Türkiye`de memurların soruşturulması ve yargılanması rejimi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
öz Üzerinde yaşadığımız bu topraklarda Tanzimat döneminden beri memurlar için ayrı bir ceza soruşturma ve yargılama kuralları bulunmaktadır. Tanzimat döneminde memurların soruşturulması ve yargılanması idarece kendi bünyesinde yapılıp sonuçlandırılmaktaydı. Meşrutiyet döneminde bu kez ilk soruşturma idarenin kendi içinde yapılmakta son soruşturma ise genel hükümlere göre adli mahkemelerde yapılmaktaydı. Bundan sonra kabul edilip yürürlüğe giren ve bizim tez konumuz olan 4483 sayılı Kanunda ise yine ön soruşturma/inceleme idare tarafından yapılmakta ve fakat bu sefer Savcılar devreye girerek hazırlık soruşturmasını yapıp sonuçlandırmaktadır. İdare artık sadece ön inceleme yapmak ve ilgili memur için soruşturma izni verip vermeme kararı yetkisine sahiptir. Bu son durum şüphesiz büyük bir gelişmedir. Bilindiği üzere bir suç işlendiği haberi alan Cumhuriyet Savcısı genel hükümlere göre hazırlık soruşturmasına başlama ve sonucunu takdir etme yetkisine sahiptir. Ana ve genel kural budur. Ancak Meşrutiyet döneminde kabul edilen ve bize Osmanlı Devletinden miras kalan MMHKM, gerek doktrinde gerek yargıda oldukça ağır eleştirilere uğramıştır. İşte bu Kanunun sakıncalarını gidermek için getirildiği söylenen 4483 sayılı Kanun yine rejime olan tepkilere son verememiştir. Çünkü böyle bir Kanunun yürürlüğe konulması, yargıya ve onun bu gücünü kullanan Hakim ve Savcılara bir güvensizliğin işareti olarak nitelendirilmekten öteye gidememiştir. Yeni Kanun Cumhuriyet Savcılarına önemli yetkiler ve görevler tanımıştır. Memurun bir suç işlediğini bir şekilde öğrenen yetkili idari merciler ön inceleme yapmak ve sonunda soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine kararı vermek zorundadırlar. Ön inceleme yaptıracak merciler Kaymakamdan başlayarak Cumhurbaşkanına uzanan bir yelpazeye dayanmaktadır. Soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine kararına ilgisine göre şikayetçi, sanık memur veya Cumhuriyet Savcısı itiraz edebilir. İtiraz sonucunda duruma göre soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi kararlarının itirazın kabulüne veya itirazın reddine karar verilebilir. Soruşturma izni alındıktan sonra her şey artık Savcıların elinde ve takdirindedir. İster dava açar, isterse takipsizlik kararı verir. Yetkili ve görevli mahkemeler sanıkların sıfatlarına göre değişmektedir. Yargılama genel hükümlere göre adli yargı yerinde yapılır ve sonuçlandırılır. Sonuç olarak ülkemizde 21. yüzyıl başlarına kadar uygulanan memurlar hakkındaki özel soruşturma ve yargılama rejimi tamamıyla artık ortadan kaldırılmalıdır. ABSTRACT There have been discrete rules of criminal interrogation and judgment for the people working for the Civil Service on the land we live since the era of political reforms, which were implemented from the beginning of the 19th century. In the 19th century, the era of political reforms, the judgment and the interrogation of people working for the Civil Service were done and brought to the end by governmental authorities. In the era of the Constitutional Government (from 1876 to the 1900s), while governmental authorities were running the preliminary interrogation, the final interrogation was the duty of judiciary courts in accordance with the general law. Thus, according to the act of 4483, governmental authorities, as well as the pre- examining process again ran the preliminary interrogation, in this case, however, prosecutors have concluded the interrogation by intervening the judgment process. The feature of this process is that the government now is merely liable for running the pre-examining of the matter in dispute and whether allowing prosecutors to run the preliminary interrogation. This last situation, without any doubt, is an essential point that the judgment process has reached. As generally known, the prosecutor who perceives a crime is of the jurisdiction to embark on the preliminary investigation and determine the conclusion of its process. This is what the major and general canon is. Nevertheless, the ancient act, derived from the era of Ottoman Empire (MMHKM), ruling the judgment and interrogation process of the people working for the Civil Service has strictly been criticized by both judiciary and doctrinal environments on the grounds that, implementing such an act has been nothing more than the indication of the lack of confidence towards judgment and judges and prosecutors. The new act of 4483 has introduced crucial jurisdictions and duties to public prosecutors. Authorized officials being informed of civil servants committing crime have to start pre-examining process and decide that prosecutors can or cannot run the interrogation. Authorized officials for allowing such interrogation range from the governor of district to the president of Turkey. The complainant, suspects and public prosecutors may raise an objection to the decision taken by authorized persons. Subsequently, the objection may be admitted or rejected by administrative courts. Once the interrogation is allowed by authorized persons and confirmed by administrative courts, public prosecutors have the whole jurisdiction over the case. They may start legal case or take a decision not to prosecute. The courts at which the case processed are miscellaneous according to the rank and occupation of suspects. The judgment is done and ended by judiciary courts ruled by general law. All in all, the process of judgment, which has been practiced concerning civil servants, should be completely abolished. IV
Collections