarıdır.Yani yatırımcı olmaması anlamında tefeci olarak adlandırmak mümkündür. Yatırım yerine borç olarak kaynak aktarımı sebebi,- 524 - alınan kredilerin kullnımma müdahale etmesi ve meta ihracını da harekete geç irmesiydi. Yani dış `borçlanma, dış ticaret üzerin_ de etkisini hissettirir. Nitekim özellikle 1940* İera doğru ve sonrasında »Al^ manya' dan dış kredi alımının artmasına paralel dış ticarette pa_ yi artar; aynı dönemda bazı yıllarda İngiltere için benzer değer, lendirme yapılabilir. 1946 sonrası dönemde de benzer sonuç ABD için çıkarmak mümkündür. Kamunun yoğun borçlanma ile ilişki kurduğu 1936' lı yıllar, sanayileşmeninde devlet eliyle özel sektöre karşı olma_ dan onu güçlendirmek maksadıyls yürütüldüğü bir dönem olması hakim ekonomik unsurlar içinde oluşumlara neden ` olmuş olabiliri Sonuç: Cumhuriyet Türkiyeli 1954 yılı öncesinde yabancı sermaye bir kaynak olarak varolmuş denebilir.
Collections