Sosyo-ekonomik açıdan konut problemi ve çözüm önerileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET İnsanların hayatı boyunca vazgeçemediği üç temel ihtiyacı olmuş tur. Bunlar, yeme-içme, barınma ve giyinme'dir. Bu ihtiyaçların karşılanması için hayat boyu mücadele edilmiş ve edilmektedir. Türk ailesi açısından konutun aile manasına gelen `yuva` kelimesi ile isimlendirilmesi barınma ihtiyacına verilen değer açısından önemlidir. Aileleri, konut ihtiyacının karşılanması yönünden iki gruba ayırabiliriz. Birinci grup gelir durumu konut ihtiyacını giderecek durumda olanlar. Bunlar serbest piyasadan istedikleri konutu alabilir veya kiralaya bilirler. Bu durum, kontu talebinin ve isteğinin karşılığı sayılmalıdır. İkinci grup ise gelir durumları itibariyle konut ihtiyacını (satın alarak) gideremedikleri gibi, sağlıklı bir evde oturmayada gücü yetmeyen dargelirli zümredir. Bu durum da konut ihtiyacının bir göstergesi olup, zaruret halini ortaya koymaktadır. Ekonomik yönden gelişmiş ülkelerde her iki grupta kamu yönetimlerinden destek görebilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise konut politikasının asıl amacını dar gelirli zümre teşkil etmektedir. Türkiye'de 1961 anayasasının, dar gelirli ailelerin konut ihtiyacını karşılama görevini devlete yüklemiş olması böyle bir öncelik düşüncesinden kaynaklanmış olabilir. Konut problemi bütün dünyada, özellikle sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışı ile önem kazanmış bir barınak problemi olup, toplumların en küçük birimi olan ailenin fizyolojik ve toplumsal varlıklarını sürdür dükleri, zaruri bir ihtiyaç olduğundan, önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde 1950'lerden sonra meydana gelen şehirleşme süreci, tarımın modernize edilmesi ile açığa çıkan nüfus fazlasının köylerden büyük kent merkezlerine göç etmesi neticesini ortaya çıkarmış ve hızlı bir kentleşme sürecini başlatmıştır. İstanbul bu göçten en fazla etkilenen ve topraklan en fazla yağmalanan şehir olmuştur. Ülkemizde imar planlarının eksikliği ve yapısal yetersizlikler sebebiyle alt yapısı hazır, ucuz arsa üretilemediğinden arsa spekülasyonu önlenememiş ve kentleşme plan dışı gelişmiştir. Şehir çevrelerindeki arsa haline dönüştürülmemiş alt yapışız arazilere gecekondular yapılmıştır. Bu kanundışı yapılaşma ile mücadele, siyasi endişelerden dolayı daha çok yasallaştırma şeklinde tezahür etmiştir. Kanundışı yapılara esnek davranılması ve göz yumulması sadece sosyal ve idari yapıyı zedelemekle kalmayıp birçok problemin ortaya çıkmasına da vesile olmuştur, bu olumsuz gelişmeler neticesinde; 1. Devlet sadece kendi mülkiyetindeki arazileri kaybetmekle kalmamış, düzensiz gelişen kentleşmenin problemleri ile büyük yükümlülükler altında kalmıştır. 2. Kanun dışı yapılara hizmet götürülerek bir tezat içine düşülmüştür.231 1961 Anayasası'nda `sağlık hakkı` başlığı altında ele alman konut meselesinin 1982 Anayasası'nda `Konut Hakkı` başlığı altında değerlen dirildiği görülmektedir. Kanunun 57. maddesinde, şehirlerin özellikleri, çevre şartlan ve planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirlerin alınacağı söylenilmekte, toplu konut düşüncesi ile, konut ihtiyaçlarının çözümleneceği ve bu amaçla Devletin yapacağı desteklemeler için Toplu Konut Fonu'nun oluşturulması kararlaştırılmıştı. Başlangıçta konut büyüklüğü 150 m^'ye kadar olan konutlara ferdi kredi ve kooperatif kredisi açan Toplu Konut Fonu, kısa sürede bu kararından dönerek, ferdi krediyi kaldırdı. Kooperatiflere verilen krediyi ise konutun 100 m^'yi aşmaması şartına bağladı. Toplu Konut Fonu'nun 1993 yılında bütçenin bir parçası olarak düşünülmesi, fon kaynaklarının tamamen konut sektörüne yönelmesini engellemesine ve kooperatiflerin kredi taleplerine sınırlı olarak yaklaşılması neticesini ortaya çıkarmıştır. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi ve konut yapmakla yükümlü. Em lak Bankası toplu konutlarla birçok proje gerçekleştirdiler. Tarihçesinin Osmanlı Devleti dönemine kadar uzaması Emlak Ban- kası'nı Türkiye'nin en köklü ve en yaygın müesseseleri arasına sokmuş tur. Emlak Bankası konut denildiğinde akla ilk gelen devlet bankası ol muştur. Bankanın başlıca görevi: 1946 tarih ve 4947 sayılı kanuna göre (Resmi Gazete, 22 Haziran 1946, 6340) madde 2'de şöyle belirtilmiştir: 'Yurtta yapı ve onarma işleri ve bilhassa meskeni olmayan yurttaşlara ucuz mesken yaptırmak için, süresi elli yılı geçmemek üzere, arsalarıyla birlikte bina ve yapı ipoteği karşılığında borç vererek krediler açmak...`. Bugüne kadar ki uygulama ile Emlak Bankası kuruluş amacına uymayacak lüks konutlar yapmış ve refah seviyesi yüksek zengin kesime hitap etmiştir. Gerçekleştirilen projeler bunu göstermektedir. Devletin, kamu görevlilerinin konut problemine yönelik çıkardığı `Faizsiz Konut Kredisi` arttırılmayıp enflasyona maruz bırakılınca geçerliliğini kaybetmiştir. `Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkındaki 3320 sayılı Kanun` ile 1995 yılının sonuna kadar 80.000 TL. konut yardımı yapılmıştır. Bu yardım sadece kadrolu devlet memurlarının bordrosunda gösterilmiş ve kamu görevlisine ödenmeden, ileride konut kredisi kullanılması ihtimaline karşılık Toplu Konut Fonu'na aktarılmıştır. Memur lojmanları sayısal yetersizlik ve uygulamadaki problemler yüzünden gerekli faydayı sağlayamamakta ve huzursuzluklara yol aça bilmektedir. Ülke genelinde memurların kamu lojmanlarından istifade edebilme oranı % 10 civarında iken, bu oran İstanbul'da % 5 civarına düşmektedir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında kuvvetli bir orta sınıf görünümünde olan memur kitlesi, ekonomik sıkıntılar ve enflasyon baskılarına maruz bırakılmalarının yanında ücretlerdeki reel gerileme ile ekonomik olarak orta sınıftan bir alt kümeye düşmüşlerdir. Tek maaşla geçinemeyen me-232 mur kitlesi çoğunlukla ek iş yapma, ailece çalışma veya devamlı aile desteğine muhtaç duruma düşmüştür. Ailede birden fazla kişinin çalışması ise nisbi bir rahatlık sağlamakta ve konut düşüncesi ancak bu nisbi rahatlamadan sonra ortaya çıkmakta, gelir ikiye veya daha fazlaya katlandığından bir kooperatife girebilme gücü, ekonomik olarak ortaya çıkabilmektedir. Yapı kooperatifleri, zaman zaman görülen olumsuz örneklere karşılık, sorunun çözümünde yine de en önemli çıkış yollarından biri olma konumunu sürdürmektedir. Konut probleminin ortadan kaldırılması çalışmaları ve bu çalışmalara kaynak teşkil edebilecek `Çözüm Önerilerimizi` ise şu şekilde sıralayabiliriz: L Yapısal tedbir önerileri A. Toplu konut idaresi özerk bir yapıya kavuşturularak halkın ihtiyacına cevap veren konutlar yapmalı ve projeler üretmelidir. B. Arsa ofisi özerk yapıya kavuşturulan toplu konut idaresine bağlanmalı ve bütün hazine arazileri arsa ofisine karşılıksız devredilmelidir. C. Emlak bankası siyasi baskılardan kurtarılarak, özerk bir yapıya kavuşturulacak olan toplu konut idaresine bağlanmalı ve kuruluş amacına yönelik konut üretim çalışması yapmalıdır. D. Devlet, isteyene emekli ikramiyesine karşılık, konut tahsis etme programını oluşturmalıdır. E- Bayındırlık ve iskan bakanlığı konut ve yapı inşaatlarına yönelik yüksek maliyet bildiriminden vazgeçmelidir. F. Gecekondu probleminin ve altyapısının devlete yük olmadan çözülmesi. n. Finansal tedbir önerileri A. Toplu konut fonu, bütçenin bir parçası olmaktan çıkarılmalı ve konuluş amacına uygun olarak sadece konut meselesine tahsis edilmelidir. B. Toplu konut fonunda biriken ve birikecek olan meblağın % 20'si arsa ofisi bütçesine devredilmelidir. C. Emlak bankası sadece konut sektörüne yönelik çalışmalıdır. D. Özel bankaların ve finans kuruluşlarının halk tipi konut kredisi vermeleri özendirilmelidir. E. Kamu görevlileri ve işçiler için yapılan ve 1996 yılının başında kaldırılan konut yardımı amacına uygun kullanılmalıdır. F. Kamu görevlileri ve işçilerin ücretlileri anayasadaki `sosyal bir hukuk devleti` gerekleri doğrultusunda daha gerçekçi belirlenmelidir. G. Mahalli idarelerin gelirleri gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yükseltilmelidir.
Collections